önce sevinç uyutmadı beni
sonra üzüntü nöbet tuttu bütün gece
ikiside gidince başımdan
uyudum, ama ah, her mayıs gecesi
bir kasım sabahı getirdi ardından
senin derdin benimdi
benimki senin
paylaşmazsam bir sevinci seninle
yoktu benimde sevincim
büyük bir insandır[çok yuvarlak bir tanım oldu ama!]. gerçekliği ve edebiyatı yüz ifadesinde gizlidir. burjuva olmasına rağmen;burjuva sınıfını terketmiş ve alt sınıflara yaklaşmıştır. ve bu karşıtlık da gerçekliğini daha lise yıllarında bulmaktadır. edebiyat dünyasındaki ünü; trommeln in der nacht isimli eserde gösermiştir. daha sonraki dönemlerde şiir alanındaki dehasıyla da kendini ortaya koyacaktır.
marksizm ile bağlantısı da daha sonraki dönemlerde ortaya çıkıp olgunlaşacaktır[bu yakınlaşma beraberinde sürgün yıllarını da getirir.] hatta ilk eserlerinde işin içine pek girmez trommeln in der nacht'da arada kalmışlığını ifade eden güzel bir eserdir. 1920'lerde bu geçişi gerçekleştirecektir. burada gürsel aytaç şöyle belirtir:
''insanın istekleri ve hazları aslında iyidir ve kabul edilmelidir;onları kötü ve reddedilecek hale sokan şey kapitalist toplumdur;insanı ya yırtıcı hayvan ya da av şekline sokar:bu görüş ve bunun sonucu yani mevcut toplum düzeninin yıkılması gerektiği düşüncesi bertol brecht'in ikinci karakteristik yaşantısıdır.''
brecht komünizme dair araştırmalarını 1926 yılında başlar ve araştırır dönüşüm de zaten o yıllarda geçekleşir. ama herhangi bir parti ile bağlantısı yoktur.
bunların yanında kapital'dan etkilendiği kadar aynı zamanda incilden de etkiler taşır brecht. hatta incildeki üslub onu olanca etkilemiştir. hatta gençliğinde hristiyanlığın temiz bir öz taşıdığına inanmıştır; ama din konusunda reddediş söz konusudur:kabullenmediği noktalar. öte dünya ve kilise! tanrı imajı da pek merhametli bişey değildir.
brecht'in esas noktası incelendiğinde; tabiat ve sosyal bilimlerle yeni bir sahne yaratmak için birleştirmek! buna da epik tiyatro adı verilmiştir. bu tiyatroya sosyolojinin girişi olarak da yorumlanagelmiştir. bu sanat;seyirciyi hem bilinçlenmeye hem de eyleme çağırır marx'ın dediği gibi;
''önemli olan dünyayı yorumlamak değil, onu değiştirmektir''
yabancılaştırma etkisi ise brecht'in ana noktalarından birisidir. nesnelerin ve olayların tanıdık ve akla yatkın yönlerini ortadan kaldırmak ve onları şaşırtıcı bir halde sunmaktır..
edebiyatında dünya sakini sarhoşlar, korsanlar ve askerler olan bir kaos olarak yansımıştır. bunların yanında brecht'de yaşamaya dair bir hırs bir susamışlık gözler öündedir aynı zamanda bu olgu da yaratcılığını beslemiştir.
“Bir Adım öne çık: duyduk ki
iyi bir insanmışsın
seni satın almak mümkün değil
ama eve düşen yıldırımı satın almak da
mümkün değil.
söylediklerini yapıyorsun
Ama ne söylemiştin?
Dürüstsün, görüşünü ifade ediyorsun
Ama hangi görüşü?
Cesursun.
Ama kime karşı?
Akıllısın.
Ama kimin için?
Kişisel çıkarlarını gözetmiyorsun.
O halde kimin çıkarlarını gözetiyorsun?
iyi bir dostsun.
Ama iyi halkın da dostu musun?
O halde bize kulak ver: biliyoruz ki
Sen bizim düşmanımızsın. işte bu yüzden seni
Şimdi bir duvarın önüne koyacağız. Ama iyi meziyetlerini ve özelliklerini
Göz önünde bulundurarak
Seni iyi bir duvarın önüne koyacağız ve seni iyi bir
Silahtan çıkma iyi bir kurşunla vuracağız ve seni iyi bir
Kürekle iyi toprağa gömeceğiz.”
-I-
Senden ayrılıp sonra
Kavuşunca bu büyük güne
Gördüm, görmeye başlayınca
Herkesi neşe içinde.
Ve o akşam vaktinden beri
Bilirsin ya, hangisi
Dudaklarım daha bir güzel
Ve ayaklarım daha bir çevik şimdi.
Daha yeşil ağaçlar dallar ve çimen,
Duyumsayınca böyle
Ve su daha hoş serin
Üstüme dökününce.
-II-
Bana neşe verince sen
Düşünüyorum da bazen:
Şimdi ölebilirim diyorum işte
Ve hep mutlu kalırım böylece
Ta sonsuza dek.
Sen yaşlanınca sonra
Ve hatırlarsan beni
Görünürüm yine bugünkü gibi
Ve bir sevgilin olur senin de
Hala gencecik biri.
-III-
Yedi gülü var dalın
Altısını yel alır
Biri kalır geriye
O da bana adanır.
Yedi kez çağırırım seni
Altısında gelme kal
Ama yedincisinde söz ver
Tek bir sözcükle gel.
-IV-
Bir dal verdi sevdiğim
Üstünde sarı yapraklar.
Yıl desen,geçer gider
Sevdaysa yeni başlar.
"Buyurunca Hitler Hazretleri
Zararlı fikirlerle dolu kitapların yakılmasını
Halkın önünde, alanlarda,
Öküzler odun yığınlarına araba araba kitap taşıdı.
Gözden düşmüş şairlerden biri,
Hem de en iyilerinden biri,
Şöyle bir göz gezdirdi yakılacak listesine,
Gitti aklı başından:
Unutulmuştu kendi adı.
Hemen seğirtti çalışma odasına,
Sanki öfkesinden kanatlanmıştı.
O saat bir mektup karaladı zorbalara:
Benimkileri de yakın! dedi. Benimkileri de!
Yapamazsınız bana bu kötülüğü,
Kenarda bırakamazsınız beni!
Ben de hep gerçeği söylemedim mi kitaplarımda?
Neden davranırsınız bana yalancıymışım gibi?
Yakın benimkileride!"
"Yaşlı bir kadınım ben.
Almanya uyandığında
Devlet yardımı azaldı.
Çocuklarım verirlerdi bana
Arada sırada birkaç kuruş,
Ama pek öyle bir şeyler alamıyorum gene de.
Bu yüzden daha az gider oldum
Eskiden her gün alışveriş yaptığım dükkanlara.
Sonra aklımı başıma topladım günün birinde
Ve eski bir müşteri olarak her gün
Gitmeye başladım fırına, manava yeniden.
ihtiyacım olan şeyleri seçerdim bir bir,
Her zamankinden ne daha çok alırdım, ne daha az,
Peksimetler de koyardım ekmeğin yanına,
Lahananın yanına da pırasa,
Ama hesabı çıkarttıkları vakit çekerdim içimi,
Karıştırıp küçük para kesemi tutuk parmaklarımla,
Yeterince param yok, derdim, başımı sallayarak,
Bunları ödeyecek,
Ve tüm müşterilerin gözleri önünde
Çıkardım dükkandan gene başımı sallayarak.
Ve şöyle diyorum kendi kendime:
Hiçbir şeyi olmayan bizler gibiler
Yiyecek satılan yerlerde görünmezlerse bundan böyle
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok sanabilirler,
Ama buraya gelir de hiçbir şey satın alamazsak eğer
Haberleri olur hiç değilse. "
bir çağ düşünün ki siz / gövdeyi götürmüş hep kan
başka geçer akça yok / bu karışıklıktan
düzensizliğin adını / koymuşlar düzen
insanlar çıkıvermiş / insanlığından
bu olanlara eğer demezseniz “olağan”
kurtuluruz o zaman
her şeyin değişmez olduğu sanısından.