seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
alman şair ve oyun yazarı, söz üstadı epik kuramının yaratıcısı olarak bilinir. aslında bütün epik ögeleri bir araya toplayan kişidir. büyük kişidir epiği bulmamıştır epiği toparlamış ve teori haline getirmiştir.
Hayat Kadınının Şarkısı
1
Canlarım, on yedi yaşımda
Çıktım aşk pazarına
Çok şey öğrendim.
Kötülükler çoktu
Ama oyun buydu.
Yine de midemi bulandırdı kimi şeyler
(Sonunda ben de bir insanım)
Tanrıya şükür, her şey hızla şeyler
Aşk da, hatta keder de.
Nerde dün akşamki gözyaşları?
Geçen yılki karlar nerde?
2.
Elbet zamanla
Daha kolay gidilir aşk pazarına
Ve daha hızlı geçer orda yıllar
Fakat duygu
Dehşetli soğuklaşır
insanlar birazcık tutumsuz olduklarında.
(Sonunda her stok bir gün erir)
Tanrıya şükür, her şey hızla geçer
aşk da, hatta keder de.
Nerde dün akşamki gözyaşları?
Geçen yılki karlar nerde?
3
Ve iyi öğretilirse bile pazarlık
Aşkın borasında
Şehveti paraya dönüştürmek
hiç de kolay değildir
Şimdilik bu kadar yetişir
Ne de olsa yaşlanıyor insan
(Hep on yedisinde kalınmaz ya.)
Tanrıya şükür, her şey hızla geçer
Aşk da, hatta keder de.
Nerde dün akşamki gözyaşları? .
Oyunlarını sahneye koyuğu dönemde oyundaki şarkıları yalnızca Kurt Weill'in bestelemesine izin vermiştir bu yazar. Bir de oyunlarında kullandığı müziklerin oyun için önemini belirtmek adına der ki eğer oyunlarımdaki şarkıları anlaşılır biçimde söylemeyecek iseniz ya da şarkıları kullanmayı düşünmüyorsanız oynamayın oyunlarımı.
onunla gitmek istiyorum, sevdiğimle.
hesaplamak istemiyorum, neye mal olacağını.
düşünmek istemiyorum, iyi mi kötü mü diye.
bilmek istemiyorum, sevip sevmediğini beni.
onunla gitmek istiyorum, sevdiğimle.
"Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkar olmayı öğretiyor.
Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.
Ülkeyi uçuruma sürükleyenler, sıradan insan için ülke idare etmenin zor olduğundan dem vuruyor." *
Biliyorum, sevgilim; dökülüyor şimdi saçlarım bu çöl gibi hayattan ve artık yatmak zorundayım taşlar üzerinde.
En ucuz şarapları içerken görürsünüz beni ve bağrımı açıp gezerim rüzgârda.
Ama sevgilim, bir zamanlar tertemizdim ben de.
Bir karım vardı, güçlüydü benden, tıpkı çimenin boğadan daha güçlü olduğu gibi:
Doğrulur kalkardı her zaman yerinden.
Gördü o benim kötü olduğumu ve sevdi beni.
Hiç sormadı bana yolun nereye gittiğini, onun yoluydu bu ve belki aşağılara doğru gidiyordu.
Bana vücudunu verdiği zaman dedi ki: işte herşeyim bu. Ve benim vücudum oldu o.
Şimdi yok artık hiçbir yerde, yağmurdan sonra kaybolan bir bulut gibi yok oldu,
bıraktım onu ve düştü gitti aşağılara, çünkü böyleydi yolu.
Ama geceleri, bazen, siz beni içerken görürsünüz ya, ben de onun yüzünü görürüm, rüzgârda solgun, güçlü, ve dönük bana, ve eğilip selâm veririm rüzgâra.
bir şeyi istemiyorum yalnız: benden kaçmanı
dinlemek istiorum seni, sadece yakınsan bile
sağırda olsan çünkü, söylediklerin gerekirdi bana
ve dilsiz olsan gördüklerin
ve kör bile olsaydın, yine de görmek isterdim seni
bekçim gibi yanım sıra gelirdin:
yarısına bile gelmedik daha upuzun yolun
nasıl bir karanlık içindeyiz hala düşün!
diyemezsin; yaralıyım beni bırak; herhangi bir yerde;
diyemezsin, varolan yalnızca; burası;
görev bitmez devredilir ancak.
bilirsin: özgür değildir, gereksinilen kimse
benimse gereksinimim var sana, şöyle yada böyle
ben diyorum ben ve diebilirim biz de.
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?
Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile,
boğulurken insanlar
uluyan denizde bir gece yarısı,
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.
Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz iskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar?
E bir aşçı olsun yok muydu yanında?
ispanyalı Filip ağladı derler
batınca tekmil filosu.
Ondan başkası ağlamadı mı?
Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış?
Yok muydu ondan başka kazanan?
Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kim zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
ama ödeyen kimler harcanan paraları?
hayatı sürgünden önce ve sonra olmak üzere kesin çizgilerle ikiye ayrılmış sanatçı. şair. oyun yazarı. tiyatro kuramcısı. kabri berlin'de, evinin olduğu sokaktadır. evi müzeye dönüştürülmüştür. sahnelenmesi zor oyunlar yazmıştır. kurduğu tiyatroda ağırlıklı olarak kendi oyunları sahnelenir.
o, sevdiğim bana dedi ki
sen bana lazımsın.
bu nedenle
kendimi kolluyorum.
yoluma dikkat ediyorum ve
korkuyorum her yağmur damlasından,
beni ezecek diye...
" eğer nihai amaç devrim ise tek bir nesne bir sürü amaç içerir; ama o amaç yok olmaksa herhangi bir nesne hiçbir amaç içermeyecektir. " sözünün sahibi tiyatro adamı.