Mahsun Kırmızıgül ün acemiliğine geldiği her halinden belli olan film, özellikle senaryo üzerinde bir sene daha çalışsaymış süper şeyler çıkartabilirmiş, yazık etti karaoğlan.
türk tiyatro tarihinin büyük ustalarını mahsun kırmızıgül'ün duygu sömürüsü üzerine kurulu bir senaryoda oynatmasıdır. zira sinema filmi falan değildir bana göre.
hele müdür rolündeki cihat tamer'in yaşlılara zulüm yapan görevliyi dövdükten sonra mahsun'u odasına çağırdığı sahnede mahsun odadan çıkarken -resmen zorla dedirtilmiş, alkışa oynanmış- bir ''eline sağlık iyi yapmışsın'' demesi var ki...
bir filmi sonuna kadar izlemediğim, ya da yarıda bıraktığım gerçekten çok azdır. ama işte o an kapadım filmi. sıradanlığından, bu derece mesaj kaygısından tiksindim. değil kenter teyze oynamış, al pacino son sahnede gözükecek deseler yeniden izlemeye falan çalışmam. merak dahi etmem. televizyonda oynarken görsem çeviririm.
Fazla mesaj kaygısı güden, acitasyonun hat safaya çıkartıldığı,konusu güzel ama basit işlenmiş olan bir film. Tabi bunlar benim görüşüm.
Tavsiye edermisin diyen olursa yazık onca zamana. Ben burdaki yorumları okuyup seyrettim. Kitap felan okusam daha faydalı olurdu.
mahsun kırmızıgül'ün, küçük emrah bakışlarıyla* başlayıp, küçük emrah bakışlarıyla devam ettirdiği ve nihayetinde küçük emrah bakışlarıyla bitirdiği duygu yüklü filmi.
film iyi bir filmdir ama ilk deneme için iyi bir filmdir. film de dam üzerinde bütün yaşlıların sırayla toplumsal mesaj veren cümleler kurması ben de orotoryo izlenimi yarattı. genel olarak mahsun kırmızıgül'ün sorunu mesajları çok açık vermeye çalışması, sanki bizim onunla aynı şeyi düşünmeyeceğimizden korkuyor gibi. fakat eksiklerine rağmen ilerde iyi bir senarist ve yönetmen olacağına inanıyorum.
zannedersin ki bu yazarların yarısı eleştirmen, yarısı da yönetmen. ayıp arkadaşım yaptığınız ayıp. aradan bu kdar süre geçmiş hala bir önyargı. iş söze gelince at gözlüklerinizi çıkarın. samimi değilsiniz.
türk sinemasında yeni bir sayfa açmıştır mahsun. ne kadir inanır dır, ne ne yılmaz güney. iki film yazdı, çekti ikisinde de geri planda durdu. cast te bile adını en sonlara yazdırdı. helal lan vallah helal. insanların kendilerinden utanmasını sağlamıştır mahsun.
gelelim filme;
yönetmenliği beğenmeyenlere bakarsan her filmi tarantino gibi çekmeli adam. hiçbirinde gerçekçilik yok. çekim olağanüstü olmasa da gayet güzel. fotoğraf çeker gibi çekmiş filmi. çok güzel açılar yakalamış. tuz gölü ve dicle kenarı için çıktı al, duvarına as o kadar güzel almış.
cirit sahnesi de güzel elbet ama beni en çok etkileyen atlarla karşılama sahnesi ve ağanın ailesine yaptığı son konuşma idi. gerçekten mükemmel.
mahsun kirmizigul'un ilk calismasi olmasina ragmen cokta siritmayan guzel bir film.Guzel konulara temas etmis, toplumsal yaralar irdelenmistir ama kimi yerlerde isledigi konuyla alakali olmasa da sirf hadi hazir yapmisken su yarayada el basalim mantigi gudulmus ve yersiz mesajlar verilmistir. Ornegin babanin cocuklarindan cok cocuk yaptim deyip ozur dilemesi siritti yani hic alakasi yoktu orada cikip konusmasini cogunlukla onunla iliskilendirmesi hic olmamis.
