yıllar önce gittiğim bir cuma namazının hutbesi aklımdan hiç çıkmadı. bencillik konusu ele alınıyordu.
olması gereken 'önce kardeşim, sonra ben' iken; bizde 'önce ben, sonra yine ben, sonra kalırsa kardeşim' düşüncesinin şekillendiğinden ve bunun çirkinliğinden bahsediliyordu.
evet gerçekten de bu denli kendini düşünen bireyler olup çıkıyoruz. daha doğrusu sistem insanları buna itiyor, buna mecbur bırakıyor.
kabadayı filminde geçim kaynağı sadece halı saha olan ali osman'ın her hafta fakir aşı dağıtması çok hoşuma gitmişti. bir gün ben de biraz varlıklı olursam bunu yapmak istiyorum.
zaten hiç anlayamam şu zenginleri, elinizin kiri be. acun madem o kadar iyi bir insan niye yemek dağıtmıyor? halı saha işleten bir adam bile bunu yapabiliyor da koca ülkeyi işleten adamlar niye bunu yapamıyor? umurlarında değil de o yüzden. zaten onları zengin yapan bu çarka çomak sokmak işlerine gelmez de o yüzden. birileri fakir olacak ki onların zenginliğinin anlamı daha fazla olsun. birileri açlıktan kıvranacak ki onların ziyafeti daha da şenlensin.
bu söz kime ait bilmiyorum bazı yerlerde hadis bazı yerlerde atasözü olarak geçiyor. kimin aklından çıktıysa öpeyim o aklı:
paylaşımcılıktan uzak, hep kendini düşünme durumuna denen kişi belirtisi. ilişkilerde de hesapta; karşılıklı sevgi , aşk sözcükleri söylensede, bir sorun olduğunda hemen bir bencillik yaftası yapıştırılabiliyor. haklı veya haksız olarak konu ne ise artık.
başlıkta yazılanların çoğuna bakılırsa hastalık, kötü bir şeymiş gibi gösterilen kavram. ve bununla birlikte de bencil olan suçlanıyor gördüğüm kadarıyla.
"birine bencilsin demek, 'izin ver, biraz da ben bencil olayım.' demektir."
insanın hamurunda var olandır bencillik. hatta bununla kalmayıp, insanın yaptığı her davranış bencilcedir bile diyebilirim. ve bunda suçlanacak, yadırganacak bir durum söz konusu değildir. çünkü siz bunu yapıyorken, aslında siz de bencilce bir şey yapmış oluyorsunuz.
bir dilenciye para verdiğinizde bunu dilenci için yapmış olmazsınız. kendiniz için yapmış olursunuz. kendi vicdanınızın sesi sizi rahatsız ettiği için. birine seni seviyorum dediğinizde bunu karşınızdaki insan için yapmazsınız, kendiniz için yapmış olursunuz. karşındaki insan yalnızca bir aracıdır bunun için. ve daha pek çok örnek sunabilirim.
diyebilirsiniz ki, peki ya yapmak istemediğim bir şeyi karşımdaki insan istediği için yapıyorsam bu da bencillik olur mu?
evet, bu da bencilcedir. iki insanın olduğu yerde "kendinden taviz verme" hali başlar. çünkü hiçbir vakit çıkarlarınız tam olarak örtüşmez. dolayısıyla, iki taraftan birinin bu taviz verme halini gerçekleştirmesi gerekir. bu bazen siz olursunuz, bazen de karşınızdaki. ilişkinizin devam edebilmesi adına.
örnek olarak, eminim ki pek çoğunuz yaşamışsınızdır bu durumu, aileniz sizi misafirliğe götürmek ister. fakat siz gitmeyi istemezsiniz. aileniz diretir. sonunda kabul etmek zorunda kalırsınız. peki neden kabul etmek zorunda kalırsınız? çünkü ailenizde kötü olmak istemezsiniz. kendiniz için kabul edersiniz bunu. ailenizle kötü olmayı göze alıp bu isteği reddetmeniz bile bunu kendiniz için yaptığınız anlamına gelir. istemiyorsunuz çünkü gitmek.
