beyoğlundan dolmabahçeye taşınan bir aralık akşamı

entry1 galeri0
    1.
  1. Muhteşem yılmaz erdoğan şiiri

    Sus pus olmuş, puslu bir istanbul muydu yüzün, yoksa
    çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
    Dolmabahçe'de, çay tadında....
    Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
    tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
    Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
    yüreği takvim yokuşlarında....

    Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
    sesinin sesimde yankılanmasının.. sanki perdedekine
    üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
    içime.. Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
    seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
    seyrediyorum...

    Kadın, Beyoğlu'nun bir kış akşamında,
    üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
    muzdarip yürüyordu.. Adam da.. Yürümek hiçbir şeyi
    çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
    yaralı bir öyküyü taşıyordu adam.. Kadının yüzünde
    bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
    Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti..
    .. Soğuğun ve karanlığın vehameti!

    Hayatı, bir başkasının pantolunu gibi, küçültülmüş,
    daraltılmış.. ilk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler,
    yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar
    bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
    yazlar... Hepsi daraltılmış.. Yaşananlara bir beden
    büyük geliyor artık hayat!

    Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
    olmak içinse erken.. Beni sevda yerimden vurdu yine
    zaman.. Şimdi sana söylenecek tek cümle:



    Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük