bugünden beri buldugum her boşlukta beni gülmekten bir hal eden cümlelerle ve tespitlere sahip umut Sarıkaya kitabı. bir kitap okurken bu kadar güldügumu hiç hatırlamıyorum.
bir dükkana girerken selam vermezsin tamam unutmuşsundur dalginliktir anlarim peki ya hoşgeldiniz denildiğinde karşılık vermemeniz nedir? öküz tirene bakar gibi bakarsınız ben de türk oldugunuzu bile bile beş dilde hoşgeldiniz derim ibneliğine... göt olmuş bir şekilde arkasından türkçe bir hoşbulduk dersiniz... hayır, ego sahibi sizler 1 dakika yalniz kalsaniz hemen dilekce yazarsiniz bizimle ilgilenen olmadi diye. beyin yoksullari sizi.
Düşüncesi bile çok korkunç geliyordu. Her gün bu evde bir ıstırap gibiyken, bir ömür geçirmek, yavaş yavaş onlara benzemek. Ben akşam "televizyon karşısında uyuyacak adam değilim" diyordum kendi kendime. Kimse inanmazsa inanmasın ben şehir dışındaki bir üniversiteyi kazanacak, bu evden de bu mahalleden de bu şehirden de kurtulacaktım.
Her gece yatarken hayaller kuruyordum. ilk yıl yurtta kalırdım, sonra bir eve çıkardım. Arkadaşlarım gelirdi eve. Çıkıp sabaha kadar sokaklarda gezerdik. Daha öncede söylediğim gibi o yıllarda aklım az çalıştığı için sadece bu iki şeyi hayal edebildim eve çıkınca; "arkadaşlarım gelir, gece sokakta gezeriz."
ama bu kadarını hayal edebilmek bile güzeldi be. Bu düşünceler içerisinde benden beklenmeyecek üstün bir çalışma disipliniyle kendimi derslere verdim. Sürekli test çözüyor, bu büyük maratonda diğer öğrencilerle aramdaki farkı kapatmaya çalışıyordum. Onlar bir çalışıyorsa ben iki çalışıyordum.
Annem babam gibi kanepede televizyon karşısında uyumamak için, onlara benzememek için çalışıyordum. Artık nasıl geldiysem öyle hazırlanmıştık sınava ki bütün şehir dışı tercihlerimi geçip çok az sayıda yazdığım istanbul içi tercihlerimden birini kazandım. Hem de eve çok yakın bir üniversiteyi.
arkadaşının evine kitap yazmaya gittiği hikaye akla geldikçe güldürür.
--spoiler--
gidip seyit'in bilgisayarını açtım. bu sefer de ekrandaki sanal kâğıda mal gibi bakıyordum. parmaklarım alışsın diye ismimi yazdım ama "m"nin yerini bulamadığım içim "uut sarıkaya" yazdım. baktım bu böyle olmuyor, bilgisayarı tanımak, uyum sağlamak için biraz oyun oynamaya karar verdim. oyun klasöründe bir oyun vardı. oynadım skor olarak 3 yaptım. high score tabelasına baktım seyit 32.755 yapmış, yaptığı yetmiyormuş gibi isim kısmına "âlemin kralı seyit baba" diye terbiyesizce yazmıştı. "ulan kutik bilgisayar senin bilgisayarın, oyun senin oyunun daha ne diye öyle laubali laubali ismini yazıyorsun? havan kime dingil?" diye içimden usulca geçirdim. ve bir hafta deli gibi hırs yaparak -ve tabii seyit'e görünmeden- rekorunu egale etmeye çalıştım. ve sonunda 32.757 yaparak seyit denyosunun rekorunu geçtim, isim hanesine de "şahbaz uut bey" diye yazdım. sonra ansızın "şimdi bu civan seyit işten yorgun argın gelir, bilgisayarı açar high score hanesinde benim ismi görür de 'vay efendim sen benim bilgisayarımı mı karıştırdın?' diye beni yumruk içinde bırakır" diye kıllandım. üç gün daha kendimi oyuna vererek kendi rekorumu egale ettim ve yerine tekrar "alein kralı seyit baba" yazdım.
(nerdeydi bu .mına kodumun "m"si!?)
umut sarıkaya'nın 3 kitaptan oluşan serisidir. başından geçen olayları mizahi şekilde öykülemiştir. işin güzel kısmı bu olaylar hepimizin başına gelebilecek basit olaylarken onun kalemiyle ilginç bir hal alıp tasvirleriyle güzelleşmiştir.