siyah beyaz renklere gönlünü vermektir. ama nasıl? bir klişe olarak mı?
yok yok.. vallahi de öyle değil.
siyah ve beyaz'ı bir sinama sahnesi gibi düşünürüm bazen. neler gelir, neler geçer o sahneden.. beyazdan girerim ve izlemeye başlarım. bittiğinde, ruhum siyah dolu taşan bir erdemle çıkar dışarıya. beyaz akıl siyah vicdan olur, taşarım. binbir renkli duyguları derlerim siyah beyaz sinama çerçevesinde. anılar anıları kovalar.. beşiktaş'ı beşiktaş yapan, en güzel değerlerle çekilen bir klasik sinama gibidir modası hiç geçmeyen...aşk, samimiyet, gönülden bağımlılık, mütavazılık, vatan sevgisi, atatürk sevgisi, centilmenlik, duyarlı taraftar gurubu, haksızlıklara karşı dik duruş, iyi olan rakibi alkışlama büyüklüğü..etc... iyi günde kötü günde hep izlenir ve izlenecek.
hani demiş ya şair:
"bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
birinciliği beyaza verdiler" diye;
inan sevgili dostum bu dizelerin tek istisnası var. o da beşiktaş'ın beyazı..o beşiktaş beyazı hiç ama hiç kirlenmiyor ve kirlenmeyecek.
galatasaraylıyım, askerliği istanbul beşiktaşta yaptım, çarşı iznimin birinde, beşiktaş taraftarı fener maçı öncesi malum içiyorlar Kazanda, benim asker olduğumu anladılar sırtlayıp 'en büyük asker bizim asker' diye bağırmaya başladılar. O gün bugündür beşiktaş tarafarı'nın dünyanın en büyük taraftarı olduğunu anladım.
siyah dediğimizde, ferdinand, amokachi, pascal, ve fernandes efsanesini, beyaz dediğimizde, baba hakkı, yusuf tunaoğlu, rıza çalımbay, metin, ali, feyyaz, sergen, şifo memet efsanesini hatırlamak demektir.
Beşiktaşlı olmaktan gurur duysam da asıl gurur duyduğum nokta kendini büyük sanan ama hakemsiz bir sik yiyemeyen diğer takımları tutmadığım içindir. iyi ki ben küçükken bir galatasaraylı ya da fenerbahçeli gelip benim aklımı çelmemiş. Bu ülkedeki en onurlu ve kazandığı her şampiyonluk diğerlerinin aksine anasının helal sütü gibi ak olan takımıdır Beşiktaş.