benim daha yazacaklarim var

entry3 galeri0
    1.
  1. benim daha yazacaklarim var

    hep dibe batmaz ya insan... elbet var bir sonu ve vurduğu gibi ayakları yere, yükselmeye başlar hızla... güneşi görmek hiç bu kadar haz vermez insana, bahara karışmak da öyle... bahara karışmak güzel olmamıştır diğerleri kadar... işte böyle çıkarken melankolinin koyusundan, gözlerime bakıyorum... bir an bile kırpmak gelmiyor içimden. ahhh gözkapakları olmasa... bahara uzanmak zor sanırdım... bahar dedimse sonuna doğru... hala ısınırken inceden inceden ve yapraklar sarı sarı olmamışken daha... eylül ankara da... birden aşık olmuş buluyorum kendimi ankara ya... ki artık yasak ettiğim ne varsa kendime, bozmaya başlıyorum... hayalsiz yaşamak daha mı kolaydı diye soruyorum kendime, koca koca hayallere dalmışken... birden yakalıyorum kendimi... ahhhhh!!!

    yosun kokusu dolu dolu ve kumsal öyle uzun... en güzeli yağmur altında bir sigara yakmaya çalışmak rüzgara karşı... karadeniz hırçın -ki böyle olmasa sevilmezdi asla!- ankara da sonbahara karışmışken ve umut etmeyi kötülerken kendime, dalgalar vuruyor ayaklarıma... su soğuk... karadeniz de öyle... tarifi zor bi kabul ediş kaplıyor her (y)anımı, susuyorum... oysa benim hiç yalnızlığım olmadı karadeniz de, hiç yaşamışlığım...

    yağmur bastırıyor, sulara karışıyor ellerim... ankara da olmayı istemek garipliğinin içine giriveriyorum birden... ve ayaza karşı yürümek ankara da... güneşe koşmak neden zor, anlamıyorum bir türlü... zaten koşmak olmaz kaldırımlarında ankara nın. ağır ağır yürümek eller cepte ve birayı sakarya caddesinde içmek... ayrılışlar hep zor gelse de bırakıp pusunu ankarı nın, bursa ya, poyraza gitmek... lazım gelir her zaman... otobüs yolcukları daha bir zor gelmeye başlıyor... sezai karakoç okumak da bir o kadar keyifli, sen kaç köşeli yıldızsın? okul hiç bitmeecek gibi geliyor otobüs yolculukları gibi, yaş olmuş yirmi üç... askerlik duruyor karşımda öyle hain! -ulan ne olacak sanki, kısa dönem yap kurtul, diyesiymiş tuzu kuru olana!- şöyle lacileri çekip, araba istemez gözüm tok, işe gidesi geliyor insanın... ama okunacak o kadar kitap var ki daha... ve başlanmamış yazılar dolu önümde bir dünya...

    bursa da geceler hep daha uzun... asker de değiliz ama -evet yapmadım daha, tecilli evet, tevellüt seksen dört!- üçü beşe bindirip nöbetçilik yapmak düşüyor payıma... uc uca eklenen sigaralar kalp kanseri yapar insanı... hastalıklar icad olunuyor -ah kalp kanseri- bana rastlıyor o da... hep yazıyorum...

    artık karamsar başlamıyor cümleler... yalnızlık mevzu bahis değil! gözler kuru hep! şiir kurmak serbest ama! olabildiğine özgürüm kurarken, karadeniz de yağmur gibi... tuz kokusu daha bir anlamlı hale geliyor, dalgalara karışıyor ayaklarım... cebime sokmuyorum ellerimi artık... tutunmak lazım, titremek lazım öylece, soğuktan değil ama! ne işe yarar dudaklar, öpmedikten sonra? ne işe yarar bursa da olmak? eylüle karışmak arzusu dolup taşıyor, daha bir seviyorum ankara yı... ki en büyük yıkımlar orda aşansa da... insan güler evet, acı acı da olsa... benimse kahkahalar atmak geliyor içimden... bir anda bastırıyorum, üreğim geliyor aklıma, çocuk yüreğim... gülmeyi yasaklıyorum kendime saçma gelse de... büyü ulan diyorum, büyü artık ve yirmi üç yaşında olmaktan nefret eder buluyorum kendimi... evet beyazlar var saçlarımda, ki siyah olması daha bir çıkarıyor ortaya... yine de sarı saçlı olmak gelmiyor içimden, sahte diyorum, sahte ulan! sahte hep... sahte bir hayat yaşamadığıma şükrediyorum, evet... geceyi gündüze kavuşturmak bana mı kaldı... ki güneşin doğuşu bursa dayken güzel gelmiyor hiçbir zaman... ve haykırmak istiyorum açıp camı, sesimi duyurur muyum bilemiyorum... gözlerim kapanıyor yavaş yavaş, ellerim daha zaten yoruldu... benim daha yazacaklarım vardı ama; susuyorum işte...

    eylül-06, bursa
    20 ...
  2. 2.
  3. önce kavgadan, sonra cevapsız sorulardan, nihayetinde yol* ile giden giriş gelişme sonuç triadıdır.*

    KAVGA:

