başlarına gelenler hakkındaki tüm iddialar muteber sünni kaynaklara dayanan kabiledir.
"hadisleri reddediyorum" diyenler için sorun yok. yeter ki "tüm bu iddiaları ateistler götlerinden uyduruyorlar" diye yalan söylemesinler.
bizler illa şöyle olmuştur veya böyle olmuştur davasında değiliz. zaman makinamız yok, o zamanlara gidip, durumu tetkik etmedik. ortada bir yalan varsa muteber sünni kaynakların yalancısıyız. konuyla ilgili rivayetlerin ortaya koyduğu manzaranın izahını yapmak hadisleri reddedenlere değil, kabul edenlere düşer.
muhammed tarafından öldürülen yahudi kabilesi. mallarına ve topraklarına el konulduktan sonra erkeklerin kafaları kesilip kadınları ise cariye olarak alınmıştır. hoş görü dini olan islam'ın ballandıra ballandıra büyük başarıymış gibi anlattıkları katliama kurban giden yahudilerin kabilesidir.
kimi yalancının yalanlarını sürdürmesine vesile olan kabiledir.
öncelikle, söz konusu kabilenin müşriklerle görüşmekle birlikte fiili olarak eyleme geçmediğini, müslümanlar saldırmadığını kabul ediyorlar. bu iyi...
sonra yalanlar başlıyor. yok efendim sadece liderleri öldürülmüş filan!.. yalanın kuyruklusu! öldürülen kişi sayısı islami kaynaklara göre 400 ila 600 arasındadır. öldürmek için uygun bulunan kriter ise erkeklere etek traşı kontrolü yapmaktır. tüyü çıkmış olan çocuklar bile yetişkin sayılıp öldürüldüler.
--spoiler--
(120) Atiyyetu’l-Kuraziyy (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Kurayza oğullarının esirleri arasında idim. Sahabeler esirlere bakıyorlar, kimin etek kılı bitmişse onu öldürüyorlar, kimin de bitmemişse diri bırakıyor onu öldürmüyorlardı. Ben kılı bitmemişlerdendim.”
Montgomery watt, jan wensnick, maxime rodinson gibi batılı oryantalistlerin bile "hak etmiş pezevenkler" şeklinde yaklaştığı bir kuşatmaya/katliama maruz kalan hain yahudi kabilesi.
Eğer resulullahın yahudi düşmanlığı gibi bir durumu olsaydı yahudilerle medine vesikasını imzalamazdı. Eğer ben-i kureyza kabilesine yönelik bir kini olsaydı bu kabileye yahudi dindaşlarının tanımadığı imtiyazları tanımazdı. Ben-i kureyza güçsüz ve saygınlığı olmayan bir kabile olduğu için ben-i nadr gibi güçlü yahudi kabileler kurayzalıları adamdan saymıyor kısas davaları iki kureyzalı bir nadrliye denktir mantığıyla uygulanıyordu. Bu durumu resulullah kaldırdı ve bütün kabile mensuplarının canını eşit saydı.
Ben-i kureyza hendek savaşının en kritik anında (daha önce verdikleri söze rağmen) müslümanları satarak medine'nin arka kapısını mekkelilere açtı. elbette böyle bir ihanetin cezası verilmeliydi ve verildi de... beni kureyza kabilesinin muharip güçleri infaz edildi.
Peki bu esnada medine'deki diğer yahudi kabileleri ne yaptı? "Hak etti pezevenkler" deyip yan yatıp üzüm yediler. Kılını bile kıpırdatan olmadı yani... o zamanki yahudilerin sikinde bile olmayan bu ceza ne hikmetse günümüzdeki kripto isral döllerinin kanayan yarası olmaya devam ediyor.
Kabile'nin kayda değer yanı tarih boyunca katliama uğramış topluluklardan sadece biri olmalarından ötedir.
Can alıcı nokta, bütün insanlığa gönderilen son peygamber olduğu öne sürülen hz muhammed tarafından bizzat yönetilmiş bir katliama kurban gitmiş olmaları.
Bir halkın bütün erkeklerini öldürüp, kalanların varına yoğuna el koyup, köle olarak kullanılmasına karar veren birinin kurduğu dinin vicdanla, insanlıkla, hoşgörüyle, bağışlayıcılıkla bağdaşmadığını görememek için kör olmak gerek.
Ateist falan olmayın. Aynen devam edin.
Ama ortada buz gibi bir gerçek var.
Örnek verdiğiniz soykırımları yapanlar tarihte cani olarak geçiyor. Bunun farkı ne?
