Kaygan zeminde bir mevzudur.
Kimi insan kendini hep aynı görür, kimi de değişir. Değişim de hassas konu, sana göre değişim bana göre bi hiçtir.
Bi de benim gibi kimliği bir türlü oturmayanlar var. Tabii değişim gibi bu da net değil, kime göre neye göre oturmadı?
Hani tavlada zarı atarsın döner döner durur ya, heh aynı öyle.
Oturmalı mı tamamen onu da bilmiyorum.
Ölene kadar huzuru bulamamaktan korkuyorum.
Bir put olarak benlik, hayat ona adanır. Keyif alması mutlu olması için herşey yapılır. Yemek yeme, okuma, başarı, evlenme, üreme, iyilik yapma, uyuşturucu kullanma, spor yapma, diyet yapma, ateist olma, dindar olma, kıyafet, makyaj, lüks, makam mevki, sağcı olma, solcu olma, sadaka verme, namaz kılma.... Nefes alma verme, nefesini tutma. Hayat Sadece o putu mutlu etmek için. O benlik putunu saf dışı bırakıp hakk için her şeyi yapmak kolay mı?
Benlik bir meseledir ama benlik bir mesele yoksa önemli değildir hiçkimse herkesi ilgilendirmez çok açık havuz denize dökülmez okyanuslar gezegen değiştiremez güneşe kimse değmez ve güneş hiçbir şeyle değişilmez.
benlik hafızayı kullanır; ama benliği var eden hafıza değildir. eğer hafızaya sahip olmasaydık benliğimiz yok olmazdı.
hatta; dokunma duyumuzdan başka hiçbir duyumuzun olmadığını düşünelim: göremiyoruz, duyamıyoruz, konuşamıyoruz, hatırlayamıyoruz, düşünemiyoruz; sadece bize temas eden soğuk nesneleri algılayabiliyoruz. böyle bir durumda soğuğu hisseden "şey" benlikdir.
descartes'in meditasyonlarında bir türlü inkar edemediği olgu.
çünkü benliğimizi inkar etmemiz bile ancak bir benlik olduğumuzu iddia etmemiz ile mümkün olabilir. "ben bir benlik değilim" cümlesinin kendisi, ancak bir benlik tarafından kurulabilir. bu da bir çelişkiye yol açar. benliği inkar bile edemeyiz.
bu gerçeği fark eden descartes "düşünüyorum, öyleyse varım" demiştir.
edit: aşağıdaki yazar haklı. bir benliğe sahip değiliz; benliğin ta kendisiyiz. buna göre yukarıdaki entry'de birtakım düzeltmeler yaptım.
insanın icinde yasadıgı dunya ve onun otesindeki gerceklikle yani ondan geldigimiz ve gene oraya donecegimiz boyutla olan asıl iliskisini ogrenme hakkını kazandıgımızda gercek benligimizle tanısmaya hazır olacagız.
siz kimsiniz? siz bedeniniz misiniz? Yoksa zihninizden geçenler mi? Yoksa isminiz ve geçmişinizin toplamı mı sizsiniz?
Bedeniniz ve zihniniz doğumdan ölüme kadar değişiyor. yani mesela 20 yaşındaki siz ile 40 yaşındaki siz aynı kişi mi? Sizi siz yapan şey nedir? siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz? doğumdan ölüme dek değişmeyen ve hep seninle kalan şey nedir? O sensin.
iç dünyamızda yaşadığımız kargaşa da kendimizi suçlarız çoğu zaman.
Ama bu kargaşanın anafikrini algılayınca arayışına girdiğimiz hede asıl benliğimiz, hissettiğimiz suçluluk zaten temel karakterin o durumu tasvip etmediğini gösterir. korku ise içten içe o durumu benimsetir. ama tasvip etseydiniz zaten korkmazdınız.
Varlık halindeki olgu olarak "Benlik" anlaması ve bir yere konumlanması zor bir kavramdır ve bilinen o ki açık felsefi ya da psikolojik anlamlandırmaya karşı gelmeyi devam ettirir. Ben, bilgi sahibi ve tepki veren özkişiliktir, aklımızın daimi değişen halinin ve fiziki halimizin sonucunda sabit kalmayı sürdürür ve bu süreçte olanları sahiplenir. Ben, daima orada olması ve bizim her an onu fark etmemiz sebebiyle, belki sabittir, yalnız sadece kişiler, şeyler, çevre ve doğayla ilişkilerde bilinir olması sebebiyle Benin değişik uyarıcılara farklı reaksiyonlar verdiğinin de en az o kadar bilincinde oluruz. ister dini bir inanç, bilinmezcilik, tanrı tanımazlık ya da laiklikle ilintili olsun, Ben; kendinin eşşiz olduğu fikrini taşır ve sonuçta her birey "realite" ya da "zorunlu benlik"'e sahip olduğumuz fikrine varırız.
Bu, Platon un Ruh ya da düşünen töz düşüncesine oldukça benzer.
Ya da belki, Rene Descartes'in "Düşünüyorum, öyleyse varım" ya da freud'un "Ego" kavramı ile örtüşebilir.
Yalnız," Ben" kelimesinin maddesel olmayan bir şey için kullanımı, bazı filozoflar tarafından anlamsız görülmüştür.
Örneğin David Hume ; "benlik denilen şey konusunda tam olarak bilinçli" olabileceğimizi kabullenmez çünkü benliğimiz olarak düşündüğümüz şeyin farkındalığını gösteren deneyimlerimiz sürekli değişim halindedir. evet.
Zayıf bir benlik gelişimine sebep olan ailevi sebepler aşağıda sıralanmıştır.
Aşırı Eleştirel Aile
Çocuklukta Önemli Kayıplar (ölüm)
Ailenin Kötüye Kullanımı (taciz)
Ailede Alkolizm ve Madde Kullanımı
Ailenin ihmali
Ailenin Reddetmesi
Ailenin Aşırı Koruyuculuğu
Ailenin Aşırı Hoşgörüsü
"bireylerin doğdukları zaman, kim oldukları hakkında hiçbir fikirleri yoktur. zamanla diğer insanların kendileri hakkında ne düşündüğünü öğrenmeye ve kendileri de kendileri hakkında aynı şekilde düşünmeye başlarlar. çocuklar büyüdükçe erkeklerin kadınlardan, zenginlerin yoksullardan, hristiyanların müslümanlardan farklı algılandığını görürler; dünyanın kendilerini nasıl algıladığını öğrenir ve bu fikri benimseme eğilimi gösterirler. sonuçta birey kendi kimliği ve kişisel özellikleri hakkında büyük ölçüde başkalarının toplumda kendi yerini nasıl tanımladığına (statü) dayanan bir benlik gelişir. benlik kendimize, kimliğimize ve niteliklerimize ilişkin algı ve düşüncelerimizin bütünüdür."