takao aoki'nin yazdığı animedir. 13 yaşındaki takao kinomiya, max mizuhara, kai hiwatari ve rei kon gençler arasında çok tutan bir etkinlik olan beyblade'de kendilerini göstermek isterler. bunun için çeşitli turnuvalara katılırlar. türlü maceralara şahit olurlar. saçma ama eğlenceli bir animedir.
cips paketlerini biriktirdiğimizde verdikleri, nasıl desem beyblade pisti, evet evet küçük kırmızı böyle bişey vermişlerdi. sınıfça katılımı fazla olmayan bi turnuva bile düzenlemiştik o gazla. * ama bu küçük kırmızı pistte * en fazla 3-4 saniye durabiliyordu beybladeler. bizde canavar felan da yoktu tabi, beybladelerin üstüne tükenmez kalemle yaratıklar çizerdik. *
insanlara ıkınarak neler yapılabilineceğini gösteren çizgi dizi. (bkz: ıkınmak)
garibim topaç o kadar darbe yemiştir ki bir darbe daha yese nerdeyse ortadan ikiye parçalanacaktır. ama kahramanımız "hadi draguuoonn hmmpssmpss" * şeklinde bir tepki verince topaç adeta "tamam abi ben mesajı aldım" dercesine bir anda hızlanıverir. tribünler her zaman tıklım tıklımdır. ve belde turnuvasındaki spiker görevini dünya şampiyonasının sonuna dek başarıyla sürdürür.
(bkz: uludağ sözlük ün yaş ortalaması)
Zamanında (5 sene oncelerinde)her cocugun elinde bir tane olan,eski nesillerin topacının geliştirilmiş modeli...Bazı orjinal olmayan beybladeler 2 atışta kırılabilir Bu yuzden orijinal olanlardan alın(tavsiyemdir).Fakat "ben orijinale karşıyım kahrolsun beyblade!" diyorsanız bilemem.
kısaca topaçların yarıştığı bir anime denebilir. beyblade için.
içinde sadece 1 japon oyuncu bulundurmasına rağmen türkçe dublajlarında adı hep japon takımı olarak geçen the bladebreakers'ın önce asya turnuvasında çin ile sonra amerikalılarla sonra avrupalılarla en sonunda da ruslarla beybladelerini kapıştırarak şampiyonluk hikayelerini anlatır. daha sonra iki serisi daha yayınlandı atv'de. *
fantezi ögeleri içeren bir anime olmamasına rağmen içinde bir çok ilginçlikler hatta saçmalıklar vardır. örneğin topaçlar nasıl oluyorda adamların her söylediğini anlayıp onların dediklerini yerine getirebiliyorlar. o canavarlar küçücük topaçların içlerinden nasıl çıkyorlar. vs. vs.
genelde pek sevilmeyen ve hedef kitlesi küçüklere yönelik olan bir anime olmasına rağmen benim sevdiğim animelerdendir.
not: hafta içi her gün saat 17.30'da kanal 1 bu animeyi yayınlamaktadır.
edit: not dedik tamamda kanal 1 kelek yapıp bu güzel animeyi yayından kaldırdı. beni de yalancı durumuna düşürdü.
bundan beş sene kadar önce dünyaca ün yapan topaç oyunuydu ve çizgi filmi vardı. öyle bir çizgi filmdi ki...
bir gün eve geldim, baktım kardeşim atv'de çizgi film izliyor. izlediği çizgi filmin ismi de beyblade' miş. o zamanlar da lisedeyim, hala kaliteli çizgi film görünce izleme potansiyeli mevcut. atv de o zamanlar almış başını gitmiş çizgi film yayınlamada. her ne kadar dizi atv'de izlenmese de çizgi film atv'de izleniyormuş, küçükler öyle diyordu vallahi. neyse bende de potansiyel var ya oturdum başına. klasik japon çizgi filmi figürleri vardı. güzeldir deyip izlemeye devam ettim.
önce dik saçlı bir çocuk cebinden topacı çıkardı, sonra diğeri. topaçlar dönüyor da dönüyor. ben sabırla bekliyorum ne zaman bir heyecan olacak diye. derken dik saçlı olan " kutsal canavar ejderha saldıııır" dedi. ne olduğunu anlayamamıştım. kutsal canavar neydi? neye saldıracaktı? çünkü ortada gerçekten kötü bir şey yoktu. ben bunları düşünürken diğer karakter feryadı bastı " saldır anka kuşuuuu". ulan gerçekten sinir olmuştum. hayvan dövüşü müydü bu? kardeşim hala pürdikkat bakıyordu. ben de düşüncelerimden sıyrılıp baktım ekrana. ejderha arkasındaki efektlerle birlikte anka kuşuna doğru ilerliyordu. arada bir de yerde dönen topaçları gösteriyordu kamera. kuysal canavarlar kendi çaplarında savaştıktan sonra, kamera iki topaca odaklandı. onlar hala dönüyordu. hem de çarpıştıkça sanki trafo elektriğinden çıkan kıvılcımlar gibi kıvılcımlar çıkartıyorlardı. buna da olur dedim. en sonunda topaçların biri diğer topaç ve duvar arasında sıkışıp durdu. dik saçlı çocuk ve diğeri birbirine sinsi bakış attı. dik saçlı çocuk yenmişti. ama yorulmuş görünüyordu. niye yorulmuştu acaba? o dönmemişti ki, dönen topaçlardı. ve orada çizgi filmin o bölümü bitti.
gerçekten bir çizgi filme oturunca birşeyler anlayan ben bu sefer hiç ama hiç birşey anlamamıştım. çünkü ortada ne kötü bir karakter, ne iyi bir karakter vardı. hatta dünyayı ele geçirmek isteyen adamlar bile yoktu. ben dayanamayıp kardeşime sordum? " e noldu şimdi burada" dedim. hani hiç kimse dünyayı ele geçirmeyecek miydi dedim. o da bana uzun uzun, çizgi filmin bir topaç yarıştırma turnuvası olduğunu, kutsal canavarların güçlerine göre kazanan topacın belirlendiğini, hatta topaç sahibinin kutsal canavarı yönetebildiğini anlattı. yani ortada dönen topaç öyle kuru kuruya dönen bir topaç değildi. "vay be" dedim kardeşimin yüzüne karşı ama içimdeki ses "a..na koyim böyle çizgi filmin" diyordu.