insanı fena derecede saran gece demeden okuyup bitirdigim kitap.
oncelikle kitap bana polisiye gibi gelmedi.ilk 200 sayfa da cinayetler vs ilgili hicbir sey yok.gunluk yasamdan konusmalar beyoglu tarihi gibi seylerdi.bu sıktı mı hayır tabiki ahmet ümit bunu cok guzel basarmış.sonunu hicbir sekilde tahmin edemiyorsunuz bunu söyliyeyim.edemezsiniz de cunku kitapta tuyo bile yok bununla ilgili.son 15 sayfaya gelince oyle bi kaptiriyosunuz ki okumaya 'vay be' diyosunuz her seyin cevabini da aliyorsunuz.
azcik spoiler katilinde katya oldugunu dusunuyordum cunku cinayet arastirmalarina katilmamasi rus olmasi vs sebepler.
okuyun pisman olmazsiniz.
Toplasan ancak 50 sayfası polisiye çıkacak diye kalan 350 sayfa Beyoğlu tarihini okumaya mecbur bırakan Ahmet Ümit kitabı. Kötü bir kitap değil elbette ama ortaya şüpheliler sunmadan, ciddi bir mind-tricke başvurmadan, kitap boyunca birbiriyle bağlantısı olmayan konuları son 10-15 sayfada birleştirdi diye "beklenmeyen son" yaratılmış olmuyor. Sonunda katili öğrenince taşların çoğu yerine oturuyor fakat en önemli kısım, cinayetlerin nasıl işlendiği, hala meçhul. Plot twist ahlakına uymadan bitirilmiş, gerçeklikten çok çok çok uzak diyaloglarıyla yapaylaşan, yüksek beklentiler olmadan okunması gereken bir kitap.
Her ne kadar Bitireli 1 yılı aşkın bir süre olsa da, kenanla katyanın sevişme anını hala hafızamdan silemediğim ahmet ümit kitabıdır. Zavallı selim nasıl acımıştım ona orda.kedinin ciğere baktıgı gibi göz altından onları izliyordu.
Hey gidi...
Edit: şu an okumadığım 70 sayfa var, sonu tahmin edeceğim. ön bilgi olarak, korku filmi izlerken de daha en başında katili tahmin etmeye çalışırım. Ayrıca başka bir bilgi, lise yıllarımda kompozisyonlarımda sonu bağlayamadığımda hep 'meğersem hepsi rüyaymış' diye bitirirdim.
Tahminlerim şöyle;
1) katil katya. Allahın rusu. Çok şüpheli biri bence. Yok efendim hayat hikayesini anlatmalar, ağlamalar falan. Kadın işte, yaptıklarını bu şekilde gizliyor olabilir, güven olmaz.
2) katil baş kahraman. Meğer adam şizofrenmiş mesela. Her şeyi o yapmış ama hatırlamıyor. Bu olayı araştırmalarını içten içe desteklememesi, bilinçaltındaki suçluluk duygusundan olabilir. Sen unutursun ama bilinçaltı unutmaz.
3) meğer hepsi bir rüyaymış. Kenan da yok, nihat da. Hele o katya hiç yok mesela.
Kitap, bunlardan biri gibi biterse benim için hiç de ilginç olamayacak.
Şu an sadece sonu merak ettiğim için okuyorum, kitap iyi başlamıştı ama bu sayfalarda içim sıkıldı. Aynı şeyleri okuyorum sanki sürekli.
roger ackroyd cinayeti'ni uyarlama yaptığı için, agatha christie'nin gelmiş geçmiş en büyük polisiye romanına saygısızlık etmiştir ahmet ümit.
eger ackroyd cinayetini okumadıysanız, bu kitabı elinize almayın.
birkaç yıl önce okuduğum Ahmet Ümit romanı.
romanı beğenmiştim ama hatırladığım uzun uzun anlatılan beyoğlu betimlemeleri. ne yalan söyleyeyim bazen betimlemelerden sıkılıp sayfa atladığım, betimlemeleri geçip konuya gelmek istediğim çok olmuştu.
