küçükken büyüklerimizden dinlediğimiz bir masalın kahramanıdır bepuk kuşu. henüz hayatın ve insanların kirli yüzlerini görmediğimiz zamanlarda munzurun sıcaklığında dinlerdik bu masalı, öyle ki gözlerimizi kapattığımızda hiç gitmemiş olsak da dersim'i görürdük, sonra düzgün baba gelirdi sanki başucumuza...
hikayeye gelince, uzun yıllar önce iki kardeş yaşarmış. keko ve kız kardeşi. iki kardeş ,baharla birlikte mamekiye dağlarına kenger toplamaya çıkmışlar.gün boyunca kenger toplamaktan yorgun düşünce, bir akarsuyun kenarına oturup bölüşmüşler bir kengeri. sonra da doğanın cömertliğini yüklenip sırtlarına evlerinin yolunu tutmuşlar.torba delik, yol boyunca birer birer dökülmüş kengerler. torbayı boşalttılkarında bir kaç kenger düşmüş yere. öfkesine yenilmiş keko. ateşin ve suyun üzerine yemin etse de kardeşi, sen yedin, demiş, kengerleri. çaresiz kalmış kız kardeş. kes karnımı, keko demiş kes de bak içine. kararmış gözleri keko'nun saplamış bıçağı ve düşmüş kız kardeşi yere.
fakat kardeşinin karnında sadece paylaştıkları yarım kengeri görünce keko, acının ağırlığı ile bir yılan gibi çöreklenmiş yüreğine. tanrım, demiş. beni öyle bir kuş yap ki, diyar diyar dolaşıp anlatayım acımı.
dayanamamış tanrı bu yakarışa. guguk kuşu yapmış keko'yu.
işte o gün bugündür, bahar ayı geldiğinde taze kengerler yetiştiğinde, bepuk anlatır durur acı dolu sesiyle,kardeşini nasıl öldürdüğünü. *
bepo-keko
kam kişt
mı kişt
kam şüt
mı şüt
kam kınıt
mı kınıt
bepo-keko
kim öldürdü
ben öldürdüm
kim yıkadı
ben yıkadım
kim gömdü
ben gömdüm...