komediyken ucurumundan dönerek trajediye donusen sinema filmi. darbe dönemini anlatmak için seçilecek en güzel yolun seçildiği, bir çoğumuzun bilmediği gevender leri tanıtan, o kadar içten bir film ki.
Fazla bir beklentim olmadan gitmiştim filme zaten sinema salonuna adım attığımda bu önyargı daha da pekişti koskoca sinemada 3 kişi. Derken film başladı bir anda tüm önyargılar yerini gülümsemelere bıraktı güzel filmdi bu ya iyi ki gelmiştim. Düğün sahnesinde yasak nedeniyle lorkenin sessiz çalınması ''ben devrimci oldum gülendam''a ''iyi etmişsin valla'' diye karşılık verilmesi surattaki tebessümü kocaman kahkalara dönüştüren sahnelerdir. Tüm film gülümsemeyle geçmiştir de beni Umut kurt'a aşık eden son sahnede bu gülümsemeler yerini hıçkırarak ağlamaya bırakmıştır.
şehirdeki gevendelerin( müzisyenlerin) kıyafetlerini beğenmeyen sıkı yönetim komutanlığı, onların bir orkestra oluşturmasını ve üniforma giymelerini ister. onlar için buldukları üniforma da temsili düşman askeri üniformasıdır.
nota bile bilmeyen müzisyenlere, kemancı abuzer şeflik eder. o da aslında pek birşey bilmiyordur ya.
bu arada sıkı yönetime, rejime karşı olan haydar( cezmi baskın) bu düşüncelerini, üniversiteye hazırlanmakta olan gülendam'a ( özgü namal) anlatır ve onu etkiler. ona kitaplar verir, enternasyonel müziği dinletir.(ki bu kitaplar da , bu müzik de yasaktır)
filmin dönüm noktası gülendam'ın bu müziği dinlemesiyle başlar. babası abuzer, dinlediği müziğin ne olduğunu sorunca gülendam''baharı karşılayan bir müzik. klasik müzik gibi. mozart var ya, onun gibi. beynelmilel bir şey.'der.
orkestradan, şehre gelecek askeri yetkilileri karşılamaları için marş çalmaları istenir. ama o güne kadar uzun hava tarzı çalan gerendeler, marş müziğini kıvırmakta zorlanırlar. abuzer, kızının dinlediği müzikten etkilenir ve askerleri''bahara merhaba''(!)marşıyla karşılar. işte bu onun ve diğerlerinin sonu olur.
yer yer güldüğüm, yer yer ağladığım hoş, sıcak bir film çıkmış ortaya.
özgü namal, bu saf ve temiz köylü kızını iyi canlandırıyor. bu filmdeki rolüyle mutluluk filmindeki rolü çok örtüşmüş. hatta gülendam karakteri, mutluluk'taki meryem karakterini anımsattı bana sık sık.
bir de ben filmin sonlarına doğru ece temelkuran'ı gördüm sanki.
darbede sadece politik olanların değil, halkın yani apolitik kesimin de cuntadan, her türlü, ne kadar zarar gördüğünü anlatan film.
kahtalı mıçı'yla kayıt yapılan sahnede; özgü namal'ın yani gülendamın babasının sunam türküsünü kemanıyla inletmesiyle insanın gözlerini doldurup tüylerini diken diken etmiştir.
ayrıca filmin sonuna doğru da haydar arkadaşın cuntacılar tarafından vurulmasıyla, gülendamın elinden kuş gibi süzülen ve haydar arkadaşın üstüne konan "cuntalar olmasın" pankartı da filmdeki tüm duygusallığı bizlere yansıtmıştır.
Sikiyonetim donemindeki yasaklarin mubalagaa edilerek anlatildigi film. senaryosu anahatlariyla dupeduz selamsiz bandosu isimli filmden calintidir. devlet dusmanligi yapilmaktadir yeryer ve turk silahli kuvvetlerini kucuk dusurme amaci gudulmektedir. Bir general dusunun ki Turk devleti'nin bir numarali dusmani olan komunizm miriltisi enternasyonal marsi'ni bilmemis olacak oyle mi ? zavallilar sizi.
meral okay, özgü namal ve tabii ki ben görmedim ama iddia edildigine üzre kisa da olsa görünen ece temelkuran'in rol aldigi film. söyle genis bir degerlendirmeye girmeden dahi sirf hayatta en nefret ettigim bu üc kadinin yüzüne dahi bu filmi izlemeye deger bulmam.
ece temelkuran'ımın sonunda : enternasyonel değil mi bu? repliğiyle göründüğü film. 5 saniye sürdü amma o ne oyunculuk, o ne güzellik, o ne bilim bele ne asalettir efenim. (bkz: yazara aşık olmak)
bir 12 eylül filmi daha. pek seyredilesi değildir. monoton, sıradan... sonu ise adamın iyice ağzının tadını bozuyor. şahsım adına en iyi yönü komünist enternasyonal marşını ilk defa bu filmde dinlemem oldu. ardınca grup yorum'dan türkçesini bulup dinledim.