Gül yağmurlarının ıslattığı
bahçelerden geçiyorum yaza
badem ağaçları genleşiyor
aşklar doğuyor istemesem de
iki dudak arası bir dünya
Gezginlerin yanlış güzergahında
güz sızıyor pencerelerimizden
sınırını kendi çiziyor sonsuz
alevin içinde ömrüm ömrüm
yılana yatak olan bir dünya
Aynaların korkak cüceleri
kibir giysileri biçiyorlar
tenlerimize bize sormadan,
yol yordam kendilerince
hayat ve haz kendilerince
heyecansız dönüyor bir dünya
Saçlarını okşarken çocukların
yanaşırken yanan vücutlara
şaha kalkıyor içimin tayları,
güzelliğin masumiyetiyle
aşkın alfabesi benim umurumda
beş milyarda bir'in hepsi bir dünya
Dalgaların arasından süzülüyor
ışıklara bürünmüş bir ney sesi
hüznün girdabına düşüyor başım
güle kan damlıyor yağmurlarla
iniltiler içinde ömrüm ömrüm
önüm sıra barut kokulu bir dünya. **