çapraz bantlanmış spor ayakkabısındaki çamurlu top izidir, beyaz tişörtten bozma, el yapımı, emek kokan feyyaz forması, siyah şorta dikili arma, futbolcu isimleriyle doldurulan ilk plastik toptur, beyaz çoraplar ve de... bir çocuğun heyecan dolu titrek yüreği, bir babanın gözünden düşen bir kaç damla yaştır beşiktaş.
çok yaratıcı taraftarlara sahip olan kulüp. yaratıcılıktan da ziyade laf cambazlığı, saygı duyuyoruz... ancak;
- tümer metin, beşiktaş'a samsunspor dan gelirken, nasıl geldi, imza attı?
- marcio nobre, beşiktaş'a aşık mıydı, fenerbahçe'de oynarken?
- sergen yalçın, bütün takımları gezdi geldi, neden bağrımıza bastık?
- yahu bu ikinci yıldız nereden geldi bizim formamıza?
- lan biz fenerbahçeli yabancılara bok atıyoruz ama sezon başında biz değil miydik 'runje runje runje' diye bağıran?
vs...
gibi soruları kendilerine sormayan, soruyorlarsa da yine laf cambazlığıyla cevaplar bulan taraftarlara sahip kulüptür aynı zamanda...
ha bir de dün akşam fenerbahçe'yi fortis türkiye kupası'ndan elemişlerdir, tebrik ediyoruz...
tutmaktan hiç bir zaman utanmadığım her zaman her yerde tuttuğum için gurur duyduğum, bir gun olsun bırakmak gibi bir düşünceyi bile düşünmediğim, renklerinin her zaman moda olduğu ayrıcalıklı bir takım. eeee herkes beşiktaşlı olamaz.
haydi çekemeyenler vurun saldırın, nasıl ricardinho'ya 3 gün önce saldırdıysanız, şimdi de saldırın! saldırın ki kendi takımlarınızın başarısızlıklarını kapatın. ancak sizin gibi tufeylilerin içtikleri kanlar kusmadıkça, bu haksız suçlamalar devam edecektir.
beni her hafta çocukluk günlerime götüren kulüp. mahalledeki tek beşiktaşlı olduğum, sınıfta 'beşiktaşlılar el kaldırsın' sorusuna iki-üç elin cevap verdiği günler. cimbomlularla fenerlilerin maçlarında-kavgalarında hep kenarda kaldığım ve bu yüzden takımımın büyüklüğüne daha çok inandığım; kah atom karınca olup ayağımın içiyle muz ortalar kesmeye çalıştığım, kah sarı saçlarıma da güvenerek sarı fırtına metin gibi sağ çizgiden koştuğum, feyyaz gibi 7 numaralı formayı giymek istediğim günler.
akşamüzeri radyodan dinleyip de ağladığım sakarayaspor yenilgisi, 'bursayla bir daha oynamayalım baba' sitemlerim, yaşıma bakmadan sekseninci dakikada oyuna girip iki gol atarak takımı kurtarma hayallerim gelir gözümün önüne. ve yine, ayıptır söylemesi, yaşıma bakmadan, sekseninci dakikada oyuna girmeyi hayal ederim. çünkü, o günlerden kalan alışkanlıkla bilirim ki, en güzel galibiyetler 80. dakikadan sonra atılan gollerle gelen galibiyetlerdir...
karalamalarin ana hedefi olmus takimdir. yonetiminden teknik adamina, futbolcusundan taraftarina bes para eder* takimin yaptigi cirkeflikleri gormezden gelip, her galibiyetimizde "hakemi aldiniz lan serefsizler...", "14 kisi oynuyosunuz..." vs. gibi ithamlarda bulunulan takim. hayir 14 degil 12 kisiyle oynuyoruz. 11 futbolcu+besiktas taraftari. camur at tutmazsa izi kalsin felsefesini birakinda adam gibi futbolunuzu oynayin gorelim kim buyuk? her sene diger takimlarin basarilarini "yok cekiliriz.", "yok baskan aziz yildirim istifa etti." gibi olaylarla golgelemeyide aliskanlik haline getirmekten vazgecin. puan farki ikiye indi gorecegiz el mi yaman bey mi?
(bkz: geliyoruz ulan)
(bkz: carsi)
balkan savaşlarının matemi anısına kırmızı beyaz olan renklerini siyah beyaz'a çeviren futbolun da sporun da çok ötesinde anlamlar taşıyan bilinçli kulüp.
20 senedir aralıksız tuttuğum takım.doğuştan gelen bir özellik bende beşiktaşlı olmak.ayrıca; balkanlar tekrar bizim olana dek renklerimizde siyah beyaz.
kim ne derse desin, turkiyenin en saglam taraftarina sahip olan kluptur. digerleri gibi takim ilk 3ten a$agida kalinca destegini kesmez, agresiflik yapmaz, kalbi kirilir sadece. bu ulkede taraftarina en cok $ampiyonluk yaki$an kluptur, klubumdur, hayattir.
bir bulgaristan göçmeni olarak, 2. lige düşse onu da geçtim adı unutulsa bile seveceğim takımdır. zira bu takım renklerini balkan topraklarının kaybı anısına siyah'a çevirmiştir. ve o siyah balkanlara döndüğümüzde yerini kırmızı'ya bırakacaktır.
bir gün tribünlerde "kırmızı beyaz, en büyük beşiktaş" diye bağırmak dileğiyle...