okuduğum yorumlara pek katılmadığım ahmet ümit romanı. istanbul hayranlığımdan dolayı beyoğlu'nda gezmek kuşkusuz beni de cezbetti. işin polisiye kısmına gelecek olursak şaşırtıcı bir son bekliyor herkes. öyle de oluyor. yorumların çoğunda cinayetler hakkında bir ipucu verilmemesinden yakınılmış ancak sizce emniyette ipucu olmayan ve faili meçhul olarak kapatılan kaç cinayet var? bence binlerce. belki de milyonlarca. bu açıdan bakıldığında, ki bakılması gereken en temiz açı bu, teknik olarak da, olay örgüsü olarak da kusursuz ve harikulade yazılmış bir roman. her cinayette ipucu olacak diye bir kaide yok. dolayısıyla bu son derece gerçekçi kılıyor genel hadiseyi. üç arkadaşın kadim dostluğu da benzersiz bir keyif sunuyor okuyucuya. kenan'ın boşboğazlılığı, nihatın çaresizliğı ve meleğın çirkefliği de dudak büzdürüyor bitabi. içki sohbetleri ve rakı sofraları da ayrı bir tat katıyor romana. özetleyecek olursam, otobüste, ofiste okulda yahut herhangi bir yerde, yani her yerde okunabilecek, ustalıkla yazılmış bir ahmet ümit romanı. kesinlikle tavsiyemdir. okuyup da beğenmeyenlere kitabın ücreti tabii ki tarafımca ödenmeyecektir ama siz yine de okuyun. üstadın ellerinden ve sakallarından öpüyorum. sen hep yaz, biz okuyalım. sen hep öldür, biz şaşıralım.
istanbul hatırasının yanında tırt kitap. tırt çünkü, atmasyon bir son için sayfalarca gereksiz diyalog ile okuyanı sıkan bir tarafı var kanımca. kurgu tam yerine oturdu, tam yoluna girdi diyorken gereksiz bir ayrıntı ile konunun dışına çıkıyor yazar olacak muhterem. tam 383 sayfa, 3 arkadaşın arasında gecen diyaloglara ve şaşırtıcı olsun diye yazılmış sona gerek yoktu bana göre. madem katili böyle alengirli bir hale getirip sunacaksın okuyana, o halde cinayetlere dair biraz daha ayrıntı verseydin kafamızda bunca soru işaretiyle bırakmasaydın bizi sayın ahmet ümit. ha istanbul hatırası bu kitabın yanında şaheser olur o ayrı. cünkü en azından o romanda istanbulun tarihine güzel bir yolculuk yapma şansı tanımış okuruna. sis ve gece de aynı beyoğlu rapsodisi gibi atmasyon bir sonla bitmişti keZA. madem cinayet romanları seviyorsunuz o halde gidin linda howard'ın bay mükemmel'i ile başlayın bu olaya..
ahmet ümit'in polisiye - gerilim türünde yazdığı bir solukta heyecanla okunan güzel roman... ilerledikçe daha da güzelleşen bir havaya sahip elinizden bırakamıyor finalinde ise dumur oluyorsunuz.
ahmet umitin diger kitaplarina gore biraz sıkıyor baslarinda cunku bir turlu asil olaya girmiyor. fakat yine de elinizden birakamiyorsunuz. kitabin sonunda ise yazarin neden asil olaya giremedigini anliyoruz... baska turlu yazilamazdi. gercekten guzel bir kitap.
yaklaşık 400 sayfalık kitabın ilk 200 sayfası, roman karakterleri olan kenan, nihat, selim, katya, melek, gülriz, burç, dize gibi karakterleri tanımayla geçer. olaylar gayet sıradan ve açıkcası biraz da yavaş seyreder. fakat 200. sayfadan sonra romanın özü ortaya çıkmaya başlar ve son sayfalara kadar düğümü çözemezsiniz.
ve kitabın sonunda tüm düğümler agatha christie tarzı bir açıklama, sıralama ve parçaların birlşmesiyle biter. ama hiçkimsenin tahmin edemiyeceği bir son karşımıza çıkar ki, tüm o sıkıcı diyaloglara rağmen sırf bu son için kitap okunmalıdır.
öncelikle şunu belirmeliyim ki dumura uğratmış bir polisiyedir. bitireli 2 saat oldu ve etkisinden çıkmadan yazmak istedim.
tam yazar artık iyice sulandırmış nereye bağlayacağını bilememiş ortalığı iyice karıştırmış gibi bir his uyanırken, son düzlükte gerçekleşen olaylarla finale ulaştığınızda sarsılıyor ve takdir ediyorsunuz. içiniz bir garip oluyor. kötü sonla bitmiş gibi görünse de aslında öyle değildir. yani çılgın karakterimiz amacına ulaşmıştır.
