gecenin şu saatinde kendileri değil de programı sunan adam, kahkaha atmama sebeptir. Youtube yorumlarında da belirtildiği gibi şuanda hepsi satanist olmuştur büyük ihtimal.
"Mahallenin yaramaz çocuğu berke, meşe ağacından yaptığı sapanıyla bir gözünü kısarak bakar masmavi gökyüzüne, o beyaz güvercini farkettiğinde, ona en isabetli acıyı tattırmak için sapanın lastiğini öyle bir gerer ki, çocuk haliyle farkında olmasada, sanki o beyaz güvercin ona en büyük kötülüğü etmişcesine bırakır taşı masum güvercinin kalbine. Berke ilk defa beyaz bir güvercin vurmuştur. Ve çok mutludur berke.
Beyaz güvercin, tüylerini döke döke süzülerek iner gökyüzünden, onun son bakışlarıydı artık gökyüzüne, son kanat çırpışlarıydı artık özgürce uçabildiği mavi gökyüzünde. Berke sevinir. Vurdum, yaşasın vurdum.. Hemde tam kalbinden vurdum, diye sevinir. Ne masum bir sevinçtir.. sevincinden olsa gerek. Ayırmıştır gövdesinden kuşun başını. Mutludur, Gururludur berke. mahallede arkadaşlarına gururla anlatacağı ve Belkide büyüyünce pişmanlık duyacağı bir anı bırakmıştır arkasında.
Gökyüzünden yavaş yavaş süzülerek inmektedir, masum güvercinin ardından yükünü yılmadan taşıdığı tüyleri. sanki el sallar gibi veda eder gibi güvercine. Güvercinden arda Kalan son tüy parçası, güvercinin umutlarını taşımak istercesine sonsuzluğa, yavaş yavaş süzülerek iner. Ve yolda yürümekte olan yaşlı bir amcanın yüzüne konar.
..............................
Amca: hapşuuu..
Tülin, hemen önünde yürüyen yaşlı amcaya,
Tülin: amca neden durdun aniden! Bak sana çarptım telefonumu düşürdüm. Ya kırılsaydı telefonum.
Amca: istemeden oldu evladım. Özür dilerim.
Tülin, biraz kızgın ve tavırlı ses tonuyla,
Tülin: çok yaşa, amca çok yaşa!!
Tülin, telefonunu yerden alır ve aramak üzere olduğu ve konuşamadığı sevgilisinin telofonunu arar.
Tülin: merhaba canım nasılsın.
..........!!
Tülin: alo beni duyuyor musun salih alo ?
Salih: şimdi duyuyorum canım. sorma şimdi tam burnumun ucundan bir otobüs sıyırdı geçti. Eğer telefon çalmasa otobüsün farkında bile olamayacaktım.
Tülin: dikkat et kendine. Yine de allah korumuş. Nasılsın yetişebilecek misin sınava?
Salih: trafik izin verirse yetişcem. şansıma Vızıl vızıl işliyo trafik. Şu Yaya geçidinden karşıya geçmeme izin verirseler iyi. Bugün Bütün aksilikler beni buldu. Galiba yetişemiycem.
Tülin: acele et aşkım bu sınav senin son Şansın biliyosun. Ne yap ne et Yetiş o sınava. Emeklerin boşa gitmesin.
Salih: tamam tülin, ben seni sonra ararım. Yetişmeye çalışcam. Hadi görüşürüz. Konuştukça daha fazla vakit kaybediyorum.
Salih, bütün aksiliklere rağmen sınavın yapılacağı yere ulaşmıştır. Ancak sınav 15 dakika önce başlamış ve sınava girebilmesi için sınav sorumlusundan izin alması gerekecektir. Salih sınav sorumlusunun bulunduğu odayı tıklar.
Görevli: giiir...
Salih, başını öne eğmiş ve kağıtları inceleyen sınav görevlisine,
Salih: efendim, sınava geç kaldığım için sizin yazılı onayınız gerekiyor.
Görevli, başını kaldırır ve salihin yüzüne bir müddet bakar. Acı bir tebessümle kendini oturduğu koltuğa yavaşça yaslar.
Görevli: merhaba salih, dünya ne kadar küçük değil mi?
Salih: efendim, anlayamadım?
Görevli: dünya diyorum, ne kadar küçük. Yıllar sonra bile bazı insanlar karşında beliriveriyor.
Ne garip değil mi?
Salih: kusura bakmayın ama sizi sanırım çıkaramadım. Bir yerlerden tanışıyormuyuz?
Görevli: yüzüme iyi bak salih. iyi bak!!
Salih, görevlinin elmacık kemiğinden çenesine kadar inen yara izini görünce artık tanımıştır. unutmak istediği, pişmanlık duyduğu çocukluk yıllarına geri dönmüştür.
