'insanlara kırmızı bir kuyrukluyıldız göster, onları belirsiz bir kaygı ile korkut ve göreceksin ki, insanlar evlerinden koşarak çıkarken bacaklarını kıracaklardır. fakat onlara mantıklı bir cümle söyleyip bunu yedi sebep ile kanıtlarsan, sana sadece güleceklerdir' diyen ve bu sıra dert anlatma sıkıntısı çeken bünyemin durumunun tekabul ettiği vaziyeti gözler önüne seren yüce şahsiyet, devrimci yürek.
"çünkü biliyoruz:
kötülüğe duyulan nefret bile
yüzünü çirkinleştirir insanın
ve adaletsizliğe duyulan öfke
sesini çatallaştırır.
yazık ki dostluğun temelini atalım derken
dost olamadık kendimiz.."
Alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht bir şiirinde aynen şöyle demiş:
Naziler önce komünistleri tutukladılar; komünist değilim diye ses çıkarmadım.
Sonra Yahudileri tutukladılar, Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.
Sosyal demokratları tutukladılar, savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.
Sıra bana geldiğinde etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!
öncelikle bu büyük abinin adıyla ilgili karışıklığı giderelim. bazıları ilk ismini ''berthold '' olarak anarlar. yanlış mı yaparlar, hem evet hem hayır,almanların dediği gibi ''jein''. zira, brecht dünyaya geldiğinde kendisine eugen berthold adları verilmiştir. ileride, eugen'i pek kullanmadığı gibi kendisine '' bertolt '' diye hitap edilmesini istemiştir.
sabah sabah bu malumatı bir girizgah olarak verdik, brecht nereden aklına düştü derseniz, galileo galilei adlı esrinden bir aforizmasına rast geldim de ondan. şöyle demiş bert brecht ( evet,bu da doğru, hey bert dediğinizde dönüp bakarmış ):
gerçeği bilmeyen sadece aptaldır, bilip te buna yalan diyen bir suçludur. doğru laf vesselam.
carrar ananın silahları isminde dramatik yapıda bir oyun yazmış olan epik tiyatronun kurucusu. politik tiyatro yapan herkesin gıpta ettiği ancak binde birine ulaşamadığı büyük adam.
Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı
yağmurun,
Bulutların rüzgarla sökün ettiği.
Ama savaş öyle değil, savaş rüzgarla
gelmez;
Onu bulup getiren insanlardır.
Duman tüten topraktan bahar boyunca,
Dökülüp yükselir birden gökyüzü.
Ama barış ağaç değil, ot değil ki
yeşersin:
Sen istersen olur barış, istersen
çiçeklenir.
Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
Bilin kuvvetinizi.
Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez
insana:
Savaşa karşı
Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
'Hayır yaşayacağız! ' demek.
indirin yumruğunuzu suratlarına!
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.
Onlar demir çeliği elinde tutan birkaç
kişidir,
Yoktur karabasandan bir çıkarları
Dünyaya bakıp 'ne küçük' derler,
Bir şeylerle yetinmezler ucunda,
Para hesap eder gibi hesaplıyorlar
bizi,
Savaş da bu hesabın ucunda.
Ürkmeyin tutmuşlar diye suyun başını:
Korkunç oyunları, davranın, bitsin.
Söz konusu olan çocuğundur, ana:
Koru onu, dikil karşılarına,
Biz milyonlarca kişi
Savaşı yener miyiz?
Bunu sen bileceksin.
Bunu biz bilecek, biz seçeceğiz.
Bir de düşün 'Yok! ' dediğini:
Düşün ki savaş geçmişin malı
ve barış taşıyor gelecekten.
Bu çizmeleri bendim sana giy diyen, oglum,
bu haki gömlegi bendim sana giy diyen.
Nerden bilecektim bu kara günleri görecegimi,
bilseydim, giydirmem, derdim, giydirmem,
asin beni, derdim, daha iyi.
Elini görürdüm hani ben senin, oglum,
"Hayl Hitler!" diyerek kaldirdigin elini,
Hitler' i selamladin diye, nerden bilecektim,
kuruyacagini bir gün elinin.
Duyardim, oglum, söz ettigini senin
üstün bir irktan.
Nasil varacaktim farkina, nerden bilecektim, nerden
celladiymissin meger sen kendinin.
Gittigini görürdüm senin, oglum,
uygun adimla Hitler' in ardindan.
Nerden bilecektim, onu izleyenin
artik bir daha geri dönmeyecegini.
Bana derdin ki, oglum, derdin ki:Almanya
gelecek bir gün atninmaz hale.
Nerden bilecektim, oglum, bu yerin nerden bilecektim,
küller ve kanli taslar arasinda kalacagini böyle.
Haki gömlek vardi her zaman sirtinda senin.
Giyme su gömlegi demedim sana, demedim, oglum.
Bu günleri görecegimi bilmiyordum, ne yapayim,
sana o gömlegin kefen olacagini bilmiyordum.
ikiyüzlü bi adamdır kendileri. zengin bi aileden gelip ne zaman almanyada başı sıkışsa babasının parasıyla amerikaya kaçan sonra da komünüstüm diye takılan adamdır. epik tiyatroyu da babasının parasıyla gittiği çinde öğrenmiştir.
duyumsadığın her şeye en küçük önemi ver..
söylemişti sensiz yapamayacağını,
yeniden rastlarsan ona, tanıyacaktır seni..
bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni..
en son sevildiğimde duymamıştım, en küçük bir sevinç bile...
-I-
Senden ayrılıp sonra
Kavuşunca bu büyük güne
Gördüm, görmeye başlayınca
Herkesi neşe içinde.
Ve o akşam vaktinden beri
Bilirsin ya, hangisi
Dudaklarım daha bir güzel
Ve ayaklarım daha bir çevik şimdi.
Daha yeşil ağaçlar dallar ve çimen,
Duyumsayınca böyle
Ve su daha hoş serin
Üstüme dökününce.
-II-
Bana neşe verince sen
Düşünüyorum da bazen:
Şimdi ölebilirim diyorum işte
Ve hep mutlu kalırım böylece
Ta sonsuza dek.
Sen yaşlanınca sonra
Ve hatırlarsan beni
Görünürüm yine bugünkü gibi
Ve bir sevgilin olur senin de
Hala gencecik biri.
-III-
Yedi gülü var dalın
Altısını yel alır
Biri kalır geriye
O da bana adanır.
Yedi kez çağırırım seni
Altısında gelme kal
Ama yedincisinde söz ver
Tek bir sözcükle gel.
-IV-
Bir dal verdi sevdiğim
Üstünde sarı yapraklar.
Yıl desen,geçer gider
Sevdaysa yeni başlar.