saymakla bitmez ama ben yine de yazmadan edemeyeceğim.
ikisi de totaliterdir. birisi muhalif düşünceleri bastırmak için direkt aksiyon, diğeri ise özel mahkemelerini, polisini ve kelepçelerini kullanır. yani anlayacağınız amaç aynıdır sadece araçlar farklıdır, varılmak istenen nokta; kendisine karşı olanların sesini kesmektir. bu ses kesme de bir korku imparatorluğu ile beslenince cuk diye oturur.
biri islamcı, diğeri seküler olmasına rağmen ikisi de halkını korkutur. biri darbe ile, dinsizlik tehlikesi(!) ile korkuturken diğer ise tam tersine şeriatla korkutur. ama yine de korkutur bir şey farketmez. ikisi de azınlıklara gereken özgürlükleri vermez, onları sanki kendi ana ulusları anapara, azınlıklar da faiz birimi olmak üzre ''değerlerimiz'' olarak görürler. erdoğan inkarcı bir politika izlerken esad daha direkttir ama daha eli kanlıdır.
sonuç olarak, ikisi de birbirlerine karşı olsa da ülkelerini aynı korku rejimiyle yönetir.
ülkenin başına 1 haftalığına esad'ı getirerek ayyuka çıkarılması gereken benzerliklerdir.
ben varım. sırf gözünüz belki açılır diye esad zulmüne dayanabilirim. ya siz?
biri kendi halkı tarafından sevilirken diğeri sevilmemektedir.
birisi kardeşim ve dostum dediği başbakana yamuk yapmamışken diğeri yapmıştır.
birisi elalemin işlerine burnunu sokmayıp kendi ülkesiyle haşır neşirken diğeri öbürünün işlerine burnunu sokmaktadır.
birinin ama doğru ama yanlış bir çizgisi vardır geri vites yapmamaktadır. diğeri doğru ve yanlışı başkalarından öğrenip her an her şeyi yapabilecek kapasitedir.
biri babası ile birlikte yıllarca amerika'ya hizmet etmiş ve şimdi seks sonrası köşeye atılmış bir fahişe gibi kötü erkek amerika tarafından dışlanan kişidir.
diğeri amerikanın sadık zevcesi gel yavrum "geldim aşkım" git canım " gittim bebeğim"...