Şevket'i herkes fazla romantize etmiş ama en nefret ettiğim tip: duygusal maskeli psikopat. Hem ağlak ağlak ajitasyon yapıyor, hem de sevdiğini söylediği kız yüz vermeyince ona silah doğrultuyor. Leş gibi bir tip. Neyini bu kadar övdüklerini anlamadım. O tek kurşun Dilek'e denk gelseydi "aşk cinayeti" olacaktı.
Saplantılı aşkı ve takibi normalleştirmeyin. Onur Ünlü saçma sapan bir iş yapmış ama millet de sırf şiir yazıyor diye bir manyağı "aşk adamı" diye göklere çıkarıyor. Rezillik.
Tevfik öğretmen ise kardeşinin karısını onunla anlaşarak da olsa öldürmekle maalesef en büyük hatayı yaptı. Karısı ve kardeşinin ilişkilerinin olduğunu öğrendiğinde kahroldu ama gitmelerine izin verdi. Bu gibi durumlarda karaktersiz ve aşağılık olanları serbest bırakmak en doğrusudur. Emin olun, hayat sizin intikamınızı öyle şık alır ki, sizin bir şey yapmanıza gerek kalmaz. Filmde keşke bu yenge ve kayınbiraderin akıbeti de bir sahnede gösterilseymiş.
(...)omrumuzu idare eden kudretler arzularimiza ne kadar uygun olurlarsa olsunlar, bizi ondan kurtaramazlar. butun hilkat, genis ve essiz kudretinde canı sıkılan bir tanrinin kendi kendini eglendirmek icin icat ettigi bir oyundur. hayat nimetlerinin degisikligi icinde bize, yaratici isaretten kalan en buyuk miras bu can sıkıntısıdır. diyarlar fethedelim, mucizesine erilmez eserler verelim, her animiza bir ebediyet derinligi veren ihsaslarin birinden oburune atlayalim, aradaki en kisa fasillarda onun zalim alayi ile karsilasiriz. hic ummadigimiz zamanda o gelir, karsimiza oturur, gozlerini gozlerimize diker.. kac defa ondan en uzak bulundugumu sandigim bir anda bulanik, islak nefesini alnimda duydum. oksadigim tende, kokladigim gulde, ictigim ickide hep o zehir vardi. en hazli en mesut uykudan uyanir uyanmaz bu acayip ifriti siyah meşinden bir mahluk gibi kollarimin arasinda bulmadim ki? kim bilir belki de bizim icin zamanin hakiki ritmini o yapiyor. dakikalarimizi kendi arzusuyla uzatip kisaltan ve bizi, kucuk uyanislara benzeyen itislerle olumun ucurum agzina atan odur. en sonunda seytani kahkahasini atarak ustumuze zamanin sungusunu ceker, firinin kapagini kapatir.(....)
kedili yere kadar absürtlü film sanatı diye yapılan dandikli filmlerden sandım. orada (bkz: yunus emre)'nin ' (bkz: sevdiğimi demez isem bu sevmek derdi boğar beni)' mısralarında zevke geldim, harbi sanat filmi dedim ve sonra tek tek ölümler de yaşamıma şükreder oldum.
izlerken nefesimin daraldığı, kalbimin sıkıştığı aşırı dram ve hüzünlü bir onur ünlü filmi. Buna rağmen ben yine de çok beğendim, genel olarak onur ünlünün filmlerini beğenirim zaten. Modunuzu düşürebilir, sizi mutsuz edebilir ancak izlediğiniz için pişman olacağınızı düşünmüyorum. Aksiyon içeren bir film değil, durağan ve daha çok bir durum filmi.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir’de “yeşil” kelimesiyle ilgili olarak şöyle bir şiirsi tespit yapmış: “Bu kelimenin Orta Asya yaylalarının baharlarından geldiği o kadar belli ki...”
“beş şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır.” ahmet hamdi tanpınar
bursa, konya, erzurum, ankara ve istanbul
bu beş şehri anlatıyor tanpınar ama ne anlatmak.. tarihinden, mimarisinden, coğrafyasından dem vuruyor. özellikle tarihine ve sanatına derinlemesine bakışlar yapıyor ki o derinliğe ulaşabilmek için sağlam kültür birikimi ve tarih bilgisi gerekir. geçmişten başlayıp yazdığı döneme kadar gelen süreci özetlemiş bir şekilde. geçmişin ruhunu özümsemiş ve geleceğe not düşmüş. bir gezi kitabı olmadığını belirtmeye gerek kalmamıştır sanırım.
tüm şehirleri isimleriyle belirtmişken bursa bölümünün başlığı ''bursa'da zaman''dır. her şehiri anlatışı şahane ama bursa bölümüne ayrıca hayran kaldım. ve o dönemleri gözümde canlandırıp o dönemde yaşamayı hayal ettim.
yer yer cumhuriyet devrindeki değişimlerden yakınan yazar 2000lerin türkiyesini görse ne derdi diye düşünmeden edemedim.
yazarın anlatım gücünden etkilenmemek elde değil. Türkçeyi en güzel kullanan ve düşüncelerini en iyi şekilde işleyen yazarlardan biri olduğunu görmek ve artık var-olmayan güzellikleriyle bu beş şehrin mücevherlerine bakmak için bu kitabı okumalısınız. *
Ahmet hamdi tanpınar kendi döneminde türkiyenin en mühim beş kentini kaleme almıştır. Tanpınar bugün yaşasaydı evrensel bakacağı için türkiye sınırlarının dışına çıkardı ve muhtemelen benimde hayran olduğum şu şehirleri konu ederdi.
(bkz: moskova)
(bkz: paris)
(bkz: londra)
(bkz: berlin)
(bkz: new york)
bir kac yıl önce sınavda sorulucağı için okuduğum şu an aklımda beş şehirden bahsedildiği ve bu şehirlerin birer renginin olduğu dışında hiçbir şey olmayan ahmet hamdi kitabı.
hele "aşık adam sınanmaz" geyiği tam bir vakit kaybı. resmen semt çocuğuna bağlamış şiir yazan ve felsefi eserler okuyup kediyle sohbet eden oyuncakçı arkadaş.