benim yazılarım

entry30 galeri0
    26.
  1. dilenciler gibi şapkamı önüme alıp hayat dilenmek istiyorum. ne olur biri bana hayatı anlatsın.

    hayattan istediğim şeyler her insanın yapabileceği kadar küçük şeylerdi. küçük bir bahçe, başımı sokacak bir barınak, biraz yemek ve sigara.
    yemeği iyi kötü hallediyorum. sigara ucu ucuna. bu kadar. yazma ihtiyacı hissediyorum. çünkü biliyorum ki benden adam olmayacak. belki fazla zamanım da yok. bu yüzden elimde kalan tek şey yazmak. yaşayıp yok olan bilinçsiz canlılardan bir farkım olsun istiyorum. varolma bilincinin verdiği acıyı çekiyorsam bunun da bir getirisi olmalı. adım kalsın demiyorum. en azından birkaç yazı kalsın benden geriye.

    çok ihtimal vardı. parlak bir öğrenci, dinini seven bir insan, neşeli bir çocuk. hepsiydim. ama artık hiçbiri değilim. hayata bir hedef katmak işe yaramadı, hayatı yararlı bir işe adamak işe yaramadı. birini sevmeye çalışmak işe yaramadı. toplumun içine dalmak işe yaramadı. ve daha birçok işe yaramayan şey.

    geleceği düşününce kafamda bir araba alabildiğim bir hayal bile canlandıramıyorum. gördüğüm tek şey; bir elimde silah, bir elimde şarap şişesiyle sahildeki fenerin dibinde oturuşum. bir bahar gecesi, hafif esintili. havada bir tek bulut yok. ayla aramda sadece uzaklık var, silah ile de öyle. sevdiğim şarkılardan birini dinlerken görüyorum kendimi. veda eder ve bu vedayla alay edercesine, her bakımdan o ana uygun bir şarkı. sevdiklerimle vedalaşmak istemiyorum. onların olmadığı bir yerde olmak da istemiyorum. beklediğim şey yok olmak. arkamda bırakacağım hüzünler beni tutuyor. başka yolum da kalmamış gibi. gökyüzünü izliyorum, sanki şehirdeki ışıklardan yıldızlar görünecekmiş gibi. bir sefer yıldız kayarken tam da o yıldıza bakıyordum. bu güzel tesadüfü anımsıyorum o sırada. özel bir andı. dilek tutmamıştım çünkü gerçekleşmesini istediğim bir şeyin dileğini tutarsam o dilek mutlaka gerçekleşmez. benim batıl inançlarımdan birisi bu. bütün hayatımı düşünüyorum, deliksiz. neredeyse bir saat.

    biraz sonra kendi hayatımı sonlandıracağım için her şey dokunuyor sanki bana. çevreden, sahildeki topluluktan neşe dolu sesler geliyor. uzaklar buraya, ama seslerini duyacağım kadar mutlular.ben neşeli kalabalığın dışında, karanlıkta kalan oldum hep. onlardan birisi olmayı isterdim. hayatlarındaki dertleri, küçük hayallerini gerçekleştirene kadar varolan sıradan insanlar. çilekeş ama mutlu insanlar. benim gibi insanlar kendilerine ne kadar vakit ayırabiliyorlarsa bir o kadar mutsuz insanlar olurlar.

    şarap ısındı. nefret ederim içkilerimin soğuğunu kaybetmesinden. ölmeden dakikalar önce tekel bayisine gidip buz almaya değer mi diye hesap yapıyorum. bir yandan anı bozmak istemiyorum, bir yandan da diyorum ki; bu benim içeceğim son içki.

    bence değerdi ama gitmedim. onu yapmaya da üşendim çünkü. hayatım hep izlemekle ve üşengeç bir hareketsizlikle geçti.

    binlerce fikir dolanıyor kafamda. herhalde ölme fikri yüzünden. son kez çalışıyor nasılsa. sahildeki ışıklar gözümü rahatsız etmeye başlıyor. fenerin karanlığına alıştı gözlerim. bir mezar yeri seçme hakkım olsa bu fenerin dibini seçerdim. cesedim de belki bu manzarayı sever.

    sanki işe yetişecekmiş gibi bir stres var içimde. ama patrondan azar yemeyeceğime eminim, çünkü bu sefer işe değil ölüme gidiyorum. bekleyenim yok. azraile randevu vermiş gibi düşüncelerime yetişmeye çalışıyorum. sırasıyla çocukluğum, arkadaşlarım, sevdiğim kadınlar, içtiğim içkiler, ailem. güzel olan ne varsa gözümün önünden geçiyor aceleyle. güzel şeyler de varmış diyorum içimden. fakat bu kadar güzel şey vardı madem, ben neden ölüyorum. bu musibet ne kadar acı bir şeydir ki, bir insanı bunca güzel şeyin arasından çekip ölüme sürükleyebilir. halbuki şu fenerin manzarası için bile yaşamak isteyebilirdi insan.