geçen haftaki penguen'de şu yazı vardı bu filmle ilgili:
''mahsun kırmızıgül'ün şahane diye bahsedilen Beyaz melek filmini yeni izledim, televizyonda... film boyuca prag senfoni orkestrası müzikleri fonunda ağlayan, dayak yiyen yaşlı insan ajitasyonu dışında bir şey görmedim...bu mudur?... buymuş... e inşallah yeni filmi güneşi gördüm'de 'zavallı çocuklarımız' ajitasyonu değildir... yoksa mahsun'un sinemacılığı; yaşlı, çocuk, hayvan, kadın vs. vs ajitasyonundan başka bir şey değil olacak...''
evet senaryo berbat, ilkokul ders kitaplarındaki hikayelerde bulunan ders vermek için götünü yırtan tipler yüzünden oyunculuklar da kötü. film müziği desen yok öyle birşey; film baştan sona acıklı, daha acıklı, çok acıklı müzikle dolu. ama söylemeliyim, birkaç sahnesi ve genel olarak görüntü yönetmenliği iyiydi.
görüntü yönetmeni için bakınız vereyim:
(bkz: eyüp boz)
düzelti: bakınız için boş dediydim amma velakin doluymuş.
kadroya yazık olmuş. ayrıca o senaryosu rezalet, görüntü yönetimi rezil filmde kariyerlerine ihanet eden usta oyuncular da kendilerine çok yazık etti çok..
--spoiler--
istanbul'dan başlayıp Diyarbakır'da sonlanan yolculuk aklıma yılmaz erdoğan'ın o meşhur şiirinde * bahsettiği otobüsü getirdi. Hani şu bir ülkeden bir iç ülkeye taşıyan varya. Film etnik bir propaganda yaparak bölünmeye zemin hazırlıyor gibi hissettim. Belki gizli belki açık: doğu iyidir, batı kötüdür propagandası. Mahsun kendi geçmişini kendi kültürünü izleyenlere benimsetmek çabasında olmuş film boyunca....
--spoiler--
bayram zamanlarında ekranlarda gördüğümüz kent reklamlarının bayağı uzun versiyonu olan film. hani şekeri ağzınıza atmışsınız da geviş getirerek yiyormuşsunuz gibi. o kadar uzun.
sinemadan anlayan birisi bu filmin iyi bir sinema filmi olmadığını rahatlıkla söyleyebilir. vasat bir filmdir. her sahnede bir ders verilmeye çalışılmış, duygu sömürüsü yapılmıştır.(mahsun kırmızıgül'ün bunu bilerek yaptığını düşünmüyorum, acemiliğine vermek gerek) evet ben de duygulandım, hatta ağladım. ama o sahnelerde duygulanmayacak insanın, duygularıyla ilgili sorunları var demektir. örneğin ben elime kamera alıp dayak yiyen yaşlı bir teyzeyi çeksem ben de bir çok kişiyi ağlatabilirim. bu iyi yönetmenlik değildir. evet filmde müthiş bir oyuncu kadrosu var peki kim ne oynuyor o karakterlerden hangisi unutulmaz bir karakterdir söyler misiniz?
tüm bu eleştirilerime rağmen, komedi filmi adı altındaki onca uyduruk işin yanında dimdik ayakta durmaktadır bu yapım o ayrı. en azından söylemek istediği bir şeyler var. yönetmenin bir derdi, anlatmak istediği şeyleri var. izlenmez demiyorum ben de izledim ve zaman kaybı olarak filan da görmüyorum izlemeye harcadığım süreyi. ama süper film, çok ağladık gibi övgüleri de saçma buluyorum.
bana önyargıların bazen doğru yargılar olduğunu göstermiş bir filmdir. ağlatmaya zırlatmaya kasmış mahsun abimiz. başarılı da oldu. bir mesaj kaygısıdır almış başını yürümüş kör göze parmak misali. değer yargılarını filmlerden, dizilerden, sır kapılarından, kalp gözü gibi gudik yerlerden öğrenen insanlar güzel güzel mesajlar almışlardır bu film sayesinde. büyüklerini unutmamak, yaşlılarına sahip çıkmak, saygı, sevgi, bebe becik vesaire. bazı insanların yaşlıları hatırlaması için film izlemesi gerekiyormuş demek ki. mahsun da durumu çakmış tabi kaçar mı anadolu çocuğundan mesaj manyağı yaptı insanları. helal diyelim ne diyelim.en azından film girişiminden dolayı tebrik etmek gerekir. uzun zamandır bir filmi izlerken böyle daralmadım. duygu ishalinden öte bir şey değildir kanımca.
ayrıca 7 dalda 826 adet ödül dağıtan houston film festivalinden 2 adet ödül kazanan filmdir.