Salih o an biraz şaşkın, biraz da mahçup bir ruh haline bürünmüştür.
Salih: evet, şimdi tanıyabildim. Sen levent olmalısın değil mi? Keşke seni o uçurumdan aşağıya itmemiş olsaydım Ve yüzün bu hale gelmeseydi levent. inan çok pişmanım. Çocukluğumda Yapmış olduğum bir hataydı bu. Ve ikimizde o zamanlar çocuktuk.
Levent: evet, ikimizde çocuktuk ama sen yaramaz bir çocuktun salih. Hayatım boyunca Her aynaya baktığımda seni hatırladım salih. insanların yüzüme her bakışında senin yüzünü hatırladım. O yüzü nasıl unutabilirim?
Salih: ben o çocuk değilim artık levent artık çok değiştim. Yapma lütfen.
Levent: ben de artık o uslu çocuk değilim artık salih, o çocuğu sen öldürdün.. salih sen öldürdün. Şimdi girdiğin o kapıdan, ardına bile bakmadan çık ve git.
Salih de öyle yapmıştır. Kapıdan çıktığı gibi ardına bile bakmadan terketmiştir odayı ve hayallerini..
..Terketmişti ama, levent'in anlattıkları salih'in kalbinde kapanması zor bir yara açmıştı. Keşke çocukluğuma dönebilseydim ve o hatayı yapmamış olsaydım diye düşünür. Üzgün ve bitkin bir şekilde evin yolunu tutar.
Salih, Eve yaklaştığında telefonu çalar. Arayan kişi sevgilisi tülin'dir.
Tülin: alo, Merhaba canım. nasıl geçti sınavın.
Salih, Tülin maalesef sınava yetişemedim. Şimdi eve varmak üzereyim. Moralim çok bozuk. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Tülin: tamam canım sıkma canını dünyanın sonu değilya. Kendini daha iyi hissettiğinde beni ara oldu mu?
Salih: peki, ararım. Kendine iyi bak. Görüşürüz.
Salih'in o gece sabaha kadar gözüne hiç uyku girmemiştir. Leventi uçurumdan aşağıya ittiği an ve sınav günü söylediği sözler rüyalarına girmekte. Vicdan azabı yüreğine iyice kazınmaktadır. Aradan günler geçmiş ve salih halâ
Yaşadıklarının etkisini üzerinden atamamıştır.
Salih, Bir sabah telefonun çalmasıyla uyanmıştır. Arayan numara tanımadığı bir numaradır.
.... : merhaba, salih beyle mi görüşüyorum?
Salih: evet. Ben salih buyrun.
.... : salih bey size müjdeli bir haberi vermek için rahatsız ettim. Yıllar önce sizin vermiş olduğunuz hla örneğiyle uyum gösteren bir lösemi hastasına ulaştık. Eğer siz de uygun görürseniz, sizi en yakın zamanda hastanemizde görmeyi ve ilik bağışında bulunmanızı sizden talep edeceğiz.
Salih, vicdan azabıyla uykusuz kaldığı gecelerin ardından, almış olduğu bu
sevindirici Haberle uyanmıştır.
Salih: inanın vermiş olduğunuz bu güzel haber sonrası çok mutlu oldum. Bugün ilk işim oraya gelip gerekli olan bağışı yapmak olacaktır.
.... : oldu salih bey, istediğiniz zaman gelip ilik bağışında bulunabilirsiniz..
..Salih, aldığı bu sevindirici Haberin ardından hemen hazırlanır Ve sevgilisi tülin'e bu müjdeli haberi verdikten sonra tülinle birlikte hastanenin yolunu tutarlar.
Hastaneye ulaştıklarında, salih, sevgilisi ve doktor ilik nakli yapılacak lösemi hastası çocukla tanışmak ve müjdeli haberi çocuğa duyurmak için Bulunduğu odaya doğru ilerlerler. Odaya girerler.
Lösemi hastası 9 yaşlarında bir kız Çocuğudur.
Doktor: merhaba, büşra kızım. Bak bu salih amca, sana ilik bağışında bulunacak ve inşallah kısa sürede iyileşip sağlığına kavuşacaksın.
Büşra bu müjdeli habere çok sevinmiştir. Ve artık hayalini kurduğu o sağlıklı ve mutlu hayata açılacak olan kapının eşiğindedir. Ancak kısa bir süre önce trafik kazasında kaybettiği annesi aklına gelmiştir. Ve özlemini dile getirerek.
Büşra: keşke annem'de yanımda olsaydı ve benimle birlikte sevinebilseydi. Ama o artık yok.
Salih: hayır büşra anneler kızlarını hiçbir zaman terketmezler. Ve hep yanında olurlar. inan şimdi o da bizi dinliyor ve senin mutlu olduğunu biliyodur.
