r özürlüsü olmasına ragmen girdigi bütün işlerde başarılı olmuş bir insan. radyoculuk yapmış, talk show, şarkıcılık ve tabiki dizi çekmiş bir insan. **
kralın çıplak olduğunu görüp bunu dillendirmeyen, kaş gözle şeyine işaret eden çocuktur.
programına çıkan delizekalı konuklarına birşey sezdirmeden seyirciyle birlikte dalga geçer. seyirci tabiki bunun farkındadır, danışıklı dövüş bir yerde. her 2 gönlü hoş tutabilmesini takdir ederim.
vakti zamanında antalya'da bir otelde çıkmış idi.ünlü görücem sevdası ile küçük kalbim pırpır ediyordu.saati geldi, beyazcığım sahneye çıktı.fakat yaptığı esprileri bir yerden hatırlıyordum.yoksa geleceği görme gücü mü kazandim dedim kendi kendime. sonradan kafana dank etti. ben bu esprileri televizyondaki magazin programlarından hatırlıyordum. adam gelmiş televizyonda yaptığı espirilerin aynısının tıpkısını yüzüme karşı yapıyordu. sonra herkes fotoğraf çektirmeye başladı beyaz ile. ben çektirmedim. protesto ettim ve beyaza benle fotoğraf çektirme fırsatını vermedim. ertesi gün kahvaltıda gördüm yine bunu. kahvaltı salonunda, sabah çok erken olduğu için bir tek beyaz ve benim ailem vardı. yine gitmedim bunun yanına. abim bile gitti, ben gitmedim. pişman mıyım, hayır. yine yapar mıyım, hayır. yapmam, yanak yanağa bile fotoğraf çektirir, msn'e veya yonja'ya avatar yaparım. kızlar hasta olur lan!
bunca yıldan sonra halen zevkle ve sıkılmadan kendisini izletmeyi başaran showmen..
tam bir televizyon tipi bence.inanılmaz bir sıcaklığı var ekranda ne bilim diğerlerine göre pek bi samimi geliyor insana.sanırım bu samimiyetinden dolayı çok seviliyor.
beyaz show'un bazıl bölümlerinde gerçekten çok güldürürken (örneğin; fatih terim'in konuk olduğu program), bazılarında da, önceden düşündüğü esprileri yaparak bizi zaman zaman şaşırtan, sıkan komedyen. ama beyaz, bu ülkede gercekten çok başarılı işlere imza atmıştır. kültürlü görünümü ve topluma örnek olacak diğer davranışlarıyla saygı kazanmıştır.
açtığı hiçbir konuda birikimi olmayan düşünsel altyapısı ve uzami olmayan reklam metası. efendilik, alçak gönüllülük, kendiyle barışıkmış gibilikle prim yapmaya çalışan dahası başarılı olan komik olmayan komedyen.
kendisini çok sevmiş olmama rağmen vakt-i zamanında, artık kendisini magazin toplumuyla fazlaca kaynaştırması neticesinde kendisinden soğumama sebebiyet veren şovmendir.
şovmen olmanın bütün gerekliliklerini yerine getiren ve de çok başarılı espiriler hazırlayabilen iyi bir kurgucu. aynı zamanda çok centilmen ve kibar. o kadar sıcak bir insan ki onu izlerken, onu ailemden biri olarak görüp ''abi abii abiciim'' diye televizyona sarılıyorum...
bir kez bile dağınık bir kıyafetle görmediğim,programında olsun başka bir yerde olsun hep doğru dürüst giyinerek insanlara saygısını da böyle belli eden doğru dürüst insan.
başlarda ezik olduğunu, siyaset meydanında cem yılmaz ve yılmaz erdoğan' ın gögesinde yatıp, tanıştıktan sonra kendiyle barışık, sevgi dolu olduğunu düşündüğüm güzel insan.
bugünkü biri bana anlatsın programında ispanya'da boğaları salarak yapılan cesaret koşusu için "bu da onların kurban bayramı" diyerek güldürmüş komedyendir. yapacak daha çok esprileri olduğunu göstermiştir. ha senden benden bir farkı yoktur espri konusunda. ama biz de bu yönüyle sevmişizdir. hiç olmazsa cem yılmaz gibi örümcek'e görümcek diyip saatlerce kendi kendine gülmemiştir, gülmez de.
son günlerde 2002 yılında aktüel'de yazdığı bir yazı fw maillere konu olmuş sovmen kişi.neden bilmem tv'de görüp de içten olduğuna beni inandıran nadir adamlardan.
yazısı için:
--spoiler--
Sıkıldım be kendimden. Valla... 32 sene oldu, aynı vücut,aynı ayak, aynı kafa ve o kafada aynı bakışlar, aynı mimikler, aynı eblehlik...Nasıl büyüdüğümü bile anlayamadım.
Sadece konkav aynalara gerçekleri söyleyebiliyorum, o da genç gösterdiği için..
