yalnızlığın başa vurması dolayısıyla avluda beslediğin kediyle yaşanabilecek olay. yalnızsındır ve öyle bir sıkıntıdasındır ki duvarlar dört nala üzerine geliyordur. dışarı atarsın kendini. evin arkasındaki bahçede ağacın altına oturursun. o an kedin gelir yanına. başını okşarsın. o an devre dışı olan beynin devreye girer ve konuşmaya başlarsın:
- sen büyük büyük ninenlerin buraya nasıl yerleştiğini biliyor musun? anlatmış mıydı annen? taa 13 sene oldu ataların buraya yerleşeli. şurda samanlıklar vardı. ninenleri orada doğurmuştu. sonra elim bir trafik kazasında kaybettik büyük büyük nineni. çarpan arabayı da bulamadık. büyük ninenlere ben bakmaya başladım. her gün süt verdim. bende sütü hiç sevmem. neyse işte dört kardeştiler. üçü öldü tek büyük ninen kaldı. sonra o büyüdü çocuk sahibi oldu anneni dayılarını teyzelerini dünyaya getirdi. onların içinde de tek annen sağ kaldı. sonra annen ilk başta abini sonra seni dünyaya getirdi. babanı sevmezdim bak onu söyleyeyim. çok pisti bir kere. abinde aynen öyle. serseri kaç haftadır ortalarda yok. neyse uzun lafın kısası senin olsun atalarının olsun kraliyetimize hizmetleri çok büyük. kraliyet dedim değil mi? ama her insanın evi ailesinin yanı dünyadaki en kral yer değil midir? bende şu an kralım ama napcaz kral çıplak. malum mart ayındayız sende belli bir olgunluğa geldin. senden artık bir torun bekliyorum. nee kariyer mi? ne kariyeri ya yaşın geçiyor. kendine iyi bir eş adayı seç ve çiftleş. torunu da artık kucağımıza alırız. hamileliğin sırasında tüm mesariflerin bana ait bak. hayır hayır ben üstleniyorum. itiraz istemiyorum. neyim mi var bugün? sadece yani her zaman ki gibi sonunu bile bile bekliyorum. beklerken ağaç oluyorum. öyle bir ağaç olmak ki meyve vermeye başlıyorum. beklenenin hasretiyle birlikte zaman geçtikçe aksine çürümeyen meyveler. bekliyorum bekliyorum bir de bakıyorum taşlanıyorum. beklediğim beni taşlamaya başlamış. o taşlar öyle bir yara açıyor ki o yara acı verse bile anlamsız bir mutluluk yaşıyorsun. o ne bakış öyle yau. en iyi dostum kedi. eminim içinden şöyle diyorsun ulen bu ne dedi? seni gidi seni tamam birazdan ekmek verecem.
- şahinn oolum gel şu poşetleri al!
- geliyorum babaa!
yaşlı insanların yaptıgı seydır. Genelde kedıler yaşlı insanları severler. Huzur hayvanıdır kediler. Zıpırdak liselilere karşı agresiftirler. Aksini söyleyeni tırmalatırım.
Öncelikle yaşlı kişi kedıyı kucagına alır. Kedı hemen bir sağa bir sola dönüp kucaga yatar ( bu hayvan asla sizin koydugunuz biçimde uyumaz, mutlaka pozisyon degıstırır) . Mırrr mırrrr mırlarken yaşlı kişi onunla konuşur. Yaşlı kişi ruh eşini bulmuştur. ikisinin de tek gayesi huzurdur. Kedi okşanırken huzurludur, yaşlı kişi yılların onda bıraktıklarını dile getirirken huzurludur.
evdeki minik pofuduğunuzu psikoterapist yerine sayıp her şeyinizi anlatıp da içinizi döküp rahatladıktan sonra, kendisinin on dakika içinde başını eğerek, tüylerini dikleştirerek, yan yan zıplayarak bir de garip bir maov sesi çıkararak size atak yapmasıyla sonuçlanabilecek bir durumdur. bu hayvanlar sakin tabiatlı, başlarına buyruk ve antistres hayvanlardır. yapmayın. güzel sözler söyleyin onlara, sıkmayın canlarını. her yer tırmık izi yahu.
kedi beslemiyorum, kedileri sevmem zaten ama yalnız kaldığım dönemlerde camı açıp kedilerle baya bir sohbet etmişliğim vardır. gerçi onlar yemeklerini yiyorlardı ama yerken dinleyebilecek kadar akıllılardır herhalde.
boş sandığın evinin kapı kilidini zorlarken çıkan sesle pozisyon alıp kapının açılmasıyla, senin aslında bir bekleyenin olduğunu hatırlatan süzmeleri, mırlamaları, gelip sırnaşmalarıyla bir kedi*ye maruz kalmak bunu kaçınılmaz hale getirebilir.
kişilere güvenmeyecek kadar olgun insanların, yalnızlığı sevenlerin yaptığı eylemdir. köpek olsa daha güzel olacaktır. sanki sizi anlar. köpek sadık bir dosttur. bunu bilmeyen yoktur.