tvde de birkaç kez yayınlanmıştır. hatta bugün de yayınlanmıştır ve beni ağlama krizine sokmak suretiyle bu akşam için yaptığım tüm planlarımı alt üst etmiştir, çok fena. film vizyondayken sırf özgü namal-oktay kaynarca ikilisi var diye izlemek istememiştim, kimse de söylemedi ne büyük bir yanılgıda olduğumu... çekilen en iyi türk filmlerinden biri kanımca, derin bir film, hüzünlü. kurgusu biraz zayıf ve belki inandırıcı olmayan birkaç şey var, ama bunun üstünde durmaya değmez. gerek konusu, gerek mizahi yönü, gerek hüznü.. çok güzeldi.
- çok uğraştırdı ama bitti. çok müstesna bir pavyon olacak.
- tekin amca?
- efendim?
- yaptığın iş yetmiyormuş gibi bir de halkımızın yerlerini pavyona mı dönüştürüyorsun? hııı ? bu devran, bu toz duman daha ne kadar sürecek? devrimcilerin tokadını yemekten korkmuyor musun?
baba, yanında oturan ve bunu söyleyen canına, biricik evladına, kızına tokat atar. kız ve etraftaki herkes şok olur. zira hiç fiske vurmamıştır bugüne değiş evladına. kız odasına kaçar. babası peşinden gider ve odanın kapısına çöker:
- it baharı görmüş ama yediği taşı allah bilir derler ya; bizimki de o hesap... benim canım. biz gevendeyiz, düğüncü. düğünü eden onlar, sefilliği çeken bizler. benim anam, ben dört yaşındayken rahmete gitti. sana onun adını verdim; gülendam... gülendam dediler mi dağ taş selama dururmuş, güneş aya siz doğmayın, ben doğayım dermiş. öyle belalı bir güzellik. kaderin benzemesin, aynı sen.
benim anam açlıktan öldü, açlıktan!.. açlık belasına aha bu babamla ben çok gurbet gezdik, çoookk... bana fistan giydirir, beni oynatırdı. bazen de beraber giyer, öyle oynardık. biz çok sarhoş mezesi olduk, çoookk... senin o halkın var ya, o halkın; onun tokadını ben doğduğum gündenberi yiyiyorum. benim derdim sen o tokadı yemeyesin diyedir. ama onu da ben sana vurdum.
ben sana daha ne diyeyim, ha?
ben sana daha ne diyeyim?
***
film, bir kere daha kara cahilliğimizi, aymazlığımızı, güdük ve yasakçı zihniyetlerimizi, tahakküm altında yeşermeye çalışan baharlarımızı sunuyor.
1982 (!) bahar yılını güzel demlemiş, güzel anlatmış film. herkese tavsiye ederim.
oldukça durgun izlense de olur izlenmese de dedirten, en güzel sahnesini bile çok hızlı bir şekilde geçmiş tadını tuzunu kaçırmış filmdir.kayıt sahnesi yine de güzeldi.
benzerleri dönem filmleri gibi didaktik olmadan, taraf tutmadan derdini anlatabilen, sağdan soldan ortadan herkesin ucundan kıyısından ince ince eleştirildiği, bunu da basit ama detaylı hikayesini ve esprili diyaloglarını aynı sadelikle oynayan oyuncuları sayesinde gerçekçi kılan, çok büyük ihtimalle özellikle teknik konulardaki yönetmenliğini muharrem gülmez'in üstlendiği dolayısıyla da teknik olarak da göz dolduran ve gönlümde 2006'nın en iyi filmi olmuş film.
"beynelminel ile karıştırılan kelime" denmiş ama beynelminel diye bir kelime olmadığı için bu mümkün değildir. beynelminel sadece okunuş olarak beynelmilel'den az daha kolay olduğu için toplumda bu yerleşmiştir. yerleşmiş de yanlış aslında, bu kelime dilimize pek yerleşmilş sayılmaz. arapça bir kelimedir ve günümüzde " uluslararası" sözcüğü kullanılmaktadır. yoksa beynelmilel ilişkiler diye bir bölüm yoktur evrenkentlerimizde.
daha filmin ismini görünce komünist enternasyonal akla gelip filme gidip de gerçekten enternasyonal marşına rastlayınca şaşırtan,"cuntalar olmasın" yazısıyla beraber haydar'ın vuruluşuna o an ordaymışcasına gerçek gibi baktıran, yıllar sonra kızıl ordu'nun türkiye'de eğlence malzemesi olup enternasyonal'i söylemesinin trajikomikliğinin ise sarstığı film.