    sabaha karşı patlamış kafamı kimler toparlayacak, kimlere ayıp etmiş olacağım diye düşünüyorum. ailem aklıma geliyor, gözlerim yaşarıyor yine. onları üzmeyi hiç istemezdim. hep isterdim ki benden nefret eden bir ailem olsun. veya hiç görüşmediğim. çünkü bir gün intihar kararını verirsem onları üzmek istemiyordum. beni sevmezlerse ya da görüşmezsek kolayca atlatabilirler.

    semtimin , hayranlıkla izlediğim sokaklarını canlandırıyorum zihnimde, 24 saat yaşayan sokaklar. hep bir gürültü, bir gevşeklik. ama şunu rahatça söyleyebilirim, bir gürültünün bu kadar neşeli olabildiğini konserlerde bile göremezdiniz. bu sokaklardaki bir parke taşı olmayı hep hayal etmişimdir. şu halimden tek farkı kapladığım yer olurdu. orada olayım, izleyeyim mutlu kalabalığı. insanların mutlu yüzlerini, heyecanla anlattıkları dedikodularını, sokak sanatçılarını ve sahili özleyeceğim.

    artık düşünecek bir şey kalmadı. zaman geldi. yapmam gereken tek şey şu şaraptan son yudumu alıp silahı kafama dayamak. ve hiç düşünmeden, sanki hızlıca yapmazsam biri engel olmaya çalışacakmış gibi silahımı kaptım. kafama dayadıktan sonra. elim tetiğe giderken fazlasıyla titriyor, nasıl olsa ölüm tek seferlik.

    tetiği yine çekemiyorum. korku mu, hayatın geri kalanına karşı beslenen ümit mi bilemiyorum.toparlanıyorum yavaştan, geç oldu.

    ve aynı rutini belki gelecek ay tekrarlamak üzere eve gidiyorum. elveda.
    0 ...
  2. 27.
  3. yaptığım tek şey hayattan kaçarak kitaplara dalmak. bir nevi uyuşturucu görevi görüyor kitaplar benim için. hayatın sefaletini, adaletsizliğini, acıları ve benliğimi unutmanın başka yolunu bulamıyorum. hayat devam ediyor, ben devam edemiyorum. yaşlanıyorum, çürüyorum, insanlardan ve hayatın günlük akışından uzak kalmış bir halde kendime zarar verdiğimi düşünüyorum. hala hayatı tanıyamıyorum. keşke vahşi bir hayvan olup bir başka hayvana av olsaydım diyorum. belki bu şekilde varlığımı kısa yoldan tamamlamış olurdum. merak edilecek, hevesle beklenecek, uğruna çaba sarf edilecek yarınlar tahayyül edemiyorum. ölmeden önce hayatta yaptığım tek şeyin kendimi dışarıya kapatarak kitap okumak olmasını istemiyorum.
    üç yıldır beni iliklerime kadar sömüren bir iş yerinde çalışıyorum. işe girdiğimden beri biliyorum beni ne hallere koyacaklarını, yine de daha iyi bir iş aramak gibi bir çabadan bile aciz kalıyorum. çünkü umudum yok, gücüm yok. yeni çabalar, ağızlarına bakılacak yeni insanlar, yeni patronlar. yeni stresler ve yeni hayal kırıklıkları. ben bunlar için artık oldukça güçsüz biriyim. oysa beni hayatta tutmaya yetecek şeyler o kadar uçuk kaçık hayaller değillerdir. bir kulübe, bir bahçe. daha fazla yazmak için bile gücüm yok. mutlu olun.
    1 ...
  4. 28.
  5. ölmeyi başaramadım. yaşamayı da başaramadım. yıllar önceden beri tünediğim dalda durmaktayım hâlâ. yaşarken çürümek; görmeden, bilmeden, yaşamadan eskimek... insana pişmanlık veriyor. işin kötüsü de her an yeni bir pişmanlıkla kamburlaşırken, yine de hareket edecek gücü bulamıyorum. kime ve neden sesimi duyurmaya çalıştığımı bilmiyorum. yaşamayı hala kabullenemedim. benim için hala anormalliğini koruyor istemesem de. simülasyon hatası olarak hapsolmuş gibiyim. ya yaşamayı ya da ölmeyi öğrenmem gerekiyor artık. sevgiler.
    0 ...
  6. 29.
  7. hayattaki her şey o kadar büyük bir hızla alaşağı oluyor ki... Açtığımı bile unuttuğum şu sözlük hesabına denk geldim az önce. yazdıklarıma baktım, o zamanki hissiyatlarım dün gibi taze. fakat şu da var ki o kötü günlere dönmek için bile birçok şeyden vazgeçebilirim. o zamanki anlamsız hüzün x5 ve de üzerine sağlık sorunları. ve hala evdeyim allah kahretsin.
    0 ...
  8. 30.
© 2025 uludağ sözlük