Ne yapacağımı önceden bilmek bile sıkıntı veriyor bana ama bile bile yapıyorum. Adımımı bile yürüyeceğimi tahmin ettiğim için atıyorum. Hiçbir sürprizi kalmadı hayatın... Kendime aldığım bütün hediye paketlerinin içini ben doldurdum. En sıkıntılı tarafı da, ne düşündüğümü biliyorum, kendime yalan söylüyorum, kendim doğrusunu biliyorum.
Nelere güldüğümü bildiğim için kahkaha atıyorum. Ama artık yeter, bana beni bilmeyen biri lazım diye düşünüyorum son zamanlarda.
Bir kadın...
EVET BiR KADIN.
Karşı cinsten birini aramaya başlayalı, bir 20 sene oldu aslında. Bu 20 sene içerisinde, inişli çıkışlı bir hayatım olduğu için tercihlerim de beğenilerim de zamanla değişti. Eskiden bir ilişkide param yok diye üzülürken, şimdi param için mi yoksa benim için mi kaygıları arasında yaşıyorum aşklarımı.
Gerçekte aradığım kadının nasıl biri olması gerektiğini biliyorum.
Onunla ilgili hayallerim de var. Mesela.. Doğu Anadolu'ya giden bir otobüs Belki bir köy otobüsü... Sevgilim ve ben en önde oturuyoruz, 3-4 numarada. Otobüste herkes memleketine gidiyor, bizse onların memleketlerine. Dışarısı buz gibi, tipi var. Otobüsün içi sıcak. Sabaha karşı, gün yeni ağarıyor ve şoför radyosundan cızırtılı
bir halk müziği sesi, arada birde kan anonsları duyuluyor.
Aşkım benim, o uyuyor omzumda, otobüste herkes uyuyor,
bir ben uyanığım, bir de şoför. Sonra otobüs mola veriyor bir yerde. Yıkık
dökük, ama çok şirin bir yol kahvesi. Onu öperek uyandırıyorum, biraz
mızmılanıyo.
Üstüne birşey almıyor, kabanımla sarıyorum onu, birer sıcacık çay paylaştığımız...
Sonra ne oluyor bilmiyorum.
işte herşey bu kadar. Peki niye ben böyle birşey istiyorum. Aslında ben bunuda biliyorum, ne sıkıcı benim için, ama size anlatacağım ve bende sanki ilk defa duyuyormuş gibi heyecanlanmaya çalışacağım.
Niye Anadolu'ya giden bir otobüs?
Çünkü doğu bizde yokluktur, Batı ise varlık. Benimle Marmaris'e, italya'ya gelecek kız çok, ama benimde Tunceli'de yaşamak isteyen bir hatun yok ve bana o lazım...
Hayat uzun, yoklukları da paylaşmak lazım...
Niye önde oturuyoruz?
Çünkü otobüste 3 – 4 numaranın önü açıktır ve ben önümü görmek isterim.
Neler olacağını, ne zaman aldatılacağımı, aksilikleri,halledilmeyecek şeyleri bilmem lazım. Bir ilişkide herşeye hazırlıklı olmak lazım di mi?
Niye herkes doğulu da biz batılıyız?
Belki birbirimize muhtaç olma güdüsünden. Köy filmlerinde de hep hemşireyle öğretmen birbirine aşık olmaz mı? Tabii bunun tam tersi de şehir için geçerlidir.
Neden o uyuyor da ben uyanığım?
Bence bu bir erkeklik sorunu. ilişkiye zarar verebilecek sıkıntılar olduğunda onun haberi olmadan ben halledeyim ve sorunsuz, huzur içinde devam edelim diye.
Niye onu uyandırırken mızmızlanıyor?
Bayılırım ufak ufak kapris yapan kadınlara. Zaten bu kaprisin boyutu büyürde mız sesleri artarsa hiç uyandırmamak lazım.
Ve niye o paltosunu almıyor da ben onu kendi kabanımla sarıyorum?
Bu da bir tür koruma, hem de hayat boyu. Gerçekte onlar kaban değil kanat.
işte böyle... Birde bu gidişin dönüşü varki o kısmını hiç düşünmedim.
Zaten böyle bir yengeniz olursa bu yolun dönüşü olmaz herhalde.
Bu yazının özeti: OTOBÜS KALKIYOR VE BENiM ETEKLERiM TUTUŞTU...
--spoiler--
üç beyazdan biridir, değilse bile en iyimser bakış açısıyla dördüncü beyazdır. yani kim inandırabilir beni tuzun daha zararlı olduğuna, şekerin daha kötü espri yapabildiğine ya da unun daha çekilmez olabildiğine. canlı yayında konuklarıyla kah yalaşıp, kah onlardan azar yiyen, dandirik sanatçılara billboard olmuş, izleyici kitlesinin büyük çoğunluğunu evde kalmış abaza kızlar oluşturan bir beyaz şov olmaz olsun. beyaz burdan sana sesleniyorum lütfen artık afganistan da falan şov yap. yeter be vıcık vıcık.