beytül hikme

entry9 galeri1
    1.
  1. abbasî halifesi me'mun tarafından 830'da bağdat ta kurulmuş olan kütüphane. eski yunan ve latin kültürü olmak üzere îslam dışı kültürlerin arapça ya çevrilmesi yoluyla önemli katkıları olmuştur. 1258 de hulagu tarafından yakılmıştır.
    4 ...
  2. 2.
  3. abbasiler döneminde , bağdat'a altın günlerini yaşatan halifelerinden el memun'du ve 786'da doğmuştur. anne tarafından iranlıydı. iyi bir din ve felsefe eğitimi alan memun, akılcılığı benimseyen mutezile öğretisine bağlıydı. mutezile bilginleri, akla başvurma yöntemlerini eski yunan ve helenistik dönem filozoflarından almışlardır. memun, tanrı'nın zatından ayrı sıfatları olamayacağını öne süren, özgür iradeyi ve kişinin kendi eylemlerinden bütünüyle sorumlu olduğunu vurgulayan mutezile öğretisini de halkına benimsetmeye çalıştı.

    memun'u diğer halifelerden ayıran özelliği antik yunan'dan bu yana en etkili felsefe ve bilim hareketini bağdat'ta başlatması oldu. memun, 832'de beytü'l-hikme (bilgelik evi) adlı bir akademi kurdu. burada yunanca, süryanice, farsça ve sanskritçe yapıtlar arapça'ya çevrildi. halife eski bilimsel çalışmaları bulup getirsinler diye elçilerini uzak diyarlara gönderdi.

    örneğin, bizans'tan, o zaman değin islam ülkelerinde bulunmayan önemli yapıtların yazmaları getirtildi. bilgelik evi'ndeki çevirmenlerin çoğu hıristiyan kökenliydi. buraya bizans, iran ve hindistan'dan akan bilgilerin arapça'ya çevrilmesi tam bir sektör haline gelmişti. bu çevirilerin sonraki yüzyıllarda endülüs üzerinden avrupa'ya girmesiyle orada aydınlanmanın fitili yakılacaktı.

    memun'un diğer dinlere karşı sergilediği açıklık ve hoşgörü sayesinde imparatorluğun dört bir yanından bilginler bağdat'a akın etmeye başladılar. her gelen misafire yemek ve şarap sunuluyor, daha sonra da dinden matematiğe kadar hemen her konuda tartışmalar yapılıyordu. memun'un kelâm bilgisi ona hıristiyan ve yahudi bilginlerle dini konuları tartışma olanağı verdi ki, bu insanlar sokrates, platon, aristo'nun fikirlerini zaten biliyor ve tartışıyorlardı

    memun, abbasi ordusuna yenik düşenlerden savaş tazminatı olarak sadece altın değil değerli yazılı eserleri de istiyordu. halife, dünyanın bütün kitaplarını tek bir çatının altında toplayıp onları arapça'ya çevirmek gibi bir hayalin peşindeydi. böylelikle abbasi imparatorluğu'ndaki bilginler de bu kaynaklardan yararlanabilecekti.

    arapların çinli esirlerden kağıt yapmayı ve kullanmayı öğrenmesi de gelişmeyi hızlandırdı. kağıt, daha önce kullanılan papirüs ve parşömenden daha ucuz bir materyaldi. bağdat, 9.yüzyılın ortalarına gelindiğinde en iyi arap ve fars filozoflar için cazibe merkezi haline gelmiş, medeniyetin beşiği olmuştu.

    doğa bilimlerine de ilgi duyan memun, müslüman bilginlerin antik çağdan beri aktarılan astronomi bilgilerinin doğruluğunu araştırabilmeleri için gözlemevleri kurdu. bilimler tarihindeki ilk gözlem evleri 10. yüzyılın başında bağdat ve şam'da kuruldu. bu, belki de dünyadaki devlet eliyle yapılan ilk bilimsel proje sayılabilir. halife, astronom ve matematikçilerden ekvatorun uzunluğunu ölçmelerini istemişti.

