benim tanrımın iyilikle dolu olması

entry1 galeri0
    1.
  1. Gerçekte yaratanın -en azından benimkinin- iyilikle dolu olduğunu vurgulayan ifadedir. Sadece güzelliklerle dolu olduğunu anlatır.

    Şöyle ki:

    Benim tanrım iyilik dolu...

    Ben ona Yaratan derim sadece.
    Zamanın başlangıcından beri farklı isimlerle anıldı o.
    Ama gerçek şu ki hiçbir zaman kimliğini aleni açığa vurmadı.
    Çünkü insanın anlamasını istedi.
    Kaldı ki insan denen varlığın insan olmasının gerçek sebebi buydu.

    Ben köpekler gibi ağzımla su içmedim yerden.
    Veya kuyruğumla kıçıma konan sinekleri kovalamak zorunda değildim.

    O bana sen insansın dedi.
    Yerden ağzınla su içmene gerek yok köpekler gibi.
    Ben ellerimi kullandım.
    ...........

    Benim tanrım iyilik dolu...

    Yaratılışın sırrını sorduğumda tebessüm etti.
    işaret parmağını dudaklarına götürdü gizlilik vurgulayan bir susma işaretiyle.
    Yüzünde bilgiç bir tebessüm vardı.

    Aslında bunu bile söylememem lazım dedi.
    insan bunu dahi kendisi bulmalı.
    Çünkü o, o kadar özgür ve o kadar üstün.

    Ben özgür mü ? Bu ne anlama geliyor diye sordum. Merak etmiştim.
    Özgür irade ve özgür seçim dedi.
    insanı insan olarak yaratışımın gerçek sebebi budur.
    Ben bir kuklacı değilim.
    Ben çoğunlukla izlerim.
    Ve yol ayrımlarında onlara seçenekler sunarım.
    Ve onlar bunlardan birini seçer.
    Ve bu seçime çoğunlukla karışmam.

    Yeniden tekrar etti.
    Çünkü ben bir kuklacı değilim.

    Ve ekledi.
    Eğer insanları tek bir seçime zorlamak isteseydim insanı yaratmazdım.
    insan insandır.
    Çünkü özgür irade ve beraberinde özgür seçime sahiptir.

    Bunun üstüne ben müstehsi bir tebessüm bıraktım dudaklarımdan.
    Karşılık verdi.
    Ne oldu yoksa inanmadın mı bu sözüme ?

    Hayır efendim inandım.
    Ama neredeyse insanlık var olduğundan beri bu böyle olmadı.
    Asla özgür irade ve özgür seçim yoktu.
    insanlar doğdukları andan itibaren sizin adınız kullanılarak öyle veya böyle ele geçirilmişti.

    Yine tebessüm etti.
    Sence ben bunu bilmiyor muyum ?
    Benim adımı kullanarak, zamanında yakınlık kurduğum insanların ağzından sözler ürettiler.
    Sırf kendi faydaları için.
    Ve beni zalim bir zorbaya çevirdiler.
    Göklerin kapılarını insanlara kapattılar.

    Bunu söylerken onun o mutlak sukuneti adete biraz olsun yerinden kımıldamış gibiydi.
    Öfkesi yavaşça dışa vurdu.

    Ekledi.
    Ben onları tanıyorum.
    Siz tanımasanız dahi.

    ..........

    Benim tanrım iyilik dolu...

    Ardından devam ettim.
    Peki ya cennet ? Cehennem ?

    Gerçek amaç cennet ve cehennem değildi hiç bir zaman.
    Bu, aklı gerçekten erenlerin inanamayacağı kadar basit bir argüman olurdu.
    Cehennem azabından kurtulmak için yaptığın çabaların seni cennete götürmesi.
    Ancak bunun üstüne kısa bir kahkaha patlattı.
    Kendisi bile buna inanmamış görünüyordu.

    Daha benim verdiğim tek bir sağlıklı nefesin dahi karşılığını ödeyemeyecek durumda iken sizin gerçekte basit ve içsellikten yoksun ve sözde benim rızam için olduğunu iddia ettiğiniz bir iki hareketiniz ile sonsuz mutluluk olan cenneti vereceğimi mi düşündünüz size ??

    Gerçekten bu kadar saf olamazsınız ?
    Ben iyice şaşırmıştım.
    Nasıl yani dedim ?
    Ama biz pek çok ritüel yaptık size olan bağlılığımızı göstermek için.
    Sözümü kesti.
    Bana olan bağlılığınız için mi ?!?

    Yaptığınız ritüellerin sonunda benden buna karşılık hemen herşeyi istediniz.
    Yo hayır siz bunu benim için yapmadınız !
    Siz bunu kendiniz için yaptınız !

    Bu sözü söylerken belirgin bir öfkeye sahipti.
    Sonra oturduğu tahtından aynı ciddi tavırla hafifçe öne doğru eğildi.
    iyice anlamamı istercesine tavizsiz bakışlarını üstüme dikmişti.
    Korktuğumu hissettim.
    Cesaretimi yapabildiğim kadar topladım.
    Peki nedir o zaman diyebildim ?

    Cevap vermicem dedi.
    Sesi kesin bir kararlılığa sahipti.

    Sizi bütün bunların anlamını çözebilecek kadar iyi yarattım dedi.
    Ve o anda kendini yeniden geriye doğru yasladı tahtında.

    Ve ekledi. Ama bu kez sakindi.
    Sesi soğuk ve karanlık bir tınıya sahipti.

    Çünkü siz insansınız !

    Lütfen dedim söyleyin.
    Bunu bilmeliyiz. Peki nedir o zaman ?

    Sanırım benim bu üstelemem ve samimi çağrım karşısında devam etmeyi uygun buldu.

    Ben çok üstünüm.
    Sizin idrakınızın çok ötesinde.
    Eğer cenneti verecek isem dahi bunu kime vereceğimi ve hangi koşullarla vereceğime sadece ben karar veririm. Siz değil !
    Öte yandan bunların hepsi boş.
    Gerçeğin aynasında görülmesi gereken şey bu değil.

    Sizin gerçek göreviniz bu değil.

    Peki nedir efendim söyleyin lütfen dedim.
    Söyleyin.

    Samimiyetime olan inancı devam etti.
    Ve tek bir şey söyledi.

    Artık sadece verin, almayın ! Tekrar ve tekrar her bir yeni bedene bürünüşünüzde.

    ........................

    Bunun sebebini de sonra anladım.
    Çünkü onun iyilik dolu olduğunu ve güzelliğini ancak böyle görebilirdim.
    Sadece vererek.

    Kime mi ???

    Ayırmaksızın tüm insanlara.
    Tüm hayvanlara.
    Tüm canlılara.
    Tüm evrene.

    Ve sonunda geldiğim yerde fark ettim ki, benim tanrım iyilik dolu...
    Ben ona Yaratan derim sadece.

    http://galeri.uludagsozlu...zl%C3%BCk-capsleri-19206/
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük