-çünkü öyle güzel sarılıyorsun ki, birden 8 yaşıma dönmüşüm de kırmızı eteğimle pamuk tarlalarının arasına dalmış gibi hissediyorum.
sesini duymak, şampuan reklamlarında saçımızı yıprattığı söylenen bütün egzoz dumanlarını, bütün gündelik telaşları, sıkışıp kalmış trafik sıkıntısını, yarım bırakılan işlerin huzursuzluğunu alıp içine yok ediyor.
çünkü, 15 kişilik bir masada, biri görgüsüz olunca, biri gösterişini abartınca, biri küstahlaşınca, biri şımarınca, biri bizden olmayınca bizim bakışımız, bizim kısacık bakışmamız beni evimde hissettiriyor.
yaptığım işler, sen sırtımı sıvazlayıp gözlerin ışıl ışıl gülümsediğinde daha iyi oluyor.
yapamadağım işler ve huzursuzluklarım, sen sıcak duşların ardından boynumdan öpünce, banyo borularından bilmediğim yerlere karışıyor, umursayamıyorum.
seni seviyorum çünkü bunun bilincinde bunu tekrarlamak bunu hissetmek kadar güzel nerdeyse şimdi bu akşam burda.
seni, seviyorum.
nedeni tam açıklanamayacak kadar geniş olan bir soru cümlesidir.
- senin yanindayken zaman çok çabuk geçiyor. huzuru senin yaninda buluyorum. sanki senin yanindayken gercekten eglenebiliyorum, gercekten gülebiliyorum. kalp atislarim hızlanıyor elini tutup gözlerine baktigimda. ve sesini duydugumda bir gülümseme oluşuyor yüzümde ve içimde. uzaklıgın acı veriyor. sensiz bu sehir yasanılmaz oluyor ve hep seni ariyor gözlerim insanlarin bana boş gelen bakışlarinda. sanırım seni bunları bana yasattigin için seviyorum. **
yıllar önce özdemir erdogan bir sarkısı ile anlatmıstır bunu ''sevgi anlasmak degildir,nedensizde sevilir''sevginin altında illa bir neden aranmamalıdır.