umut sarıkaya'nın 3 kitaptan oluşan serisidir. başından geçen olayları mizahi şekilde öykülemiştir. işin güzel kısmı bu olaylar hepimizin başına gelebilecek basit olaylarken onun kalemiyle ilginç bir hal alıp tasvirleriyle güzelleşmiştir.
arkadaşının evine kitap yazmaya gittiği hikaye akla geldikçe güldürür.
--spoiler--
gidip seyit'in bilgisayarını açtım. bu sefer de ekrandaki sanal kâğıda mal gibi bakıyordum. parmaklarım alışsın diye ismimi yazdım ama "m"nin yerini bulamadığım içim "uut sarıkaya" yazdım. baktım bu böyle olmuyor, bilgisayarı tanımak, uyum sağlamak için biraz oyun oynamaya karar verdim. oyun klasöründe bir oyun vardı. oynadım skor olarak 3 yaptım. high score tabelasına baktım seyit 32.755 yapmış, yaptığı yetmiyormuş gibi isim kısmına "âlemin kralı seyit baba" diye terbiyesizce yazmıştı. "ulan kutik bilgisayar senin bilgisayarın, oyun senin oyunun daha ne diye öyle laubali laubali ismini yazıyorsun? havan kime dingil?" diye içimden usulca geçirdim. ve bir hafta deli gibi hırs yaparak -ve tabii seyit'e görünmeden- rekorunu egale etmeye çalıştım. ve sonunda 32.757 yaparak seyit denyosunun rekorunu geçtim, isim hanesine de "şahbaz uut bey" diye yazdım. sonra ansızın "şimdi bu civan seyit işten yorgun argın gelir, bilgisayarı açar high score hanesinde benim ismi görür de 'vay efendim sen benim bilgisayarımı mı karıştırdın?' diye beni yumruk içinde bırakır" diye kıllandım. üç gün daha kendimi oyuna vererek kendi rekorumu egale ettim ve yerine tekrar "alein kralı seyit baba" yazdım.
(nerdeydi bu .mına kodumun "m"si!?)
Düşüncesi bile çok korkunç geliyordu. Her gün bu evde bir ıstırap gibiyken, bir ömür geçirmek, yavaş yavaş onlara benzemek. Ben akşam "televizyon karşısında uyuyacak adam değilim" diyordum kendi kendime. Kimse inanmazsa inanmasın ben şehir dışındaki bir üniversiteyi kazanacak, bu evden de bu mahalleden de bu şehirden de kurtulacaktım.
Her gece yatarken hayaller kuruyordum. ilk yıl yurtta kalırdım, sonra bir eve çıkardım. Arkadaşlarım gelirdi eve. Çıkıp sabaha kadar sokaklarda gezerdik. Daha öncede söylediğim gibi o yıllarda aklım az çalıştığı için sadece bu iki şeyi hayal edebildim eve çıkınca; "arkadaşlarım gelir, gece sokakta gezeriz."
ama bu kadarını hayal edebilmek bile güzeldi be. Bu düşünceler içerisinde benden beklenmeyecek üstün bir çalışma disipliniyle kendimi derslere verdim. Sürekli test çözüyor, bu büyük maratonda diğer öğrencilerle aramdaki farkı kapatmaya çalışıyordum. Onlar bir çalışıyorsa ben iki çalışıyordum.
Annem babam gibi kanepede televizyon karşısında uyumamak için, onlara benzememek için çalışıyordum. Artık nasıl geldiysem öyle hazırlanmıştık sınava ki bütün şehir dışı tercihlerimi geçip çok az sayıda yazdığım istanbul içi tercihlerimden birini kazandım. Hem de eve çok yakın bir üniversiteyi.
bir dükkana girerken selam vermezsin tamam unutmuşsundur dalginliktir anlarim peki ya hoşgeldiniz denildiğinde karşılık vermemeniz nedir? öküz tirene bakar gibi bakarsınız ben de türk oldugunuzu bile bile beş dilde hoşgeldiniz derim ibneliğine... göt olmuş bir şekilde arkasından türkçe bir hoşbulduk dersiniz... hayır, ego sahibi sizler 1 dakika yalniz kalsaniz hemen dilekce yazarsiniz bizimle ilgilenen olmadi diye. beyin yoksullari sizi.
bugünden beri buldugum her boşlukta beni gülmekten bir hal eden cümlelerle ve tespitlere sahip umut Sarıkaya kitabı. bir kitap okurken bu kadar güldügumu hiç hatırlamıyorum.
Neden bu kadar hızlı akıyorsun ey zaman , daha dünkü bebelerin boyu iki katım olmuş . gençliğimin baharında yalnızlıktan ölücem sevgili olayını geçtim zaten de insanın bir arkadaşı olmaz mı ? Evet belki de sorun benim yalnızlığımı sevmemde .
yağmurlu havada son otobüs ile karşıya gidip, sırılsıklam apartmanın önünde bekleyip, sevgili olmak istediği kıza geldiğini belli etmek için arayan, tam "dışardayım apartmanın önüne gel bekliyorum" demek isterken sadece iki kontörü olduğu için "dışard" diyebilen ve yarım saat kızın geri aramasını bekleyen adamın hikayesi.
kendini nimetten sayan kitap. tanesi 12 liradan 3 kitaplık seri. toplamda 36 papel. param olsa veririm. ama yok. ne yaptın umut riyis? hacimli eserler de değil bu kitaplar. dün korsanını aramaya çıktım. yok tabi. ardından aydın kipa'da dünya klasiklerini gördüm. tanesi üç lira. denemeler, savaş ve barış, babalar ve oğullar, sefiller, beyaz diş... evet bunlar üçer lira. tabii bu düz kafa yaklaşımım yüksek entellektüeliteye sahip sizleri kibirli bir surat buruşukluğuna sevkedecektir. ama 12 lira çok lan. valla bak.
Belki dünyanın en güzel kitabı değil, belki 200 yıl sonra 100 temel eserden biri olarak çocuklara okutulmayacak ama her kelimesi sanki kendi nefesiniz, her yeni sayfasını açarken sanki kendi fotoğraf albümünüze bakıyorsunuz. Samimi bir kitap. Teşekkürler Kafka, teşekkürler umut sarıkaya.
okudukça kendi hayatınızdan kareler yakalayabileceğiniz kitaptır. ikinci ve üçüncüsü de vardır bu serinin. özellikle ikinci kitabındaki sevillanas yazısı ezberlenesidir.
umut sarıkayanın, meriçleri can eriği ve y.rrak gibi adamı anlatması bir başka olan kitap. sıkıldığınız bir günde 2-3 saat insanı oyalayıp neden bitti ki diye üzen bir kitap.
gecen gün en cok satilanlar* bölümünde görünce sevindigim ve 7. baskisini alarak hemen okumaya basladigim bir umut sarikaya kitabidir.
bazi bölümlerde acaba bu, adamin hayatindan bir kesit mi, yoksa kafa mi buluyor diye düsünmeden edemedim. ***
sonuc olarak, bazen bir satiri ya da kelimesiyle gecenin bir yarisi kahkaha attiran, bazen de sizi düsüncelere gark eden bir kitap. akicidir.**