eski her zaman hüzün verir ve özlenir. bu bir bağımlılık bile olabilir bazı insanlarda. devamlı flashback yaşanmazki kardeşim. ben bu yüzden eski resimlere bile bakmıyorum artık. eskiyi özlememeyi, şartlandırdım kendimi. hüzün bir bıçak sanki acıtıyo lan adamı. bu fakirlik nedir kardeşim ? yok böyle bir şey. varlık algıyla ilgili. adamın varlığı var misal, evi, emekli maaşı var, hala fakirim diyor. bu bir kültür.
beynimizi resetlemeyi öğrenmeliyiz.
eskiyi özlemek insanı zehirler. kullanmıyorum ben. fakir değilim. çok param yok. borcun yoksa zenginsindir.
bu kadar basit. hayata karşı boyun bükmeyecen arkadaş. hayat zayıfları eler.
ulan çelik erişçi bacağının arasına darbuka almış 'ateşteyim ateşte ateşte' deyi bangır bangır bağırıyodu, tarkan'ın iki ön dişinin arasında boşluk vardı, demet arnavut kaldırımında papyonlu küçük çocukla yürüyodu, trt'de pazar 93 vardı, susam sokağı vardı. özlüyorum lan o günleri. herşeye rağmen özlüyorum.
Çocukluğumuzda her istediğimizde sokağa iki taş dikip kale yaparak oynayabildiğimiz mutlu günlerin katilidir doksanlar.
Zira türkiyede bireysel olarak otomobil sahibi olmanın patlama yapması 1990 tarihine denk gelir.
anlatılmak istenen güzelde, milletin kafasını karıştırdılar o yüzden 90 larda tek parti iktidarı var sanılıyor.
hatta eskiden ekmeği karneyle alıyorduk diyen 20 yaşında insanlar var.
la oğlum bi okuyun elinizin altında internet var.
ülkede karne ile ekmek alımı ikinci dünya savaşı ve ondan evvelki savaşlar zamanında vardı.
o günlerden başka karne ile ekmek hiç olmadı bu ülkede.
hatta ve hatta memlekette 2000 yılları civarında ezan okunmaya başladı sananlar var.
yalanın herkese zararı vardır.
başlıkta anlatılmak istenen se olsa olsa 87 öncesi olabilir çünkü özal la birlikte bu memleket serbest daha doğrusu kontrolsüz ekonomiye geçti. o zamandan beri bankalar her şey için kredi veriyor ve millet borçlanmaya devam ediyor.
ihracatımız teknolojik seviyesi düşük ürünlerden oluşuyor ve istenen hızda artmıyor, ithalatın hızı daha fazla artıyor.