Bertolt brecht 'in ''kafkas tebeşir dairesi'' nde aynı cocuğun annesi olduğunu iddaa eden iki kadın vardır.yargıç kadınları dinledikten sonra hangisinin gercek anne olduğuna karar veremez ve aklına bir fikir gelir.yere bir daire cizdirip cocuğu dairenin içine koyar kadınlara cocuğun kollarından cekmelerini söyler kim cocuğu cekip dairenin içinden cıkarırsa cocuğu o alacaktır.
kadınlar cocuğun kollarından tutup çekmeye başlarlar.
sonunda cocuk birinin elinde kalır, yargıç cocuğun gercek annesini bulmuştur cocuğunun kolu incinmesin diye erkenden bırakan kadın gercek annedir..
bu gelen savaş ilk değil.
çok savaş oldu bundan önce.
bittiği gün en son savaş,
bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı.
yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan.
yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu.
aristoteles dramaturgisinin tam karşıtı anlamda bir tiyatro kuramı geliştiren yüce tiyatro insanıdır.
tiyatroda yabancılaştırma efektini ortaya koyan kişidir. seyirciyi dramatik etkiden çıkararak akıl/duygu çatışmasına neden olur. bu sayede seyircinin aklına ve düşüncesine seslenir.
temel demirer'in ''Postmodern Müdahale Ve Başkaldırı imkânı Brecht 'Bitti' Futbol Verelim!'' isimli kitabında son derece güzel tahlil ettiği,modern çağın nesnelci don kişotu.
"Yaşlı bir kadınım ben.
Almanya uyandığında
Devlet yardımı azaldı.
Çocuklarım verirlerdi bana
Arada sırada birkaç kuruş,
Ama pek öyle bir şeyler alamıyorum gene de.
Bu yüzden daha az gider oldum
Eskiden her gün alışveriş yaptığım dükkanlara.
Sonra aklımı başıma topladım günün birinde
Ve eski bir müşteri olarak her gün
Gitmeye başladım fırına, manava yeniden.
ihtiyacım olan şeyleri seçerdim bir bir,
Her zamankinden ne daha çok alırdım, ne daha az,
Peksimetler de koyardım ekmeğin yanına,
Lahananın yanına da pırasa,
Ama hesabı çıkarttıkları vakit çekerdim içimi,
Karıştırıp küçük para kesemi tutuk parmaklarımla,
Yeterince param yok, derdim, başımı sallayarak,
Bunları ödeyecek,
Ve tüm müşterilerin gözleri önünde
Çıkardım dükkandan gene başımı sallayarak.
Ve şöyle diyorum kendi kendime:
Hiçbir şeyi olmayan bizler gibiler
Yiyecek satılan yerlerde görünmezlerse bundan böyle
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok sanabilirler,
Ama buraya gelir de hiçbir şey satın alamazsak eğer
Haberleri olur hiç değilse. "
kucaklıyoruz birbirimizi.
benim ellerim zengin kumaşa değiyor,
seninkilerse abaya.
kucaklaşmamız telaşlı
sen gidiyorsun iyi bir yemeğe
benim peşimde celladın adamları
havadan sudan söz ediyoruz
ve süren dostluğumuzdan.
iyi ki baska bir şeyden sözetmedik
yoksa çok tatsız olurdu.
bertolt brecht
epik tiyatronun yaratıcısı, devrimci bir kişiliktir.
BiR iŞÇiNiN HEKiME ÇEKTiĞi SÖYLEV adlı şiiri yazmıştır:
Biliriz nedir bizi hasta eden!
Söylenir bizi senin iyileştireceğin
hastalandığımız zaman.
Diyorlar ki, sen, tam on yılda
öğrenmişsin hastalar iyi etmesini
halkın parası ile yapılan
güzel okullarda.
Dünyanın parasını dökmüşsün
olmak için bilgi sahibi.
Senin elinde öyleyse iyileştirmek bizi.
Ne dersin, elinde mi?
Seni gelince görmeye,
çıkartıyorlar üstümüzdekileri,
zor değil hastalığımızın nedenini anlamak,
şöyle bir bak üstümüze başımıza,
o saat öğrenirsin her şeyi.
Çünkü elbisemizi yıpratan neyse,
odur vücutlarımızı da yıpratan.
Rutubetten diyorsun, vücudumuzdaki ağrı.
Duvarlarımızda ki leke de ondan.
Söyle öyleyse bize:
Rutubet neden?
Ezdi bitirdi bizi
çok çalışmak, az yemek.
Sense öğüt verirsin,
dersin, kanlı canlı olun!
Suda büyüyen kamışa
demeye benzer bu:
çık başka yerde yaşa.
Ne kadar vakit ayırırsın bizim için?
Baksana, evinde bir halın var,
en azından beş bin muayene eder.
Haklı çıkarmak için kendini
bunda benim suçum yok
diyeceksin ister istemez.
Bizim evin duvarındaki
ıslak lekeye git sor:
o da bundan başka bir şey demez.