    ilk islam filozofu olan ve ortaçağ avrupası'nda ''alkindus'' diye tanınan kindi (801?-866?), felsefesinde, platon, aristoteles ve plotinus'un görüşlerinin bir sentezini yapmıştır. el kindi, memun tarafından bilgelik evi'ne davet edildi. memun'dan daha uzun yaşayan el kindi, kendisini çekemeyen bazı kişilerin kışkırtması sonucunda bir sonraki halife tarafından bilgelik evi'nden atılacak ve hayatının son günlerini yalnız geçirecekti. ancak, düşünceleri ondan sonra farabi, ibn sina ve ibn rüşd tarafından sürdürülecekti ki bunlar avrupa'nın aydınlanmasında rol oynayan filozoflardı.

    bilgelik evi'nden geçen bir diğer büyük filozof el-harezmi'dir. bugün dünyanın her yerinde kullanılan cebir sözcüğü harezmi'nin ''el'kitab'ül-muhtasar fi hısab'il cebri ve'l-mukabele/cebir ve denklem hesabı üzerine özet kitap'' adlı eserinden gelmektedir. fars kökenli harezmi, gençliğinin ilk yıllarında bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir, büyük bir aşkla bağlı olduğu ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için bağdat'a gelir ve yerleşir. memun onu eski mısır, mezopotamya, yunan ve eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirdiği bağdat saray kütüphanesi'nin idaresinde görevlendirir. bilgelik evi geleneği içerisinde ayrıca farabi, ibn sina, ibn bâce, ebu bekr zekeriyya er-razi, ibn tufeyl, ibn rüşd gibi dünya düşünce tarihinde isimleri saygıyla anılan kişiler yetişmiştir.

    peki ne olduda islamın ve bapdatın bu altın çağı geriye dönülmez bir şekilde son buldu. moğol istilası ve haçlı seferleri doğu açısından gerçekten de yıkıcı olmuştur. bunlar islam dünyasındaki bilimsel gelişmeleri engellemiştir kiyap okuyup felsefe yapan insanların yerine körü körüne inanan ve inancı için her safta savaşabilecek olan insanlara ihtiyaç artmıştır. eğitim sistemide bu yönde ilerlemeye başlamıştır.

    ilhanlı devleti hanı hulagu 13. yüzyılda abbasilerin bilim merkezi olan bağdat'ı ele geçirmiş ve kütüphanelerdeki kitapları dicle nehrine dökmüştür. nehrin sularının günlerce mürekkep aktığı söylenir. ancak, aydınlanma girişiminin sekteye uğramasının tek nedeni bu değildir.

    islam dünyasındaki ''tanrı odaklı ve erekselci düşünce''den ilk yaratıcı arap filozofu sayılan kindî bile kurtulamamış; felsefe ve felsefi bilimlerle ilgilenmenin dinen meşru/caiz olup olmadığını tartışma gereği duymuştur. aynı tartışma ıhvân es-safa, amiri, farabi gibi bilginlerde, hatta felsefenin islam dünyasına girişinden itibaren 300 yıl geçmiş olmasına rağmen ibn rüşd'de bile devam etmektedir. gazzali'yi tehâfüt el-felâsife'yi kaleme aldıran da, kelâmcı, fıkıhçı ve hadisçilerce dillendirilen bu ''dinsel meşruluk'' sorunudur..

    islam dünyasındaki aydınlanma girişiminin önündeki başka bir engel ''aşılmazlık duygusu ve her şeyin çözüldüğü'' anlayışıdır. felsefede aşılamazlığı ibn sina, teolojide ise gazzali simgelemektedir. teolojide özellikle sünni dünyada, gazzali egemenliğini hissettirmiş ve onun teolojik örgüsü inanç nesnesi haline gelmiştir.madem daha iyisini yapamayacağız ozaman hiç bulaşmayalım mantığı ilimde gerilemeye sebep olmuştur.