örnekler artırılabilir, bunu yeterli görüyorum.
bazense çıkarlarınız örtüşür, ikiniz de aynı şeyi yapmak istersiniz. sevdiğiniz insanın elini tutmak istersiniz. karşınızdaki insan da elinizi tutmak ister. ve o vakit elleriniz bir araya gelir. ne sırf karşınızdaki istedi için siz bunu yapmış olursunuz, ne de karşınızdaki siz istediğiniz için.
'bencillik kötüdür','bencil insanlardan nefret ederim hiç sevmem' denildigini duymusuzdur hep. ama tüm insanların bencil oldugunu bilmeliyiz. burada bencilliğin iyi,kötü,yanlıs ya da dogru oldugunu söylemiyorum. benciliz evet..söyle ki;yakınını kaybeden* birisinin ne fısıldadığına bakarsanız sunlara benzer seyler duyarsınız 'ben simdi ne yapıcam','ben sensiz ne yaparım','beni bırakıp nasıl gittin' söyledikleri hep kendi ile ilgili esle dostla ilgili ne var?belki 'yapacagı cok sey vardı'denilir bunların yanında nadiren. benciliz ama ne kadar benciliz önemli olan dozu degil mi?
dünyaya gelirken haberimiz bile yok,belki çok istenmedik,belki kaza ile olduk,bir bencillik,bir menfaat yüzünden burada degil miyiz?
'asıl verir gibi yaparak hediyeyi kendiniz almaya calısanlardan biri misiniz?'diye sormus bize nietzsche.
insanoğlunun içinde bulunduğu çoğu durum. hep kendini düşünmek için yaratılmış gibi davranan insanlar. sanki asla düzelemeyecek olan iç düşünceler. hep kendi iyiliği için yaşayan ve bunu kendine misyon olarak belirlemiş insan! belki de sorun bizde değil sistem de diyenleriniz olacak. bizi bencil olmaya iten şeyler. mutlaka var evet. önce kendini düşün nidaları. evet bir yere kadar doğru. ama hep kendini düşünmek göründüğü kadar iyi değil. ben butonu bile ayrı bir bencil bence. bence ile başlayıp bence ile biten cümleler de. sen butonu olsun bir de. orda senle ilgili sıkıntılara yardımcı olayım ben. olsun arkadaşım ya ben yardımı seviyorum...
kendi isteğinin gerçekleşmesi için didinip de karşı tarafın bunu gerçekleştirmemesi halinde onu bencillikle suçlamaktır. esas bencil kim, bunu çözmek lazımdır..
sadece insana dair bir özellik olmadığı olum aşamalarından öte oluşma kaynağı ve nedenselliğinin getirdiği sonuç üzerinden tanımlamaya gidilmesi gerektiği kanısına istinaden öngörülmüş açıklamalar, yapılandırılmış hissiyatın hissi belirsizliğinde anlam kazanır ki bencillik; insan yaratım sürecinin bir yansımasının kaynaklanmasından ziyade yalıtılmış biilginin muhafaza yerinin çıkış noktası anlam kazandığı oluştan daha fazla önemli değildir ve bu veri var olan hissiyatın ortaya çıkışından önce var olduğu gerçeği onun çıkarım sürecindeki realitesine bir ispat özelliği taşımaz. bencilliğin hedonist bir getiri olması onun sadece insan-hayvan kapsamında değil bütün canlı türlerinde önemli ve gerekli, olmazsa olmaz yaradılış getirisi olduğu gerçeğini doğurur. bu çerçevede bencilliği olumsuz bir olgusal tavır olarak algılamak insan fizyolojik yapısına, biyolojisine kimyasına cahillice bir reddedişinin kapılarını aralar ki bu aralama insan mükemmeliyetçiliğine örnekte oluşturur. mükemmelliyetçilikte zaten başlı başına eylemsizlikten ziyade onca tefekkür'e rağmen en nihayetinde karar verdiği eylemlerin şapşallığından ve varımsızlığından bahsetmek daha yerinde olur.