Neyle kıyaslanıyor bilmiyorum ama, hangi taraftan bakılırsa bakılsın olmuş bir film'dir.
Bir film'in vasat olabilmesi ya da kötü olabilmesi için bir kıyas yapmak şart'tır.
örneğin; bir kıyas yapılacaksa 80 ihtilalini anlatan onlarca film arasından eleme yapabilirsiniz.
veya aşk'ları anlatan yüzlerce türk filmiarasından kıyas yapıp birilerini ön plana
çıkarıp aradan en iyiyi seçebilirsiniz.
Ancak, o kadar "mega ötesi" yönetmenler, yapımcılar, varken, hakikaten böyle bir gerçeği
kim inkar edebilir?
HAyatınızda kaç kez huzurevi'ne gittiniz bilmiyorum.
hayatınızda kaç kez buram buram tarih kokan yaşı 90'ı aşmış teyzelerin, amcaların elleri'ne
dokunduğunuzda bebek yumuşaklığı hissettiniz?
lüks içinde yaşayıp "insani" bir kokusu olmayan insanlara inat, olanaksızlıklar arasında,
yüzlerce insanın aynı havayı soluduğu bir mekanda, bütün yaşlı insanların ne kadar güzel
koktuklarını fark ettiniz?
sinema yönetmeniolsaydım, teknik açıdan eleştirebilirdim filmi.
senaryo yazarı olsam, yazım trafiği konusunda yanlışlıkları ortaya koyup eleştirebilirdim.
günde onlarca film izleyip "teknik ezberlemiş" diplomalı bir sinema eleştirmeni olsaydım,
eleştirebilirdim filmi.
LAkin özel bir şirkette muhasebe departmanı'nda çalışıp, filmi izledikten sonra,
sadece filmin yönetmeni'nin "kro"luğundan dolayı, ya da mensup olduğu irk'tan dolayı
eleştirmek biraz ucuz olmuş. Burda kimse, ne yani mesleğimiz tekstil diye, ya da mesleğimiz
bilmem ne mühendisi diye film hakkında eleştiri yapamaz mıyız diyebilir.
fakat anlatmak istenenler, film hakkında olumsuz yorum yaparken ortaya atılan gerekçeler şık değil.
bir bayan'ın film izlerken ağlaması kadar doğal bir şey olamaz.
büyükanne'lerimizi, teyzelerimizi, annelerimizi kaç kez gördük bu şekilde?
kaç kez dalga geçtik hatırlayın; "ulan anne sen yapma bari"
dediğimiz zamanları bir hatırlayın...
Erkeğin doğasında var olan başka bir şey vardır.
"erkekler aglamaz" terimi her ne kadar
delikanlılığa bok sürdürmemek amacıyla uydurulan bir deyim olsa bile,
bir hatun'a bıçak dediğiniz de bile ağlayabilirken,
bir erkeğe bıçağın ucunu gösterdiğinizde ağlamaz.
hafif soktuğunuzda ağlamaz.
bıçak girdiğinde eh işte, gözleri dolar belki...
fakat bıçağı soktuğunuz yerde çevirmeye başladığınız zaman, tutamazsiniz delikanliyi...
insanı ağlatmak için zorlanan bir film değildir. konuyu ciddiye almadıysan, gerçekliğinden
şüphe duyduysan, karakterlerin oynadığı kişilikler sana uzak geldiyse, ya siktir git dersin
izlemezsin, ya da kıçınla güler çıkarsın. böyle yapanlara da sonsuz saygı duyulur.
ama ağlayıp, ulan "çok zorladı be film" derse insan, bu film olmuştur işte.
hatta film, siz ağlamayın diye zorlamıştır uzman gözüyle bakıldığında...
siz tam kendinizi ağlamaya programlamışken, arka plandan gelen ince esprilerle tebessüm ettirip,
o havayı dağıtmayı istemiştir.