Birazdan büşra'nın kaldığı odanın kapısı açılır ve odaya büşra'nın babası ve altı yaşındaki erkek kardeşi içeri girer. Ve büşra sevinçle..
Büşra: baba! baba! bak bu amca beni iyileştirecek olan amca..
Aslında büşra'nın babası salih'in çocukluk arkadaşı levent'dir.
Salih ve çocukluk arkadaşı levent hiç ummadıkları yerde ve zamanda Tekrar karşı karşıya gelmişlerdir.
Doktor; evet, Levent bey tanıştırayım. kızınıza donör olarak ilik bağışında bulunacak kişi salih bey.
Levent: tanıştırmanıza gerek yok doktor bey. Biz zaten tanışıyoruz kendisiyle. Salih benim çocukluk arkadaşımdır. Meğer benim dünyam ne kadar da küçükmüş. Anlayamadım.
Levent kendini tutamaz ve salih'in yanına giderek ona sarılır ve kendisine onu affetmesini söyler.
Salih: asıl ben senden özür dilerim. Canım arkadaşım, ben özür dilerim.
Levent: başıma öyle şeyler geldi ki salih. Önce karımı kaybettim. Onun üzüntüsü yetmezmiş gibi birde kızımın bu hastalığa yakalanması beni derinden sarstı. Başıma gelen bu olaylara kendimce suçlular aradım. Bunalıma girdim. Kendimi öldürmek istedim. Ama yapamadım. Annesinin ölümü sonrası büşra'yı ve oğlumu yapayalnız ortada bırakmak istemedim. Bir umut büşra'nın iyileşeceği günleri bekledim. Meğer sen beni o uçurumdan aşağı itmemiş hayatımı kurtarmışsın salih..
Salih ilik bağışını yapmış ve ihtiyaç duyulan uyumlu kök hücreler büşra'ya başarılı bir şekilde nakledilmiştir. ilerleyen zamanda Büşra hızlı bir iyileşme sürecine girmiş. Ve eski sağlığına kavuşmuştur.
Levent, salih'i telefonla arayarak büşra'nın artık tamamiyle iyileştiğini ve bugün taburcu edileceği müjdesini verir. Bu mutlu günde salih'in de yanlarında bulunmasını ister.
Salih, levent'in arabasıyla hastaneye doğru gitmek üzere buluşurlar ve hastaneye doğru yol alırlar. Salih'in gözüne arka koltukta duran ve içerisinde iki beyaz güvercinin bulunduğu kafes ilişir. Ve levent'in kuşları büşra'ya hediye aldığını düşünerek.
Salih: ne güzel güvercinler bunlar böyle büşra bu hediye karşısında inan çok sevinecektir arkadaşım.
Levent: bu kuşlar büşra'nın Bana bakmam için ödünç verdiği kuşlar salih. iyileştiğinde ve hastane odasını terkedeceği gün bana bu kuşları getirmemi tembihlemişti. Hastane Odasını terkederken bu kuşlarıda kendisi gibi özgür bırakmak istemişti. Bu onun isteğiydi.
Levent ve salih hastaneye ulaşırlar. büşra'nın bulunduğu odaya girerler. Büşra artık çok sağlıklıdır ve eski haline nazaran neşeli ve cıvıl cıvıl bir kız olmuştur. Büşra babasının elindeki iki beyaz güvercinin bulunduğu kafesi alır ve salih amcasına dönerek.
Büşra: biliyor musun salih amca. Bu kuşlarında tıpkı benim gibi anneleri yok.
Salih : peki onların annelerine ne oldu büşra?
Büşra: tıpkı benim annem gibi, gitti ve bir daha da hiç geri dönmedi.
Büşra eliyle hastane bahçesinde bulunan bir ağacı işaret ederek.
Büşra: bak işte tam şu ağacın üzerinde yuvaları vardı. Ve ben her sabah uyandığımda onları izler onlarla konuşurdum. Bir sabah uyandığımda anneleri gitmişti. O gün yuvaya hiç geri dönmedi. Ertesi sabah yine anneleri yoktu. Yavru güvercinler açlıktan ölmesin diye, babama onları oradan almasını ve uçabilecekleri zamana kadar bakmasını istemiştim. Ve şimdi zamanı geldi salih amca. Onları özgür bırakabiliriz.
Beyaz güvercinin birini büşra diğerini salih eline alır ve pencereyi açarak güvercinleri mavi gökyüzüne doğru salıverirler. Özgürlüklerine kavuşan Güvercinler belki annelerini bir daha hiç bulamayacaklardı ama yeni yeşerecek umutların habercisi olabilmek için o masmavi gökyüzünde özgürce kanat çırpabileceklerdi. (Son)