o değil de hergün saatlerce konuşuyoruz. hep benim dediklerimi tekrarlıyor. aynada da sürekli bakıp duruyor. mimiklerimi birebir taklit ediyor. çarpacağım birgün bir tane, o olacak sonunda.
hep beni taklit ediyor ya.
insanlığı diğer yaratıklardan ayıran başlıca önemli kelime. hatta ben, siz, o diye bilmek için hatta bir topluluktan söz ede bilmek için önce benden başlamak gerek. işte ben üzerine yada herşey benim için mantığı üzerine belki de en enteresan mesele şöyle gelişti.
19-cu yüzyılda, almanya'da max stirner adında bir filozof, okuyanlarda
bir hayli şaşkınlık uyandıran bir kitap yazdı. kitabın adı, biricik insan ve özgelgesi'dir. yapıt, geniş çapta düşünceleri etkiledi. birçok düşünürler, stirnere hayranlıkla yöneldiler. stirner, rousseau ya da la rochefoucauld gibi, hemen herkesin duyup da biçimlendiremediği ya da açıklamaya cesaret
edemediği insan duygularını anlatıyordu. söylediği sözler pek öyle karışık şeyler değildi.
ben, diyordu, dünyayı ve insanları sadece kendim için kutlamaktayım. benden gayrisi benim umurum değildir. her
şey benim için yaratılmıştır, bütün mutluluklar benim içindir. bu dünya benim dünyamdır, benim özelgemdir
(malım, mülküm). gerçek benim. bir iş biliyorum, o da benim işimdir. benim işimi iyilikle ya da kötülükle
yorumlayamazsınız. çünkü işim demek ben demeğim. bense ne iyi, ne de kötüyümdür. olduğum gibi biricik
insanım. iyinin de, kötünün de benim için hiçbir anlamı yoktur. hiçbir şey, önünde, kendimi alçaltmamı
gerektirecek bir yücelikte değildir. yüce olan bir şey var: ben. beni benden başka hiçbir şey ilgilendirmez. iyinin
işi, tanrının işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, özgürlüğün işi, ruhun işi ve daha gerisinde de sayılamayacak kadar bir iş
kalabalığı... evet efendim, bu işlerin hiçbiri benim işim değildir, hiçbiri beni ilgilendirmez. beni sadece benim işim
ilgilendirir. nasıl bir bitkinin, bir hayvanın hiçbir ödevi yoksa, insanın da hiçbir ödevi yoktur. töre, neden benim
ödevim oluyormuş? bunu kanıtlamak için aklın alabileceği hiçbir neden gösterilemez. bütün bunlar kimi kafaların
bozukluğundan doğma birtakım saçmalardır.
hasta beyinlerin putlarına tapmak gülünç olmaktır. kendimden başka, kendisine yönelmem gereken, hiçbir gerçek
yoktur. bütün gerçekler benim için olanlardır. tepeden tırnağa kadar benim işim olmayan her işe uğurlar olsun. her
insan kendisi için biricik insandır. insanı insan eden bencilliğidir. erdem, kendi isteklerime benim
uygunluğumdur.
her yazarın sözlüğe girdiğinde mutlaka * baktığı sayfa.
toplam başlık ve toplam entry sayılarını göremeyince birden "çaylak mı oldum" ya da "silindim de benim mi haberim yok" gibi saçma soruların ışık hızıyla aklımdan gelip geçtiği, #3949086 no.lu entryi okuyunca "hee öle desene" diye içimin rahatladığı "bakmazsam olmaz" sayfası.
güneşin tam battığı yerdeyim, bir nevi sıfın noktası. burada ne aydınlık var nede karanlık güneş tam arkamda batıyor tam onu görmek için dönüyorum güneş arkamdan doğmuş.
tek görebildiğim gölge bir an kocaman, işte ben buyum yüzümde bir gülümseme gerçek olmadıgını bilsemde.
sonra güneşi yakalamak için dönuyorum arkamı tek görebildiğim gene bir gölge ama o kadar küçük ki, ben bu muyum içimde bir hüzün.
hangisi benim yada bunlardan biri ben miyim? kafa karıştıramıycak gibi değil en iyisi düşünmemek...