Bazen yaşadığın büyüdüğün kendini bulduğun o evde kendini hiç bir yere ait hissetmezsin. Evde yatacak tek bir yatağın eşyalarını koyacak tek bir dolabın yoktur. Aslında o ev senindir. Ama aitlik ekini yerleştirebileceğin kıyafetlerinden başka birşeyin yoktur. Diğer herşey sizindir. Annenin babanın ablanın kardeşinin hepinizin. Televizyonunuz, koltuğunuz, mutfağınız tuvaletiniz herşey.. Sonra birgün yurt adı verilen ufacık bir odada altı kişi kalmaya başlarsınız. Koca evde hissedemediğiniz aitliği sizin üzerinize zimmetlenmiş minnacık dolap ve cam kenarı bir yatakta buluverirsiniz. ilkkez sizindir sadce sizin. O ufacık dört duvara öyle alışırsınızki. Birgün eve geri döndüğünüzde kendinizi bu sefer daha da yabancılaşmış hissedersiniz. Oraya alışmaya sahiplenmeye çalışırsınız ama başaramazsınız. Nefes alamama başladığınız bir an kendinize bir kıyafet dolabı alırsınız. Kendiniz çivilerini menteşelerini tek tek yerleştirir dolabı kullanıma hazır hale getirirsiniz. Heh tamam yavaş yavaş alışıyırum dediğiniz an emekle kurduğunuz dolabınızın kapağı kırılır. Ve anlarsınız zorlamaya gerek yoktur aitlik hissi zorlayarak yada mecburiyetler üzerine kurulu bir düzende sağlanamaz. Hiç bilmediğiniz ait olmadığınız bir şehre gidersiniz. Ait olmaya. O şehirde size ait bir şey vardır. Kocaman birşey belki aitliği burada bulabilirim diye düşündüğünüz bu şehirde kocaman bir kalp sizi bekliyordur. ilk önce kalbinizin ait olduğu yerin burası oldupunu anlarsınız. Sonrasında bir ev tutarsınjz kendi emeğiniz kendi maaşınızla evin her köşesini tek tek yapabileceğiniz bir ev. Aitliğin ne demek olduğunu 55 m2 bir evde bulabilirsiniz. Kendi dolabınız kendi yatağınız kendi koltuğunuz kendi mutfağınız kndi buzdolabınız kndi çöpünüz kendi klozetiniz.. Herşey kendinize ait. Aitliği doruklarınıza kadar hissettiğiniz bu evde birde kalbinizin ait olduğu insan ile aynı hava soluyor aynı koltuğu aynı yatağı aynı mutfağı paylaşıyorsanız hayattan daha fazlasını beklemeyin size sunabileceği en güzel hediyeyi sunmuş demektir.