Dün akşam annemin dudaklarından dökülüp hem yüreğime hem beynime saplanmış sözdür.
Çok öfkeliyim.. Çok kırgınım.. her şeyi, her yeri kırıp dökesim var. eliniz kolunuz bağlı oturmak zorunda olmak, esaretten sonra bir insanın tecrübe edebileceği en kötü deneyim.
Babamla tartıştılar önce. Sonra da o her zamanki gibi çekip gitti. Zaten ne zaman onu gerecek bi şey olsa ki bunlar çoğunlukla ota boka diye tabir edilen nedenlerdir, bağırır çağırır rahatlar. sonra kapıyı çarpar gider ya da yatar uyur. ertesi gün hiçbir şey olmamış, kendisi dünyanın en sakin adamıymış gibi davranır. hatta "noldu size, yüzünüz düşük.." dediğini ble duydu bu kulaklar. *
"Boş ver dedim anneme kafana takma artık şunu. Ben artık zerre kadar dert ediyorsam ne olayım." Mutfağa gittim sonra, ne kadar dert etmeseniz de gerildiğinizde boğazınıza yutamadığınız bir yumru oturuyor. Suyumu içtim annem de çay koymaya geldi. Çok çay içeriz biz ikimiz..
+naneli limonata..
-Söyle annem.
+Yiğit* bıraktı gitti, sen beni bırakma, olur mu?
"dayan" dedim "üç sene kaldı. Ben de gidicem seni de götürücem."
umarım hiç kimse annesinin gözyaşlarını silmek zorunda kalmaz.
+Yok ama git, sev, evlen. Doğru düzgün birini bul sen.
-Öyle olsa bile iki evin kirasını. masrafını göremeyeceksem yazıklar olsun bana.*
altlı üstlü otururuz, kalma burada.
Biliyorum zamanı gelince benimle gelmeyecek. Ama benim evimde her zaman bir odası olacak sözlük. ve o tüm bunlara sebep olan benim şu hayatta uğraşıp da sevemediğim tek insan.
not: unutmamak için yazıyorum bunları. zamanı gelince merkez üssü ben olan bir deprem olacak evimizde.
ağlatan feridun düzağaç şarkısıdır, ayrıca benim için apayrı yeri olan şarkı, artık o apayrı oluşunun nedeni olan insan hayatımda değil, ama her duyduğumda, dinlediğimde aklıma düşer, hüzünlenirim.
dinledikçe acı çekmeyi sevdiğini düşündürür insana bu şarkı. geçmişteki her kadın için üzülürsünüz. bazıları için hala aynı bazıları için o kadar çok değişmişsinizdir ki, bunu farkettiğinizde avucunuzdaki gökyüzü kararır.