besyuzuncu yil vakfi

entry1 galeri0
    1.
  1. Türkiye'deki yahudi azınlık yakın zamana kadar kendisini kamuoyundan gizlemeye çalışıyordu. Hatta iş dünyasında isim yapmış yahudi işadamlarının çoğu kendilerinden yahudi olarak söz edilmesini hep kaygıyla karşılıyorlardı. Bunda azınlık psikolojisinin yanı sıra siyonist israil rejiminin Müslüman Filistin halkı üzerindeki baskı uygulamalarının da etkisi vardı. Ancak Türkiye yahudileri son yıllarda geçmişteki bu tutumlarını değiştirerek daha açık hareket etmeye, yahudiliklerini gizlemekten vazgeçmeye başladılar. Onların bu "açıklık politikaları", ispanya'dan kovulan Sefarad yahudilerinin Osmanlı topraklarına sığınmalarının 500.yılını kutlamak amacıyla kurulmuş olan "500. Yıl Vakfı" nın çalışmaları ile iyice gün yüzüne çıktı.

    1989 yılında kurulan 500. Yıl Vakfı'nın kurucuları arasında işadamı Sakıp Sabancı, gazeteci Nezih Demirkent, Yavuz Donat, Altemur Kılıç eski dışişleri bakanı Vahit Halefoğlu'nun eşi Zehra Halefoğlu, ANAP istanbul milletvekili Bülent Akarcalı gibi yahudi olmayanlar da vardı.

    Aslında, sadece Türkiye yahudileri değil bütün dünya yahudileri, siyonist israil yönetiminin uygulamaları dolayısıyla dünya kamuoyu nazarında epey prestij kaybeden yahudi kitleye yeniden "sevimli" bir görünüm kazandırmak amacıyla ispanya yahudilerinin bu ülkeden kovulmalarını bir fırsat olarak değerlendirmek istediler. 500. Yıl Vakfı da bizce, "bir şükran borcu"nun yerine getirilmesi amacıyla değil yahudileri yeniden dünya kamuoyuna sevdirmek, siyonist israil rejimin uygulamalarını biraz hatıralardan silmek amacıyla kurulmuş bir kuruluştur. Bu itibarla 500. Yıl Vakfı'na uluslararası bir kimlik kazandırılmıştır. Vakfın Türkiye'deki programlarından çok Amerika'daki programlarına ağırlık vermesi ve yahudi lobilerinin etkisi altında olan bütün yayın organlarının vakfın faaliyetlerini dünyaya duyurmaları üzere seferber edilmeleri de bu amaca yöneliktir.

    Yahudilerin tarihte görmüş oldukları haksızlıklar yahudiyi acındırmak ve sevdirmek amacıyla sürekli kullanılmıştır. Nazi zulmünün hiç gündemden düşürülmemesi bu amaç dolayısıyladır. 500. Yıl Vakfı'nın "yahudiyi sevdirme" operasyonunda da bir zulüm ve haksızlık olayından hareket edilmesi insanların "acıma" duygularının iyi değerlendirmesi gayesine yöneliktir. Bu arada Filistin halkına yapılan zulüm ve haksızlıkların hatıralardan silinebilmesi için dikkatlerin yahudilere geçmişte yapılmış olan zulümlerin yönüne çekilmesi de istenmektedir.

    500. Yıl Vakfı yahudi lobiciliği açısından da önemli bir rol üstlenmiştir. Özellikle Filistin meselesinin israil'e pek fazla kayıp verdirmeden çözüme kavuşturulması amacıyla yürütülen çalışmalara uluslararası bir destek sağlanması konusunda bu vakıf önemli lobi faaliyetlerinde bulunmuştur ve halen de bu faaliyetlerini sürdürmektedir.

    Vakfın geçmişte Osmanlı devletinin göstermiş olduğu hoşgörünün, Osmanlı devletinin mirası üzerine kurulmuş olan ama onun çizgisini bırakıp Batıcı çizgiyi benimseyen, eğitim kurumlarında sürekli Osmanlı aleyhtarlığı yapan yeni Türkiye devletine mal edilmesi de, Türkiye ile israil arasındaki zaten sıcak olan ilişkileri daha ileriye götürüp Filistin'le ilgili uluslararası planlara Türkiye'nin fiilen destekte bulunmasını sağlamayı amaçlayan bir tutumdur. işin gerçeğinde ise yahudiler üzerlerinde bir şükran borcunun olduğuna inanıyorlarsa bu borçlarını Osmanlı devletine ve bu devletin benimsemiş olduğu Yüce islam dininin ahlaki değerlerine karşı eda etmelidirler.

    Biz burada Türkiye'deki yahudilerin geçmişinden, ispanya'dan kovulan yahudilerin Osmanlı topraklarına sığınmaları olayından ve günümüz Türkiye'sindeki yahudi azınlığın konumundan kısaca söz etmek istiyoruz.

    Osmanlı imparatorluğunda Yahudiler
    Osmanlı topraklarında yahudi varlığı çok eskiye dayanır. Osmanlı devletinin bir beylikten bir imparatorluk haline geçmesinden sonra başkent edindiği Bursa'da daha önceden yahudiler yaşamaktaydı. Bu yahudilerin bir kısmı Osmanlıların Bursa'yı ele geçirmeleri sırasında hıristiyanlarla birlikte göç ettilerse de daha sonra Osmanlı yönetiminin çağrısı ile geri döndüler.

    Osmanlı yönetimi altında diğer bütün azınlıklar gibi yahudiler de gayet rahat ve huzurlu yaşadılar. Hatta Edirne'nin Osmanlı imparatorluğu'nun başkenti olmasından sonra bu şehirdeki yahudilerin baş hahamı ishak Sarfati Avrupa'daki dindaşlarını "haçın gölgesinden hilalin gölgesine sığınmaya" çağırmıştı.

    Fatih'in istanbul'u fethetmeden önce bu şehirde yaşayan yahudilerle işbirliği yaptığı ve fetih esnasında yahudilerin Osmanlı ordularına yardımcı oldukları bazı tarihi kaynaklarda ifade edilmektedir. Fatih istanbul'u fethettikten sonra da bu şehirde oturan yahudilere bazı özel imtiyazlar tanıdı. Fatih'in bu tutumu çeşitli mesleklerde kendilerini yetiştirmiş olan yahudilerin sahip oldukları bilgi ve becerilerden yararlanmak içindi.

    kaynak: vahdet.com
    hemen belirteyim en güzel açıklamanın bu kaynaktan geldiğini düşündüğüm için bu alıntıyı yaptım.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük