----------
..sahne?
- yuvadan beri vardı. ama ted ankara koleji'nde okurken opera'dan sahne filan kiralanırdı. bayağı prodüksiyonlu müzikaller. bir gün sınıfa geldiler, dans seçmesi yaptılar. kendimi sahnede bulmam dansla oldu, bir sonraki sene, baktım bizim için yazılmış bir metin de vardı. ben de başrollerden birini oynuyordum ve mutluluktan ölüyordum.
oyuncu olacağınız belliydi yani...
- e yok, çok da öyle ilerlemedi hayatım. iyi bir öğrenciydim, hep takdir, teşekkür... babam işletme okumamın benim için daha iyi olacağını düşündü. baskı yapmadı ama kendimi işletme fakültesinde buldum...
eyvah!
- hem de ne eyvah. hayatımın yanlış yöne aktığını fark ediyordum. olmamam gereken bir bölümde, beni hiç ilgilendirmeyen şeyler öğreniyordum. kendimi nasıl sıkışmış hissettiğimi anlatamam.
ne yaptınız?
- bunu dillendirmeye başladım...
kime anlatıyorsunuz?
- efe'ye.
efe kim?
- hayatımın aşkı. o da ted'dendi. 3 yıldır birlikteydik. hem arkadaştık hem aşık. bir dakikamız ayrı geçmiyordu. benden bir yaş küçüktü ama çok olgundu. bir gün, "hadi kalk" dedi, o zaman da türkiye'de acayip bir yarışma kirliliği var, şarkı yarışmalarının da oyunculuk versiyonu yapılıyor, "gideceğiz bakacağız, ne kaybedersin ki, verirlerse bir form doldururuz" dedi.
siz ne dediniz?
- bir şey demeye fırsatım olmadı ki, aldı götürdü. paldır küldür o elemelerde buldum kendimi. geçtim elemeyi. istanbul'dakine çağırdılar. oraya da gittik. her şey rüya gibiydi, 20. yaş günümü o yarışmada kutladım. 4 ay çeşitli oyuncu adaylarıyla bir kamptaydım, bir sürü şey öğreniyordum. efe sonsuz destekledi.
neydi sizi bu kadar birbirinize bağlayan?
- muhtemelen hayatımda bir daha yaşayamayacağım kadar gerçek aşk...
efe'nin diğer erkeklerden farkı neydi?
- bir erkeğin, üstelik 19 yaşındaki bir erkeğin, seni teşvik etmesi, sana bir başka dünyanın, belki de kendisinden uzaklaştıracak bir dünyanın kapılarını açması, çok sık rastlanan bir şey olmasa gerek. benim hayatım bambaşka tarafa akıyordu, efe resmen o akışı değiştirdi.
anneniz babanız tanıyor muydu efe'yi?
- tabii, tabii. biz çok iyi bir ikiliydik. ayrılmaz ikili.
sonra peki?
- yarışma bitti, ben ikinci oldum. ankara'ya döndüm. sonra bir akşam beraberdik, beni eve bıraktı, ben yatmaya gittim ve ve ve.... birkaç saat sonra da onu morgda gördüm.
aman allah'ım!
- evet... arabayı bir arkadaşı kullanıyormuş... delikanlılık, gençlik, hız... trafik kazası geçirmişler...
size nasıl haber verdiler?
- kardeşi aradı. gazi hastanesi'ne nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. kopuk oralar. yol boyu dua ettim. ama efe gitmişti, hissettim. onu hastaneye yetiştirmeye çalışan ambulansta ölmüş. onu son kez görmek ve dokunmak istedim...
hiç tereddüt etmediniz mi?
- deli misin? aşk bu. ne halde olursa olsun, o kabulümdü. onu son bir kere görmek ve ona dokunmak istedim.
"evladım, yapma etme!" diyen...
- annem yanımdaydı ama engel olmadı. kişi ölümü nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşamalı. ileride onu neden son kez öpmedim diye pişmanlık duyabilirdim.
uyuyor gibi miydi?
- hayır ama her hali güzeldi.
bu olaydan sonra hayatı algılamanız değişti mi?
- orada, o morgda, sevdiğim adama bakarken "birinci hayatım bitti, şimdi ikinci hayatımdayım" dedim. gerçekten de doğru, artık başka biriyim. ben insanların kafayı taktığı şeylere, "amaaaan, allah başka dert vermesin!" diyebiliyorum, aldırmıyorum. çünkü ölüm gibi bir gerçek var bu hayatta.
-------------------
bu hanımefendi kazandığı para ile teknolojiye yatırım yapsa,
belli bir ar ge sonunda akıllı bileklik üretse,
bunu beren saat markasıyla satışa sunsa,
ülke okenomisine can verir,
cari açık düşer.
en güzel değil belki ama ayrı bir çekiciliği olan kadındır. ayrıca hem enerjisi, hem bakışları, bambaşka bir kadındır. kim üzüyorsa kendisini, üzmesin artık.