ülke, kucuk emrah, ferdi tayfur, orhan gencebay, ibrahim tatlises filmleriyle büyüyüp,
aynı filmi onlarca kez izlerken hala oturup mına koyim ne aşklar var,
mına koyim ne hayatlar var demedimi?
ülke; uzmanlık dalları "arabesk" olan muslum gurses'in , ibrahim tatlıses'in, Küçük Emrah'ın Ferdi Tayfur'un ve adını yazmaya gerek olmayan nice nice şarkıcı'ların milyonkare albümlerini almadımı?
bu toplum'un özü zaten arabesk değil mi?
arabesk gıda ile beslenmiyor mu toplum?...
Toplum arabesk ve mahsun kırmızıgüL sadece bu gıda talebine servis yapan bir garsondur.
evet ben izlerken şaşırmadım... "vay a.koyim adam iyi düşünmüş" demedim. "adam haklı lan" demedim.
bildiğim bir konuydu, içimin acıdığı bir konuydu. güzel işlendiğine sevindim...
recep ivedik, nasıl bu toplum'un ihtiyacı olan hadi gidelim biraz gülelim, sonra aklımızda
bi sk kalmasın denilerek gidilen ve gülme ihtiyacımızı gideren bir gıdaysa,
bana göre "beyaz melek" filmi de "çok şükür, en azından bilinçlenir insanlar artık"
diyerek sevinçten gözyaşları akıttığımız film'dir ...
Recep ivedik film'inde "murat koyiyim de tur buhahaha" tarzı repliklerin haricinde,
son sahne'de recep'in elinde olan misketler'e bakışını, kurduğu düşleri kaçınız hatırlıyor?,
kaçınız yorumladı, kaçınız farklı bişeyler hissettiniz o an
...
Recep ivedik karakteri okuz'ün tekiydi, lakin insanoğluydu işte. adam gibi adamdı.
cüzdan bulup taa bilmem kaç bin kilometre gidip, sahibine teslim edecek kadar toplumuzda
nadir bulunacak gerizekalı'ydı...
***
Sonuç itibari ile mahsun kirmizigul sen seçkin bir havaya sokuyorsan kendini, "kro"dur,
sonuç itibari ile mahsun kırmızıgül, sen metal dinliyorsan, "arabesk"tir.
sonuç itibari ile mahsun kırmızıgül, sen ırkçı gözüyle bakıyorsan olaylara, "kürt"kökenlidir.
ama bişeyleri doğru yapmış bi adamdır...
unuttuğunuz, sadece ara sıra ana haberlerde gördüğünüz gerçekleri size tüm
çıplaklığıyla vermiş adam'dır.
yüzünüzde patlayan tokat ile izlediğiniz anda ağlayıp, sonra bunu yediremeyip, sözlüğe girip
acımazca eleştirmenize rağmen, iyi yazılmış, iyi yönetilmiş,
oyuncu kadrosunun iyi seçildiği bir film olmuştur.
nOT: bu filmi izledikten sonra, "çok duygulandım yarın gidip huzurevindeki dedemi,
annemi, babamı görcemm" diyen zihniyetin de a.koyim...Acele etmeyin, bir sonraki filmde gidersiniz...
sadece yıldız kenter'in oyunculuğu için bile izlenebilir. onun dışında hem biraz uzun geldi, sonlara doğru sıkıldım, hem de çok ağlatmak için zorlamış gibi duruyor. kötü mü? değil. saygıyı hak ediyor.
plajda, çinliler geliyor, amerikalılar karadenizde, çılgın dershane vb filmlere nazaran daha film gibi filmdir. dünya kadar ünlü yerine dünya kadar sanatçı oynamıştır filmde ve filmin hakkını vermişler. duygu sömürüsü konusu ise bir gerçek ama okadar sömürü babam ve oğlumda da vardı. teknik olarak bazı çekimlerinde hakkını vermek gerekir. 1 numaraya yerleşmese de son zamanların sayılı filmlerindendir.