öğretme becerisi eksik olan öğretmendir.
demek ki hiç bir öğrencisine, sınavda 100 alacak kadar öğretememektedir.
çünkü öğrencinin başarısı, aslında öğretmenin başarısıdır.
öğretmen ali'ye bağırıyormuş:
- ne işe yaramaz öğrencisin, daha bir sınavda geçer not alamadın; koskoca adam oldun, hâlâ iki dersi öğrenemiyorsun... iskender senin yaşındayken dünyayı fethetmişti!
ali cevap vermiş:
- iyi de, onun öğretmeni diyojen'di...
aynı dersten başka başka okullarda 100 alacak olan öğrenciler olduğunu varsayarsak bu öğrencilerin üniversitelere giriş sınavlarında okuldan gelecek puanları asla 100 alamayacak öğrencilerin puanından yüksektir. bu ne demek hoca öğrencilerin hakkına girmiştir.
(bkz: kaldı mı dohuz)
egosu şişmiş öğretmen modelidir, o da öyle tatmin eder kendisini, kimse 100 alamaz kendisinden. ama şu da var ki kimseye 100'lük bişey öğretememiştir. Ha ona sorsan öğrenci hatırlamamıştır yada dinlememiştir kendisini. hasta işte.
genelde kadın öğretmenlerdir. evliliğe ve birine bağlanmayı esaret sayıp uzun yıllar yalnız başlarına bir yaşam sürerler. bu da beraberinde onların insanlara, özellikle çevrelerindeki insanlara tavır almasına neden olur. bu sebepsiz süperegonun en büyük nedeni cinsel açlıktır. evet, kimseyle bir şeyler yaşamak istemeyen ama sekse en çok ihtiyacı olan kişiler bunlardır. çünkü gece bütün enerjisini kocasına ya da sevgilisine harcayan öğretmenin sabahleyin öğrencilerine psikolojik baskı yapması, anlamsız kurallar koyması imkansızdır. hem hormonsal dengesini hem de notlarını yoluna koyacaktır böylece.
takıntılı manyaktır. lise öğretmenlerinin bu triplere girmesi ölümcüldür. arkadaş o kadar mükemmelsen neden profesör olmadın diye sorası gelir insanın.
Bütün ama bütün öğretmenler gibi istisnasiz, o da kutsaldır. Zaten egitim fakültesinden mezun oldun muydu kutsal olursun. Bayramda da bir maaş ikramiye alırsın.
Ama bir kerecik olsun sınıfa güleryüzle gel. Millet senin suratını çekmek zorunda değil. Psikolojik dertlerini de sınıfta tedavi etme. iki üç ders yapıp gidiyorsun, boş vaktin çoktur, git hastanede tedavi ol.
kendisinin hazırladığı cevap kağıdının sınav kağıtları arasına karışması sonucu:
- bu ismini yazmayan sorumsuz hanginiz? diyen öğretmendir.
ha konuyla ilgisi ne mi? okuduğu kendi hazırladığı cevap kağıdı olmasına rağmen ancak 70* alabilmiştir.
7 tane tam doğrumun olduğu on soruluk bir organik kimya sınavından 41 almam üzerine bu öğretmene kağıdıma tekrar bakma talebinde bulunmuştum. daha sonra bu not 69 olmuştu. bunu tabi ki büyük bir başarı olarak görmüştüm. kendi cevaplarına 70 veren birinden 69 alabilmek her yiğidin harcı değildir ne de olsa...*
sözünün doğruluğunu kanıtlamak için, sınavlarında açık uçlu en az bir soru bulunduran öğretmendir. bu sefer kağıdım tam diye düşünürken, bakarsınız bir yerlerden puan kırılmış. sorulduğunda; o lanet açık uçlu sorunun cevabından illa ki bir şeyler bulur ve "şurası eksik, bu önemliydi" der. bu öğretmenler; cevap anahtarına o açık uçlu sorunun cevabını yazmazlar ki kimseye 100 vermek zorunda kalmasınlar.
takıntılı öğretmendir.kendini bir halt zanneder.sanki öğrenci ondan yüz alınca kendisinden bir şeyler verir ya da kendisi küçük düşer.
anlamıyorum ne garip insanlar var ya..
bizim ortaokul çağlarımızda bir hocamız vardı. o herkese sene başında 100 verirdi. ancak arkasından hemen eklerdi " ben hepinize 100 verdim. sizin göreviniz verdiğim 100 üzerinden 100 notunu korumaktır" çok ilginçtir biliyormusunuz? biz o 100 notunu korumak içi çalışır çabalardık. tarih dersinden sınıf tekrarı yapan olmamıştı.