    bir diğeri, hoşgörüsüzlük ve dinsizlikle suçlamadır. gelenekçi çevrelerde bugün de süren bu tutum, ortaçağlarda, bir tartışma, çekişme yöntemidir ve gazzali'de zirveye ulaşır. gazzali'nin filozofları dinsizlikle suçlaması, hatta, bilimi ve felsefeyi dinsizliğe yol açıyor diye mahkum etmesi önemli etki uyandırmıştır. dinsizlikle suçlanmanın ve hoşgörüsüzlüğün bedelini canlarıyla ödeyen, kütüphaneleri yakılan ve zindanlara atılan islam bilginlerini anımsamak gerekir.

    (bkz: bilgelik evi)
    3 ...
  4. 3.
  5. döneminin dünya üzerindeki en büyük felsefe, matematik, astronomi, tıp, fizik ve diğer bilimlerini islam dünyasına aktaran tercüme/mütercimlik mekanı, ilim yuvası.
    klasik yunan felsefesinin tekrar canlanıp, tekrar dünyaya ve avrupaya yayılmasının baş sebebi, dolayısıyla karanlık dönemi bitirmek, düşünmek, araştırmayı tekrar devreye sokmak eylemlerinin ilk adıdır.
    1 ...
  6. 4.
  7. islamiyet sonrası arap fetihleriyle bizanstan suriye ve filistin çevresinin alınması ile araplar yunanca ile içli dışlı hale geldiler. bazı kitaplar özellikle emevi döneminde bu bölgelerde yönetim dilinin yunanca olduğunu söylüyorlar. Zaten Abbasi - Bizans ilişkisi salt savaş üzerine kurulu değildi. Halifeler ve imparatorlar arasında görece ılımlı ilişki geliştirenler de olmuştur. Elbette kardeş veya dost değillerdi; ama barış zamanında da birbirlerine hediye alıp veriyorlardı. Bazı halifeler, özellikle imparatorluk arşivlerinde bulunan eski yazmaların bir kopyasını aldırıp Beyt'ül Hikmet'te Arapça'ya çevirtiyorlardı. bu sayede yunanca öğrenen araplar bu kitapların çevirisini yapmaya başladılar. bazı kaynaklarda ise yunanca metinlerin farsça'dan abbasi döneminde çevrilmeye başladığını yazar. burada çevirilerin yunancadan mı yoksa farsçadan mı yapıldığı ile ilgili tartışmalar var ama islam rönesansındaki çevirilerin büyük kaynağının burası olduğu bir gerçek. Haliyle islam Dünyası Arapça'ya girmiş, üstüne düşünüp tartışılmış bu fikirlerden etkilendi. eskiden kutuphane neredeyse bilim oradaydi. malum, zamaninda matbaa olmadigindan her kitap ve her kopya tamamen elle yaziliyordu. bu da onlari ve bulunduklari kutuphaneleri son derece kiymetli kiliyordu.
    0 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. ehl'i sünnetin itikadını bozuk gördüğü memun tarafından kurulmuş, yine itikadı bozuk sayılan bir sıra emevi halifesi döneminde geliştirilmiş ve itikadı bozuk sayılan alimleri barındırmış bilim akademisidir.

    kuruluş nedeninin memun'un bilim aşkı olduğunu sanmadığım bir akademidir. durumu nasıl gördüğümü şurada (bkz: islam aleminin bilimde geri kalması) ifade etmiştim.
    2 ...
  11. 7.
  12. "Yanlış hesap bağdat'tan döner." deyişinin çıkmasına vesile olmuş bir zamanların mit, cambridge, harvard'ı. Müslümanların bilimle uğraştığı yüzyıllarda insanlığa eski yunan bilimini hatırlatan kurumdur.

    Moğol akınlarıyla yıkılmıştır.
    1 ...
  13. 8.
  14. 9.
  15. Yalannnnn yalann söylüyorsun. Arap bilim yapmaz len aq. Bilimi avrupa yapar len aq.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük