-beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar, vasiyetim budur.
-tamam onu geç, başka, yat kat filan yok mu?
-şunu bir garantiye alalım o zaman yata kata geliriz.
-ya tamam dedik ya, götürcem atacam yağmurun ortasına seni.
-yaaa öyle değiiiil, şimdi koyacaksınız beni musalla taşına, sonra yağmur yağacak, siz de beni yıkayacaksınız.
-allah allah, e iyi tamam. yazın ortasında ölme lan o zaman.
-tamam tamam. hehe.
-ee sonra?
-sonraaaa, beni köyümün yağmurlarında yıkadıktan sonra saçlarımı köyümün rüzgarlarında kurutsunlar.
-baba ne diyorsun? sıçarım saçına.
-tamam tamam, köyümün havlularıyla da olur, hehe.
-allah allah, başka bir şey yok mu baba?
-var var, sonra bokumu köyümün deresine atsınlar, hehe.
-şimdi bokunda boğarım seni baba.
-ehehehe, ya ben dün iflas ettim kalmadı ki hiçbir şey, hehehe.
Yaz henüz gelmişti ben ayrıldığımda
Kaç vakit oldu kaç ay kaç asır
Evimden ayrı
A benim ruhumun teri memleketim
Dünyayı verseler değişmem
Çayırdaki bir çiğ tanesine
Meğer gurbet dediğin
Mapuslukmuş güneşli avlularda
Yaşanırmış öylesine
`Dönüşümde ne bulurum bilemem
Bildiğim, döneceğim ey verilmiş sözüm
Edilmiş yeminim`
Elbet bir gün döneceğim
Yıl kaç olur, hangi mevsim bilemem
Elimde takvim yapraklarından güller
Gözümde bir çocuk Saçlarımda kar Bunca acıyı boşa çekmez hiç kimse Ve bunca ölümden kolay dönülmez Bu kadar sevmeyince
bu söz alalade bir laftan, öylesine bir şarkıdan ibaret değildir yalnızca. bu söz bir zihniyetin dışavurumudur.
zamanında köyünden ekonomik kaygılardan dolayı bavulunu, bohçasını alıp önce kendisini sonra geride bıraktıklarını büyük şehrin yollarına vurmuş, köylü olmaktan zerre gocunmayan, dahası şehirliliği sindirmek gibi bir derdi de olmayan "göçmen" insanımızın feleğin çarkına son bir çomak sokma hareketidir. belki bu hiç de arzu etmediği hayatı biçare yaşamıştır eldiyarda ama nihayetinde huzur bulduğu topraklarda yatacaktır.
kaç zamandır memleketine gidemeyen, oraların hasretiyle yanıp tutuşan, sağken gidemez ise mutlaka öldükten sonra sılasına dönmek isteyen kişinin isteğidir.