+Lorke Lorke çal lo
-Olmaz....Yasak
+O zaman sessiz çal (Para sıkıştırır)
-Tamam ama sessiz...Bak valla yasak...Sessiz
Tokmağa,davula havlu bağlanır... Fısıltıyla Lorke Lorke çalınır ve oynanır... *
Ne manidardır... Kürtçe konuşmak ve eğlenmek istemiş bir dönemin hal i pür melal ini pek de güzel anlatmış
iyi bir öyküye, kötü bir öykülemeye sahip film. epey zaman oldu izleyeli ama sahnelerin oldukça tutuk olduğunu hatırlıyorum; gülendam'la haydar'ın sohbet ederek yürüyüşleri, gülendam'ın babasının çaldığı müzikte ağladığı sahne. şarkıcı kadınlarla ev sahibinin düetleri. iyi öykülenememiş, sahici olmayan sahnelerdi.
işin beni kaygılandıran kısmı ise, gözleri kör eden ideoloji. eğri oturup doğru konuşalım filmin siyasi boyutunu bir kenara bırakın, daha doğrusu çıkarın; farz edin ki bir aşk filmi olsun beynelmilel veya bir aile dramı, ortalama bir filmden öteye gidemediği herkesin ortak görüşü olacaktır. nefes'in beğenilmesi ile benzer bir durum var burada da.
bir filmi iyi yapan temel özellikler ne de kolay görmezden geliniveriyor ortada daha başka niyetler veya duygular var ise.
Ben bu filmi cok sevdim. Seksen darbesi üzerine yapilan filmler arasindan belki de en cok bunu sevdim. Filme dair elestiriler var, eksiklikleri belirtiliyor ve elbette gercekcilik acisindan kimi yanlari kusurludur belki.. Askerlerin sevecenliligi ve dile getiremedigi acilarin yoksanmasinin hüznü. Pek cok insan icin aci bir tablodur, onlarca insan asildi, binlercesi hapislerde cürüdü, yüzbinlercesi de susturuldu.. Bugünün milyonlanlarini da iceren apolitik, duyarsiz ve sessiz cogunlugun kosullarini da yaratti. Darbenin faturasini kesecek degilim burada velakin bir baska acidan darbenin siradan halk üzerinde nasil durduguna kisa bir bakis atar iken ülkenin darbe ile gecirdigi degisimi, nereden alip nereye götürdügünü belki de tek basina Picasso'nun Guernica tablosunun indirilip yerine yerlestirilen "Arzum Cilem" posteri ile anlatabilmeyi basarmistir. Darbe ile hesaplasma ya da askerce yasamin sosyal yasama gecirilmesi sirasinda yasananlar degil sadece ortaya konulan, ayni zamanda 80 dönemi devrimcisine de bir bakis atmistir Haydar karakteri ile. Filmin bana samimi gelmesi bir yana asagidaki videodaki izleyeceginiz "Haydar - Gülendam" diyaloglari ülkenin dönemsel acidan ortalama insanin devrime bakisi , dönemi algilayisi ve ayni zamanda dönemin "ortalama" devrimcisinin de profilini cizmesi acisindan önemlidir. Basarisizligin, yikimin, yenilginin nedenleri arasinda olgunlasmadan kitlesellesen devrimci hareketin samimi ama yeterli bilince sahip olamamis ortalamasini sunmasi acisindan da ho$ olmus. o dönemin devrimci profili üzerinden kara mizah kesinlikle hos karsilanmayacaktir velakin gercekci olmak gerekirse "gercekci" bir film olmustur her bakimdan.. trajikomikligin dibine vurmustur.
sırrı süreyya önder'i tanıma ve sevme sebebim.
sen hep film yap sırrı abi biz izleyelim,ağlayalım,gülelim,seni ve kafandaki o romantik,güzel dünyayı daha çok tanıyalım ve sevelim ama siyaset yapma ...