ilkokulda öğretmenlere yazılan mektuplar gibi. bi defasında ben de böyle mektup yazayım demiştim. "öğretmenim yazacak bir şey bulamadım" cümlesiyle bitirmiştim. "senden nefret ediyorum kancık karı diyememiştim" tabi. neyse keşke beş yıl sonra şu bahçedeki ağacın altında buluşak o zaman gösteririm sana diyeydim.
romantik veya eski film repliklerinden falan bir enstantane değil , hayatın ta kendisidir.Romantizmin parçası değil ta kendisidir.Ağacı aklının bir köşesinde büyütmek , bir kaç şey koymak dibine sevdiğinle alakalı.o yeşermişlikten , büyüyen halkalar sonunda 2nizin birden sırtını yaslanıp güzel düşünceler aktardığınız o ağacın yıllar sonra orda sizi karşılayacağını bilmektir asıl olay.
Neden bu kadar fazla ağactan bahsettim , ya gözlerinin içine bakıp bu ağacın altında buluşalım dediğin kişi?
Dedim ya o ağaç yıllar boyu kimse onu ordan almazsa bekler , dibinde yeşerttiğin duyguları unutmaz.Ama o gözlerine baktığın insanoğlu unutur.Hatta inkar eder.Ancak yukarı baktığında yapraklarıyla haykırır o ağaç. O an anlarsın nankörlüğün doğaya mal edilemeyeceğini.
olmayacak duaya amin demektir. ya o ağacı bir zırtapoz kesecektir, yada hatun kişisi beş sene sonra sizi yolda görse tanımayacaktır.
hayal kurmak güzeldir, kurduğumuz hayallere inanmasaydık.