ya bak tamam demet iyi oynamış falan da o karakter geçişleri ne öyle bu kadar hacı hoca kokan bir kültürün sineması olduğu ancak böyle belli edilir.
içine cin girmiş gibi değişmez hiç bir dissosiye olmuş kişilik yani bölünmüş kişilik. çünkü dissosiyeyi kabul eden bir adam cinlere inanmaz, uyumsuzluk var.
sybill ı izleyin ve gerçek bir çoklu kişilik bozukluğu görün.
çocuk istismarının doğuracağı kişilik bozukluklarını ve etkilerini inceleyen film. ayrıca mustafa altıoklar ın filmde dexter dan esinlendiğide gözlerden kaçmıyor.
en başta mustafa altıoklar'ı hiç sevmem,
hatta nefret bile ettigim söylenebilir, yeteneğiyle değil de havası ile saçları ile buralara geldiğini düşünürüm arada..
multiple personality olayı ise, öyle her baba yiğit yapamaz en başta demet evgar'ı da tebrik etmek isterim..
bir ufak tebrik de yine mustafa altıoklar'a çünkü sürekli aynı oyuncularla çalıştığı için, onlara ne istediğini her geçen filmde daha iyi anlatabildiği için.
beyza'nın kadınları ,
deneysel,kurmaca bir filmdir..bu tarz filmler aslında pek bi sevilir çünkü sürprizler filan insanı iyice filme bağlar, sürükler..
ama mustafa altıoklar ve ekibi,filmin iç yüzü yerine dış yüzüne o kadar emek sarfetmiş o kadar ilgilenmiş ki,iç yüzünü unutmuş sanırım yada içiyle daha az ilgilendiği açık.
ama jenerik çok şahaneydi..
levent üzümcü'nün boktan bir doktor olamayacak kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu bildiğimiz için, onda bir olaylar olduğunu daha ilk gördüğümüzde anladık..
tamer karadağlı ise bildiğin haluk..evet ya bir tek ba ba ba ba demesi eksikti..tamam, mustafa altıoklar ondan o şekilde oynamasını istemiş olabilir. demek ki böylesine eleştirilerin geleceğini düşündüğünden filmi uluslararası platformda başarılı etmek istemesini türkiye de başarılı etmek istemesinden daha fazla oldugunu goruyoruz..
filmin analizini sona erdi evet film piyasaya çıktı tabi ki dogal olarak begenen oldu, begenmeyen oldu,
arada yırtık dondan çıkar misali
- boktan bu boktannn çok boktann türk filmi işte beea
- süper olm bu varya holyywod olduk amına koyim
böle ekstrem noktalar da çıkması da doğaldır..
ama filmi bırakıp artık begenen begenmeyene, begenmeyen de begenene bok atarsa iş arap saçına döner..
işte o zaman türk filmleri bi arpa yolu kadar yol alamaz,herkes kendi kendine dövünür..
demet evgar a tonlarca hayran kazandırdığına inandığım filmdir. beyza* için demetten başka birini hayal edemiyorum öyle güzel ve başarılı ki açık ara farkla tamer karadağlıya fark attığına hatta tamer karadağlı nın oyunculu yüzünden sevimsiz ve itici görünmesine sebep olduğuna inanıyorum.Levent üzümcüyü* farklı bir rol olarak ilk burda gördüm , demet kadar olmasa da tamer karadağlıya 10 basar.
Demet Evgar'ın ne kadar iyi, şapka çıkarılası,önünde eğililesi *tezahurat efektleri* bir oyuncu olduğunu kanıtlayan, Tamer Karadağlı*Amir Fatih*'nın ise ne kadar gereksiz, itici oldugunun görülüp kötü performansına sinirlenilen, üstüne üstlük Fatih'in "torbacı"yı kovalarken herşeyden önce güneş gözlüğünü takması hadi onu geçtim Özel Rabia Çınar Yetimhanesinde arşive inerken o güneş gözlüğünü niye takarsın be adam?! diye haykırmaktan kendini alamamana sebebiyet veren türk filmi..
(bkz: Güneş gözlüğü takınca karizmatik oolduğunu sanmak)
baştan belirteyim; türk sineması için çok iyi bir film.
ancak filmin en bariz hatası maalesef yapılmaması gereken bir hata olmuştur, ki o da kişilik değiştirme sahneleridir. göz kayması gibi şeyler pek görülmez çünkü. biraz abartılı olmuş. bunun dışında levent üzümcü yerinde bir seçim olmuşsa da tamer karadağlı kesinlikle yakışmamış o role.
ve demet evgar... çok da bir şey söylenemez sanıyorum kendisi hakkında. filmi iyi yapan etkenlerin en başında gelmektedir. bu kadar güzel ve gerçekçi oynanamazdı. kıymetinin bilinmesi gereken bir oyuncu olduğunu kanıtlamıştır.
sonuç olarak; izlenesi bir filmdir. sadece türk filmi olduğu için bok atmaya çalışanlar biraz at gözlüklerini çıkarmalı ve iyi bir iş yapıldığında takdir etmesini bilmelidir. koşa koşa gittikleri hollywood filmlerinin de hepsi birbirinin kopyası artık, hep aynı konular, aynı senaryolar. bu film türk sinemasında bir ilk. olaya bu yönden bakmak lazım en azından.
izlerken, kendimi defalarca "yok artık, saçmalığın böylesi" diye haykırırken bulduğum; buram buram amerikan sineması kokan; hiçbir özgünlüğü bünyesinde barındırmayan film.