19 haziran 2010 günü bir iş için taksim'den ortaköy'e doğru geçecektim. hava güzel olduğu -ve şimdilerdeki gibi boğucu da olmadığı- için yürümeyi tercih etmiştim. zaman da geçirmiş olacaktım böylece.
meydandan geçerken birçok bjk formalı genç gördüm. "bugün hazırlık maçı falan mı vardı acaba?" diye düşündüm ama hatırlayamadım. üstünde çok da durmadım ve gümüşsuyu'ndan beşiktaş'a yürümeye başladım. inönü stadı'na yaklaştıkça bjk formalı tarafatrların daha da çoğaldığını görüyordum. derken taraftarların içinde gençten, kavruk tenli bir tanesinin formasının arkasında quaresma isminin yazılı olduğunu farkettim. o an hatırlamıştım o günün anlamını. inönü stadı'nda beşiktaş'ın yeni transferi ricardo quaresma için imza töreni yapılacaktı. bunun haberlerini gazetelerden okumuştum. merak edip ben de girdim içeriye...
stada girince bir baktım, en az 20 bin kişi var stadda, davullar çalınıyor, meşaleler yakılıyor, koca bayraklar sallanıyor, herkes gerçek bir bayram havası içinde. son derece hoş bir ortam. sonuçta her şeyden önce bir futbol sevdalısı olduğumuzdan bu görüntüyü takdir etmek boynumuzun borcudur.
dakikalar geçtikçe beşiktaş taraftarları daha da coşuyor ve tezahüratlarla stadı inletmeye başlıyordu. bir iki tezahürat biraz sönük olarak söylendikten sonra yönlendirici grup "ananın a.ına koyayım fenerbahçe" tezahüratını söylemeye geçti ve işte ortalık o anda yıkılmaya başladı. neredeyse bütün stad büyük bir şevkle bu tezahürata katılıyor ve koca stadyum bu seslerle adeta inim inim inliyordu.
bu durum üzerine derin düşüncelere girmiştim: sezon bitmişti, maç falan yoktu ortada. fenerbahçe de şampiyonluğu da, kupayı da son anda hem de herkesin alay konusu olacak şekilde kaybetmişti. beşiktaş ise son derece gözalıcı bir transfere imza atmıştı ve gövde gösterisi yapacaktı. bu durumda, durup dururken fenerbahçe'ye bu kadar şevkle küfretmek niyeydi ki? bu bir eziklik göstergesi değil miydi? yoksa yıllardır fenerbahçe-galatasaray sidik yarışı arasında kalan ve bir türlü onlar tarafından bir eşit olarak kabul edilmeyen beşiktaş'ta taraftarın bir isyanı mıydı bu haykırışlar?
yine de bu ihtimalin doğruluğuna kendimi pek inandırmamaya çalıştım. kolay değil, ülkemizin güzide bir takımıydı mevzu bahis olan. saatime baktım, fazlaca zaman harcamış olduğumu düşünerek staddan çıktım ve tekrardan ortaköy'e doğru yürümeye başladım.
beşiktaş taraftarının fenerbahçeye karşı bir kompleksi yoktur. nefreti vardır. oyuncularına karşı bir nefreti vardır. hele ki bu sezon oynanan maçtan sonra o nefret zilyon kat artmıştır.
(bkz: bir gün herkes fenerli olucak)
bu fenerin söylemidir. beşiktaşlılarda sanki başka birşey bulamamışlar.
(bkz: birgün herkes beşiktaşlı olmasın o şeref bize yeter) sanki adamlar fenerle yatıp fenerle kalkıyor.
su katılmamış, safkan nefrettir esası . fenerbahçe taraftarı'nın bir derbi öncesi '' rıza efendi iki ekmek bir süt '' pankartından kaynaklanır, şükrü saraçoğlunda bjk bayrağı yakılmasından kaynaklanır. uzayıp gider bu.
olmayan komplekstir.beşiktaşın kadıköyde feneri defalarca kanırtmasını(kalede pancu varken bile) ve en iyi taraftarın beşiktaş taraftarı olmasını yediremeyen fenerlilerin zırvasıdır sadece.
hava güzel, yürüyorum. çay içmek için, bir kahvehaneye girdim. içeride amcalar tartışıyor.
-kim lan bu stok?
+stok değil, scok! chelsea'de oynamış... genç oyuncu, ammına koyar bu ligin.
-biz quaresma'yı almışız, stok mtok hikaye!
+genç oyuncu bu. quaresma bitmiş bir kere!
fenerli amca, fenerbahçe'nin yeni transferi, stoch'un adını söyleyemiyordu. hakkında bilgisi de yoktu ama quaresma'dan iyi olduğunu anladı.
bu amcalar olduktan sonra, beşiktaş taraftarı her zaman kompleksli olur.
Beşiktaş'ın hiçbir zaman galatasaray-fenerbahçe rekabetine giremeyişinin oluşturduğu bir nefret. he neden galatasaray'a karşı daha az fenerbahçe'ye karşı daha fazla diye soracak olursanız fenerbahçe gerek yönetimi gerek taraftarıyla beşiktaş'a sürekli "üçüncü" büyük olduğunu hatırlatarak biraz kışkırtır.
sonuç olarak beşiktaş taraftarı kendini kandırmasın. istedikleri kadroyu kursunlar kesmezse 20 yıl ligi domine etsinler yine de galatasaray-fenerbahçe maçı olduğu zamanki heyecanın ve gerginliğin ne olduğunu hiçbir zaman tadamayacaklar. sırf bu atmosferi yaşamak, o maç havasını solumak için bizle birlikte maç izleyen beşiktaşlı arkadaşlarımız var.
bu satırların yazarı fenerbahçeli olmadığı gibi yeri geldiğinde her takımı ciddi biçimde eleştirmiş bir futbolseverdir. durum, türk futbolunun gelişmesini bir ideal olarak benimsemiş, en büyük hayali şampiyonlar liginde iki türk takımını final oynarken görmek olan benim güzide takımlarımızdan, asırlık çınarlarımızdan bir tanesinin kendisini böyle küçük duruma düşürmesine üzülmemdir sadece, hepsi bu. futbol fanatikliği çerçevesinden bakmayınız lütfen.
Tek taraflı bakış açısıdır. Fenerbahçe'de bunu birçok kez yapmıştır yapmaktadır. Kaldı ki bizim küfür ettiğimiz takım kendi futbolcusunu tekme tokat dövmüş taraftarların takımıdır. Şimdi kimse kalkıp kinden nefretten bahsetmesin. Ayrıca evet sevmiyoruz, küfür ediyoruz, itirazı olan varsa buyursun Beşiktaş çarşıya bu sorunun dile getirsin varsa bunu yapabilecek delikanlı. Burda yazmak kendini tatmin etmekten başka birşey değildir.
öğrenilmiş çaresizliğin yıllardır bastırılmış söylenmemiş kelimelerin sözlük platformunda dile getirilmiş halidir.
bu yalnızca bir fenerbahçelinin değil o gürühun hepsinin içinde bulunduğu durumdur.
önce şampiyon olduğunu san sahaya in şampiyonluk kutla sonra acı haberi öğren bütün dünyaya rezil ol sonrasında bir derbi maçında ellerini açıp yalvaran dua eden taraftarların görüntülensin bunları yaşamak kolay değil arkadaşlar bu gibi olaylar içlerindeki aşşağılık kompleksinin dışa vurumu sonucu çıkan olaylar he deyip geçiceksin böyle birini görünce.