henüz 150'inci sayfasındayken, kitabın heyecanına kapılıp, nasıl bağlancak yaa deyip, kitabın son sayfasının son pragrafına şöyle bir baktım. allah da beni top etsin cidden. kitabın sonu tam da orada yazan kitapmış meğerse.
olası okurlarına tavsiyem, kitap cidden güzel ve sonunda (!) cidden şaşırtan cinsten. yanılıp da nasıl olsa yazmaz diye açıp bakılmamalı en sonuna. sayfa sayfa okunmalı.
Ahmet ümit kalemiyle ilk tanıştığım roman.
Beyoğlu'nun didaktik ağırlıklı tasvirleri kitapta en hoşuma giden kısımlar oldu. Bilmediğim bir çok şey öğrendim.
Bir de sonuna şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Bunun dışında yer yer sıkan, gereksiz laf-ı güzaf yapıldığına inandığım bir roman. Abartıldığı kadar polisiye harikası değil bana göre. hatta kitap tanıtımında 'benzersiz bir gerilim' tarzı tanımlamalar vardı ama ben gerilimin g'sini görmedim.
Tavsiye eder miyim? Evet. Beyoğlu'nu 'tanımak' için okuyun derim.
son 15 sayfasındaki finaliyle beni resmen göt etmiş olan ve 1 saat önce bitirmiş olmama rağmen hala şokunda olduğum müthiş ve herkese kesinlikle tavsiye ettiğim ahmet ümit romanıdır.
kenan,selim,nihat adlı üç arkadaşın hikayesinin anlatıldığı 385 sayfalık bir ahmet ümit kitabı.çok farklı kurgusu ve sürpriz sonuyla herkesi kendine hayran bırakan mükemmel bir roman.
Üç arkadaşın hikayesi bu. Biraz da Beyoğlu'nun hikayesi. Beyoğlu'nun karmaşasının, kalabalıkların arasına gizlenen sırların hikayesi. Sokakların, binaların, bildiğimiz, bilmediğimiz köşelerin ama en çok insanların hikayesi. Çocukluktan başlayan, mekanı yine Beyoğlu olan bir dostluğun bugünü anlatılıyor Beyoğlu Rapsodisi'nde. Üç farklı kişiliğin, üç farklı yaşam tarzının birleştiği bir nokta bu dostluk. Önce onları tanıyoruz, hayatlarına tanık oluyoruz. Sanıyoruz ki, her şey hep böyle doğal gidecek. Sanıyoruz ki, hayat normal seyrini sürdürecek. Ama gün geliyor, bir fotoğraf sergisi hayatlarını değiştiriyor. Önce bir kadın giriyor bu üçlünün arasına, bir Rus. Sonra cinayet fikri hayatlarının bir parçası oluyor. Soruşturmalar, sorular... Ve sırlar geliyor ardından. Ahmet Ümit bu son romanında polisiye gerilim edebiyatının sınırlarını aşmayı deniyor. Okuyucusunu sürpriz bir sonla ödüllendirmenin yanı sıra ölümsüzlük üzerine, dostluk üzerine, aile üzerine, sahip olma duygusu üzerine sorular sorduruyor.
Sabah işe gelirken a101'den alıp, saat 5'te bitirdiğim 550 sayfalık roman.
"auw, elimden bırakamadim , bi solukta okudum" gibi bişey değil ama. işim raad, boş vakit çok. Sıkıntıdan okudum.
ilk 300 sayfa hakkaten sıkıcı. Beyoğlu'nda ne kadar tarihi yer varsa, bokunu çıkarana kadar anlatmış adam. Kötü mü, değil tabi. Ama polisiye gerilim cinayet diye ele alinca kitabı, ister istemez hayal kırıklığı oluşuyor bünyede.