"alemlere gönderilmiş olan rahmet(!)"ten payını almış olan kabiledir.
orjinal islam kaynaklarında bu kabilenin hikayesi oldukça ilginçtir. efendim, müslümanlarla anlaşmalı oldukları halde müşriklerle görüşürler, anlaşırlar, anlaşmalarından haberdar olan peygamberin yaydığı bir takım söylentiler üzerine anlaşmalarından cayarlar filan falan... sonuç olarak, tek bir islam tarihçisi demez ki "hendek savaşı'nda şunu şunu yaptılar, şu müslümanları öldürdüler".
durum böyleyken ve teslim oldukları halde erkekleri öldürülür. hem de hadislerle sabit olduğu üzere, "etek traşı" muayenesi ile -sözde- yetişkin olduğu tespit edilen erkeklerinin hepsi!
müslümanlar bu olayı izah etmek için kıvırırlar da kıvırırlar... dediklerinin hepsi boş laftır. şu sorulara cevap veremezler:
1- söz konusu kabile, kuşatmaya alınmadan önce müslümanlara saldırmış ve müslümanları öldürmüş müdür?
2- ortada bir suç varsa bile işlenen suçtan "etek traşı" kriterine göre tüm erkekleri sorumlu tutmak nasıl "alemlere rahmet" olan bir tutum sayılabiliyor? her topluluk gibi söz konusu topluluğun da liderleri ve elinden o liderlere itaat etmek dışında bir şey gelmeyen üyeleri vardır. neden liderlerin suçundan onlar da o derece sorumlu olsunlar?
3- suçlu bile olsalar, teslim olanları öldürmek "alemlere rahmet" midir?
4- günümüz hukukuna göre, teslim olan savaş esirlerini öldürenlere ne denir? neyle suçlanırlar?
not: son soruma "anakronizm yapma" diye cevap verilebilir ama bu durumda geçersizdir. madem ki sıradan bir liderden değil, yaptığı ettiği sonraki çağlarda da muteber tutulacak bir peygamberden bahsediyoruz, her yaptığının her çağın değerlerine göre makul olması gerekir.
kaleleri kuşatılan kabile teslim oluyor. Muhammed, daha önce Yahudi olup da sonradan Müslüman olan Sad Bin Muaz’a yetki veriyor. Sad’ın kararı aynen şudur:
“Ben, onlar hakkında buluğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına; malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim.”
Peygamber Efendimiz, Hz. Sa’d’ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek, “Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ’nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin” buyurdu. (Sîre, 3:251; Tabakât, 3:426; Taberî, 3:56.)
islami kaynaklara göre, 400 ila 900 arasında bir sayıda Yahudi, eş ve çocuklarının gözü önünde kafaları kesilerek öldürülür.
Bunun sonucunda, Medine’nin pazar yerinde hendekler kazılmış, Kurayza’nın adamları gruplar halinde getirilmiş ve boyunları vurulmuştur. (Sîre, 684-700/II, 233-54.)
“Ayşe (Hz.) nin aktardığına göre, bu kesim işi sabahtan akşama kadar sürmüş. Erkekler idam edilirken, Yahudi kadınlar ve çocuklar da buna feryat edip saçlarını başlarını yolmuşlar.” (Vakıdi, Meğazi, 2/512-517)
Muhammed, Yahudileri teslim aldıktan sonra bir yerde toplayıp kendilerine, “Ey domuz ve maymun kardeşleri! Yediniz mi! işte haliniz; görün bakalım” diyerek hakaret ediyor. Onlar da buna karşı, “Ey Muhammed, biz senden bunu beklemezdik, neden böyle haksızlık yapıyorsun?” şeklinde yanıt veriyorlardı (Taberi, Ahzap Tefsiri, ayet 26-27)
Muhammed, bu Yahudilerin karıları ve kızlarından 16 tanesini özel olarak ayırıyor ve bunlardan Reyhane’yi kendine seçip geriye kalan 15 tanesini de diğer önemli dostlarına dağıtıyor. (Bu önemli dostların kim olduğu neden belli değil?) Bir Yahudi:
“Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın” diyor. Fakat, Muhammed bunu dinlemiyor.(Vakıdi, Meğazi, 2/250)
Muhammed, ihtiyaç fazlası kadın ve erkek çocukların bir bölümünü, Sad bin Zeyd’e teslim edip onları satmak için Necd bölgesine, bir kısmını da şam tarafına gönderiyor. Müslümanlardan Muhammed bin Mesleme:
“Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” diyor.(Diyarbekir Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25)
Ebû Hüreyre (ra) bildirmiştir: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu: ‘Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”(Müslim, Fiten, 82)