bu aralar izlediği kanlı bıçaklı çizgi filmlerin etkisinden ve odasından çıkamayan yazar. mistik unsurlarla alay ede ede çarpılacaklar listemde başa aldığım, aynı zamanda sohbetinden haz aldığım cinli minli muhabbetlerden tırsan prens. *
uğur dündar'ın henüz zabıtalarla baskın yapmadığı kötü şartlarda ekmek üreten bir fırında beş fırıncıyla birlikte fırıncı kürekleriyle dövülesi, hamur teknesinde karıştırılası adam.
türkçe'mizi koruyalım kampanyası dahilinde bıktırmış olduğum yazar.
beyaz:
senin saatten haberin var mı kızım
beyaz:
hala imla hatası düzeltiyo
beyaz:
msn e moderatör alımın açıldı mı acep ?
finally:
03.24
beyaz:
seni oraya alalım
beyaz:
=P
finally:
=D=D
beyaz:
tamam işte beyin hücrelerimin bi kısmı çoktan uyudu benim
beyaz:
bunları yazabildiğime dua et
kendisine online psikologluk yaptığım için bana övgüler dizmiştir. umuyorum bu övgülere layık kalabilirim, o da hayallerine biraz daha yaklaşır ve hayata pandik atar.*
gözbebeklerindeki doluluğun asla kaybolmadığı, zirvede esprileri arka arkaya yuvarlayarak gülümseten değerli dost. yozlaşmışlığın canının istediğini yaptığı günümüzde asil duruşuyla, nickindeki prens kelimesinin boşuna orada olmadığını kanıtlayandır.
--spoiler--
mücadelesinin başında ışığın savaşçısı ' hayallerim var ' demiştir. birkaç yıl sonra, amacına ulaşmasının mümkün olabileceğini farkeder, ödüllendirileceğini anlar. o anda, birden hüzünlenir. başkalarının mutsuzluklarını bilir, insanlığın büyük bölümünün yaşadığı yalnızlıkları ve hayal kırıklıklarını da ve kendisinin tatmak üzere olduğu şeyi hakettiğine inanmaz.
meleği ona, ' vazgeç her şeyden ' diye fısıldar. savaşçı diz çöküp elde ettiği her şeyi tanrı' ya sunar.
bu teslim oluş, savaşçıyı artık budalaca sorular sormaktan vazgeçirtir ve suçluluk duygularıyla baş etmesine yardımcı olur. **
--spoiler--
en komik nicklilerden biri. beyaz lopur lopur etleri olan bir prens. taniyor muyum? hayir. ama bu nicki her gordugumde gozumde likir likir beyaz etleriyle bir prens canlaniyor, at altinda dilini cikarmis, dizleri tutmuyor. ah bir de sapkasi var ucu sivri, yesil keceden.
albert einstein' in sözünü kulağımda bir kez daha çınlatan dost yazar: ' şudur zorlayan cevabı beni, ben mi deliyim onlar mı deli? ' reddedilişlerin bilinmez ki kaçıncı baharında soğuk bir bursa gecesini içten sohbetiyle renklendirmiş, akıllıların arasındaki deliler olarak yola devam etmemiz gerektiğini göstermiştir. hakan şükür' ü sevmiyormuş bir de. **
zirveye gelemeyen kıskanç yazarları çatır çatır çatlatan, bu da yetmezmiş gibi nispetlere girişip benim gibi bir cüsseyi ortadan ikiye ayırmaya niyetli yazardır. hakkımda komplolar üretip yeni zirveler için bursadan çıkışımı gözetlediği kanısındayım. gerekirse okulu falan bırakıp ona inat zirvelere geleceğimdir.