    Bu herkes'in kavgası. Her şey için başlayıp biten gönül rahatlığı için harcanmış aşk yüzünden mantıksız gibi görünen karalamalar silsilesidir....ilk defa kendimde bulduğum bu özlem eski saçmalıklara eklediğim, şu an için son halka. Gelecek bizim için kazanabildiğimiz insan sayısıyla pahalıdır ki bu yüzden kaybettiğimiz geçmişimizi mantıksız olan her şey için tecrübe olarak gösteremeyiz. Yanlış yaptığımız zaman yanlışı yapmamamız, onun doğruluğunu kanıtlamaz asla! Fark ne zaman doğru yaptğımız. Yani doğru zamanı bekleyerek yanlış yapmamak. Geçmişte her şey yanlışlardan ibaret. Her zaman yapılacak bir şey vardır ilkesi asla mantığımla çatışmaz! Fakat meydana gelen bu karmaşa benim, kendi içimde farklı düşüncelerin sevgime kısacası kalbimle beynim arasındaki savaşın beni çoğu şeyden soyutlamasına ve dolayısıyla kendimle kavga etmeme sebep olmakta. Kimbilir şu anı istemesemde duygular ve karşılıklı durumlar için varsayımlar üstünde her zaman olmasada bu durumu kabullenmem içten bile değil. Öyleyse ne yapalım ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın kavramını silmekte. Gerçi beni etkileyen nedir; insan haberi olmadan bir başkasına mantık çerçevesi dışında nasıl saldırabilir? Aşk bu mudur?
    Cevabını veremediğim ilk soru!

    SORULAR:

    Yanlış-doğru ve yalan-doğru arasındaki fark ne? Doğru bu kadar kudretliyse yalnız doğruları karşı tarafa aktarmak için katlanılan bu zahmet dogma mı? Sorular içinde cavapları barındıran birçok soru evet ile hayırla bitecekse aşk var mıdır sorusuna vereceğiniz cevap da bu değil mi? Kısıtlı bir dilin getirdiği darlık her zaman düşüncelerimize yansıyorsa neden aşkı tanımlamakta isyan ediyoruz? Aşk dışındaki her şey yalan mı? Aşkı yaşatmak yanlış mı? Ulaşılmazlıksa aradığın ona ulaşmak için çaba sarfetmek doğru mu? Çatışamalar arasında sorulara verebileceğim yanıtlar beni doğruya götürür mü? An'lar içinde aşk yüzünden geçirdiğimiz zaman mantıksız mı? Mantıksızsa bizi buraya getiren mantık nedir öyleyse? Doğrular mı, Yanlışlar mı yoksa Yalanlar mı? Cevapları kendi içinde tek tek yanıtlanması gereken bu varyasyonlar bir bütünü doğru şekilde oluşturabilir mi? Bu farklı oluşumlar birden fazla doğrunun meydana gelmesine neden olacaksa tek doğru kavramı her şeyde olduğu gibi aşkta da öyle değil midir? Aşkta tek doğruluk kavramı kalan sorulara hayır demek mi oluyor? Cevabınız evetse sonsuz doğrunun içinde hayır demek tüm evetleri yıkmaz mı? Hayır demek evetten kuvvetli ise kazanılacak herşeyi baştan yok etmiş olmaz mıyız? Tüm bu yaşananların sorumlusu bir kişi mi? Yoksa geçmiştekilerin izlerinin bugüne yansıması mı? Herkesin asıl kavgası kiminledir? Kavgasını yaptığın şeyin gerçeklik payı ne? Gerçeği tanımak; yanlışlar için bu sorulara sırt çevirmek ya da yalan söylemek benim karakterimle ters düşer mi? Cevabını veremediğim son soru!

    YOL:

    Başarıyla aldığımız hazla sekste aldıgımız haz aynı. Bu anlatılanları anlamak için baştan kabul etmemiz gereken ve aşkı buna alet ettiğimiz bir varsayımdır. Madem insanları hayvanlardan türediğini düşünüyorsak, hayvanların aşkı ne türlüdür? Cevabı kesin olmayan bu soruları karşılaştırmalı olarak ele alırsak birçok çelişkiye düşeriz! Bu dünyada başarılı olmak hayvanlar gibi üremek mi yoksa başkalarının üretiği insanlara hizmet etmek mi? Seks bir hizmetmidir ki biz bu döngü içindeki arayışları karmaşık hayvansal içgüdüler olarak tanımladığım kavramları hayvansal aşk olarak yaşarız? Çevremizde gelişen olayların bizi etkilemesi, duyguları harekete geçirmesi, aynı duyguyu hissetmiş olanların üretiği bir yol! Bu yolda yürümek için geçmişe bakarsak çoğu kazaları görmüş oluruz. Geri dönüşler(flashback) hangi de javularda var? Bu yolu inşa eden, bizi bu yolda yürüten kudrete iman etmek, duygularımın elimden alınmasını istemek ve ne zaman öleceğimin bilinmesi gibi bu dünyaya bıraktıklarım kimse için miras olmayacak. Yollarda yürürken gördüklerim bir başkası tarafından da görülebilir. Bu, aynı sırrı paylaşanların oldukları yerden gördükleri farklı bakış açıları. ister bakarak görürsün ister duyarak duyurarak! Ama fiilen yaptıklarının sana verdeği haz bu yolda yaptığın kazalara eşdeğerde. Her şeyi istemek benim için imkansız. imkansız şey için savaşmak benim karakterimde varsa; Şimdi kendime soruyorum: Aşıksan ve kaçıyorsan neden karakterine ihanet ediyorsun?
    YANıT: Korkak olabilirim ya da kaçak, ama korkularımı kullanarak cesareti yakalayacak fırtınayı bekliyorum. Şu an sessizim çünkü düşünüyorum.Henüz aşksal duygularım mantık duvarın parçalayamadı. Şu an için aşkın olduğu doğrudur. Fakat fırtına dinince mantıksızlık, şu an için kabullendiğim mantıkla vereceğim cevap gelecek için aşk yalandır. Mantıken her olayın bir nedeni vardır. işte aşkın tanımı; nedensiz sevmek.

    *
    17 ...
  4. 3.
© 2025 uludağ sözlük