Bu kelime bana küçükken annem ile yaşamış olduğum bir hatırayı anımsattı. Henüz üç dört yaşlarındayım , kolumda siyah ufak bir nokta var yanımda da cennetmekan anneciğim oturuyor. Tabii ki sadece çocuklara has bir merak duygusuyla sordum. Anne bu ne? Annem hemen yanıt verdi tabii ki " ben " dedi. Bunun üzerine ben tüm çocuk saflığımla annemin kolundaki benimkinden biraz daha büyük siyah noktayı işaret ederek : bu da ben miyim? dedim. Annem üç dört kez tekrar etmesine rağmen uzunca bir süre onun kolundakinin ben benim kolumdakinin de o olmadığına ikna olamadım. Bu kelime bana nu güzel hatıramı anımsattı. Paylaşmak istedim.
Ben beş ay önce yüreğine düşen yangın.
Her gün büyüyen salgın, hep sokaklarda kaldım.
Hiçbiriniz görmediniz sürünürken beni,
Ben hayatın gerçeği varoşun ısınmayan evi.
Ben yırtık ayakkabı, ben aç yatan çocuk,
Ben ceza evinin duvarı, gel yüzünme konuş.
Arkamdan konuşursan adamlığın tartışılır,
Ben rüzgarın tersine yürüyen rutubetli koğuş.
Ben sevgiyle yazdığın bi' mektubun satırları.
Ben unutmak için içtiğin alkol gibi sakıncalı.
Ne kadar uzaksam bi o kadar da yakındayım
Ben pakette son sigaran masandaki rakı.
Sonrasında doğan bi şiddetin varsa kır kafayı
Bizim hikayenin yanında sizinki yaz masalı
Al kalemi eline sen uyduruktan yaz bakalım
Aşk'ı tarifiniz bi kafede yan masa mı?
Kasıldı vücudum, dişlerim kilitli.
iliklerimde soğuk kış günleri birikti.
Bi' gün de olsun yetim çocukları sevindir fuck
Sizin namusunuz benim çoraplarım delikti.
Özlemim yenilgim, gözlerim karanlık.
Üstümde hatıralar hep beraber yanardık.
Anılarda kaldık kardeş bi anlık.
Daldığın bu boşluktan da bi' an önce çık artık.
Çok çabuk sinirleniyorum. Bir gün evlenirsem asla eşimle kavga etmek istemiyorum demiştim ama böyle biri asla bunu yapamaz. Bir çocuk için anne babasının tartışması çok kötü... Belki de ben böyleyim. Ehdhd sulu göz. Bilmiyorum koca adam oldum ama hala üzülüyorum.
Bir ben vardır benden içerideki o beni bulmaya çalışın. Bu dünyada geriye kalan her şey o beni bulma yolcuğunuzdaki birer oyun, bulmaca. Hayatta mantıksal olarak doğru olan şeyleri yapın, iç güdülerinizin size söylediklerini değil. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Önümde saksıda olsa da bir limon ağacı var.
Portre çeker gibi bakış atıyorum ve evinden uzakta olan ekşi meyvenin gerçekliğinde kendi gerçekliğimi bulmaya çalışıyordum.
Bilinç altımın köklerine nüfuz eden yaşam tarzım çocuk odası kültürünü bir evin çatı katı balkonuna kadar taşımıştı.
Evinden uzakta kovboy edasında olsa da aslında uzaklarda bir evi olmayan adamın ruhuna iyi gelen yaşam alanını kendine benzetme konusunda hünerleri sonucunda yaşamak onun için adeta bir sanat eseri üretmek anlamındaydı.
Büyük hayallerimizi küçücük dağarcıklarımıza doldurup akıbeti belli olmayan kalp damar yollarımızda bata çıka akla giden yolda huzura varmak istiyorduk.
Ömrümüzün pilinin bittiğini kulağımıza fısıldadıklarında gökyüzüne yükselirken aşağıda ağaç olan hayellerimizi bu kadar yüksekten görebildiğimiz için kimsenin anlayamayacağı mutluluklar hissediyorduk.
o , onlar olmamak. ben dışında yer alan hiçbir şey olmamak. içinden çıkamadığımız şey.
çoğul ben'lerden bahsedebilir miyiz? günler birbirini kovalarken, metroda, otobüste, yolda , orada, burada kendimize rastlıyor muyuz? bize ben'i gösterebilen bir şey var mıdır? yoksa binlerce ben'le karşılaşıyor muyuz zaten? milyonlarca olma olasılığı olan ben'in olduğu şey hem her şey hem de hiçbir şey midir? bu yüzden midir her farklı konuşma bağlamında, sosyal ortamda aynı mesele/problem 'e ilişkin farklı tepkiler/yanıtlar veriyoruz? ben'in bedeni belirlenmemiş ve belirlenmeyecek, her an her şey olabilecek ama yine de hiçbir şey olmaya devam edecek sonsuz ben'lerin hepsinin toplandığı yer midir? bu yüzden midir acaba, bazen canlı, mutluluğu seçen, gülümseyen ben olmak isterken bazense yeraltında olmak istemek. onca ben'de değişmeyen bir öz'den bahsedebilir miyiz? bahsedebilirsek ona nasıl ulaşabiliriz? " ben böyleyim" diyebileceğimiz tek an ölüm döşeğimiz midir?