beni hiç kimseye övmez,
yaptığım hiç bir işi beğenmez,
beceriksiz olduğumu söyler durur,
başkalarının yanında beni hep küçük düşürür,
evde kaldığımı söyler ve ' seni kim ne yapsın ki ' diye bir de üzeri mum diker (daha sadece 24 yaşındayım )
su içtiğim bardaktan su içmez, benimle aynı tabaktan yemez (sanırım benden iğreniyor)
Beni hiç öpmez, bana dokunmaz ve asla ama asla sarılmaz...
ama onu yine de seviyorum :(
hem de çok
bir gün onsuz kalırsam ne yaparım diye bazı geceler ağlıyorum...
küs kalmanın kimseye bir faydası olmadığını, yarın belki o kişinin hayatta olmayacağını bu sebeple kimseyle küs kalmamamı tembihleyen insandır.
işim gereği insanlarla olan diyaloglarımda kimseye küstahlık etmememi, kötü davranmamamı bunun bana bir faydasının olmayacağını sürekli hatırlatan şahane insandır.
gürcüydü ve çok güzeldi..
akıllıydı..
beni tüm kötülüklerden koruyan insandı.
naifti..
zarifti..
bana mütevazi olmayı öğretmiştir.
sevmekle heyecan arasındaki o ince çizgiyi gösterdi.
ve bugün bu güzel insan, benim annem hayatta değil. öğrettiği yüzlerce şey için minnettarım. özlemim hiçbir yere sığmasa da benim annem olduğu ve birlikte geçirdiğimiz zamanlar için bir kez daha şükrediyorum. nur içinde yatsın benim güzel annem..
nasıl yeter bu küçücük beden herşeyi kucaklamaya, şaşırırır insan.
herşeyi fazla gelir kendisine, hep birilerine dağıtacak kadar çoktur şefkati, sevgisi, parası... olmayanı bile bulur buluşturur da olmayana verir benim annem.
ağabeyinin böbrekleri iflas edince, kendi böbreğini çıkarıp veren bir kadın... iyileşen ve hayatına devam eden bir ağabey ve iyileşemeyip abisinden beter olan annem... yine de şikayet etmez, arada söylense de halinden memnun gibi davranır benim annem.
üvey oğlunu, babasıyla artık bir bağı kalmamasına rağmen,*annesiymiş gibi koşuşturup evlendiren bir kadın...
üvey oğlunun çocuğuna, sanki kendi torunuymuş gibi bakan, hakettiği saygıyı bile göremezken kendini iki yaşında bir çocuğa adayan miniminnacık bir kadın...
çocuklarını tek başına büyütüp okutan, kimseye muhtaç olmayıp böyle yaşamayı öğreten erkek fatma, sabır taşı...
"ben kararlı uçarken yolumda,
sen çatık kaşlarının altında...
her yeni güne sevgiyle başlarsın
anneemm, sen benim yanıma kalansın...."
hayatta paradan başka hiçbir şeye değer vermeyen, sadece erkek çocuğunu seven, bizden nefret ettiğini her fırsatta yüzümüze söyleyen, çocukluğumu gençliğimi mahveden, babamızı bizden ayıran, benim hayatımı zehir eden...
benim annem iyi biri. düşünceli, yardımsever ve saf, temiz.
ama benim annem kendine aynada hiç bakmıyor.
ergenliğimde delirttiği gibi şimdi kardeşimi de delirtiyor. ben kollarımı bacaklarımı tırmalardım, kardeşim kollarını cam parçasıyla kesmiş dün.
...
anlamıyorum anne, daha ne olmasını bekliyorsun aynaya bakmak için? koca insan oldum hala ben bile deli oluyorum sana, 13 yaşındaki kızın intihar etmesini mi istiyorsun düzelmek için?
"insanlar nankörmüş" diyorsun, "yazıklar olsun" diyorsun ben sana söylendiğim zaman, peki dedin mi hiç "ben ne yapıyorum" diye?
kız 30 dakika duşta durduysa ne olmuş yani?
gerek var mı ceza diye kızın cep telefonunu bi alıp bi geri vermeye?
çok mu lazım bilgisayara şifre koymak?
o kadar önemli mi televizyonun fişini çekmek?
sürekli birilerini örnek gösterip birileriyle karşılaştırıyorsun. hep muhalefetsin her cümleden kavga çıkartıyorsun, her zaman ama her zaman söylenecek bir şeyler buluyorsun.
"dövdük mü, istediği şeyi yapmasına izin vermedik mi?" diyorsun, hayır dövmedin, istediği şeyi yapmasına izin verdin ama sen hep kafasına kaktın bunları. hep gözüne gözüne soktun yaptığın iyi şeyleri. ve onun yaptığı kötü ne varsa dilinden düşürmedin be anne, hiç susmadın be anne.
düşünüyorum bazen sen olmasaydın ne olurdu diye. bir bok beceremezdim sanırım, sen bize 90 yaşımıza da gelsek lazımsın evet ama içerden kemiriyorsun bizi be.
aç gözlerini de bir bak!
sen ağır konuşuyorsun, kırıcı konuşuyorsun, dur durak bilmeden paramparça yapıyorsun.
anne herkes mükemmel olmak, çok çalışmak, iyi bir yere girmek zorunda değil.
sen zamanında çok çalıştın diye biz de öyle olmak zorunda değiliz be annem, bizden neden hala yapamayacağımz şeyleri istiyorsun?
neden kabul etmiyorsun, niye be niye?!!
iki evladın da senden nefret edecek bu gidişle. yaptıklarını unutmayacaklar merak etme.
hiç kabul etmedin, hiç "tamam siz haklısınız" demedin.
bir günümüz geçmedi sesinin yükselmediği, tek bir gün"
ve tek seferle de bitmedi, en az 5-6 posta söylendin her allahın günü. işin kötüsü söylenmeye de devam edeceksin.
sen bizim hep iyiliğimizi istedin, bizi çok sevdin, seviyorsun biliyoruz ama allah aşkına bir bak, boğazımızdaki ellerin hiç gevşemedi. neden bunu kendine de bize de yapıyorsun? neden kendinden bu kadar uzaklaştırıyorsun?
bi kabul etsen, bi anlasan yaptıklarını...
ya çocukların seninle bir şey paylaşmıyor, bir derdini, bir sevincini paylaşmıyor. sana sevgilinin "s"sini söyleyemiyorum be anne, sana anlatamıyorum bir şey.
sen neden böyle davranıyorsun anne? neden?
"mendil mi sat dedik, ders çalışmaktan başka ne bekledik?" diyorsun ya anne, biz istemedik işte. sıkı sıkı ders çalışmak istemedik, okul birincisi olmak istemedik, kendi istediğin gibi davranmamızı istiyorsun ya anne, hiç gelip sordun mu "bir sıkıntın var mı?" diye, hiç güleryüz gösterdin mi son zamanlarda? ailecek muhabbet ederken, "dersler" diye başlayıp o güzel ortamın içine etmediğin bir gün oldu mu son zamanlarda anne?
istediğimizi yaptın, izin verdin ama sonra bunu defalarca defalarca defalarca söylemediğin bir zaman oldu mu?
sana hiçbir zaman kötü birisin diyemem, sen çok iyi birisin.
ama berbat bir annesin.
üzgünüm.