özetle şiddetle tavsiye edilir.
sonu çok etkileyici biten kitaptır. kitap bittikten sonra okur olayları kafasında sırasıyla bir canlandırır, sonra üzülür. ah be niye yapmış bu adam diye ama güzelliği oradadır.
muhtemelen benim gibi diğer insanların da tavsiyeyle alıp okuyacağı bir kitap. Ha bu arada yazımda spoiler yoktur, rahat rahat okuyabilirsiniz. Ben beğenmedim, ama beğendim de. Beğendim çünkü içsel çözümlemeler , betimlemeler harika. bir de istanbul'u, beyoğlu'nu biliyorsanız; yazarın anlattığı yerleri adım adım gezersiniz. bu konuda muhteşem bir kitap. ta ki 200. sayfaya kadar.
gelelim katile. korkmayın spoiler yok dedim ya. hiç yoktan zorlamayla oluşturualn bir cinayet. ve saçma bi katili buluş yolu. tamam katil iyi de, abicim nası bi yetenek o ampül yanar gibi çözüyon? kitap bitince dedim ki, agatha cristie kokuyor. meğersem onun bi kitabının kopyasıymış.
Belki de ahmet ümit'in sonuyla en çok şaşırtan polisiye romanıdır. Bir kere, izafi olsa da çok sürükleyicidir ve birinci tekil şahıs üzerinden yazılmıştır. 385 sayfa ve 33 bolumdur.
sonunu henüz okumadığım kitap. ama yazılanlara bakılırsa şaşırtıcıymış. pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. zira selim bey'in günlüğünü okuyor gibi hissediyorum. sığ diyaloglar, 40 yıllık arkadaşların birbirleriyle '-ceğim'li '-cağım'lı konuşmaları. (yapamayacağım, gelemeyeceğim gibi). bunlar kitabın içine girmeme mani oldu diyebilirim, bence samimiyetsiz. istanbul'da yaşamadığım için beyoğlu'ndaki binaları tanıtması da pek bir şey ifade edemedi haliyle ama bu kitabın kabahati değil tabi. velhasıl, sevemedim. sonunda umarım şaşırırım da boşuna okumuş hissetmem.
benim gibi tarih, kültür ve eğlencenin iç içe geçtiği yer olan beyoğlu'na hayran olanlar için kesinlikle okunması gereken kitaptır. kitaba tümüyle polisiye roman denilemez fakat kitap bittiğinde elinize alıp ne kadar müthiş olduğunu söyleyeceksiniz.
her kitabında olduğu gibi ahmet ümit istanbul'u nefis anlatmıştır fakat ahmet ümit'in kitabın sonu şaşırtsın diye baya bir abartı ile bitirdiği bir kitaptır saçma olmuştur hayal kırıklığı oluşturmuştur ama yine de okumaya değer güzel bir kitaptır.
ahmet ümitin okuduğum tek kitabı. çok da başarılı bulmadım. ahmet ümitin abartıldığı kadar iyi olmadığını bana düşündürtmüştür. çünkü teknik açıdan pek gelişkin değildir ve edebi bi zevk, doyumdan yoksundur. sadece heyecanlı ve sürükleyicidir.
zaman geçirmek için güzel bir alternatif.
arkadaşımın abartı tavsiyesi üzerine okuduğum ahmet ümit romanı. hayatımda bu kadar saçma, gereksiz, saçma sapan ayrıntılarla bezeli, sırf yazmış olmak için yazılmış, tarzında bile hiç bir yer edinemeyecek, gayet klişe bir sona sahip *, sıkıcı, bitsin artık hadi ne olacaksa olsun nidalarıyla evi inlettiğim bir kitap daha okumadım. okumayın. sakın okumayın. amaç sonunda şaşırmaksa gidin izlediğiniz halde The Usual Suspectsi bir kere daha izleyin, daha çok şaşırsınız.
okurken acayip içine girdiğim kitap.birçok güzel sözü de içinde bulunduruyor.belki pek felsefe yok ama çok sürükleyici.hiç beklemediğim bir şekilde biten bir sonla kafamı duman etti.ahmet ümit'i bu muhteşem finalinden dolayı tebrik etmek lazım.