bir sahnesinde gemide kızın çocuğun kucağında gittiği bölüme özenip aynısını sefaköy otobüsünde sevgilimle yapmaya kalkışınca çok tepki aldığım filmdir ama güzel filmdir.
Flamanca'da "Ben Bir Hiçim" anlamına gelen film. ilk başlarda sıkıcı gelebilir ama ortalara doğru gelince film etkisine alıyor. impd si 8.8 olan kaçırmayın filmi. Ayrıca film adının anlamı bile derinden etkiliyor.
ağlattı beni filmidir.
otizmli biri olmanın da, otizmli birinin yakını olmanın da nasıl olduğu bakış açısını insana kazandırabilen bir film olduğunu düşünüyorum.
kurgusu da oldukça yaratıcıydı, filmin sonuna kadar 'la naptılar bunlar, naptılar hadi anlatın' diye kafa karışıklığı yaşadım.
ki çekim teknikleri açısından çok çok başarılıydı.
müzik hakkındaki şu sözleri çok hoşuma gitmişti:
"gürültüye karşı da bir silah var; başka gürültü. Ama daha iyisi. iyi gürültü."
otizm hakkında şu açıklama da çok hoştu:
"tamamen farklı şekilde programlanmış bir bilgisayar gibi düşünün. her dalı çok net görürler ama ağaç olarak görmezler. şöyle diyebiliriz; dallardan ağaçları göremezler."
"insanlar garipler. sadece konuşuyorlar, konuşuyorlar, konuşuyorlar."
"kan ne kadar temizdi oysa."
"her şey cesarettir. yapamadığını yine de yapmak."
"ama benim tek söylediğim; hiçbir şey."
--spoiler--
şahsi görüşüm; işin içine şizofreni durumunu karıştırmamaları gerekiyordu.
"Anne? gözlerinden su akıyor anne. Gerçekten gözlerinden su geliyor.
Bunun tuzlu ve ıslak olduğunu biliyorum. Tuzlu ve ıslak. Anne, ben hisleri anlamıyorum diye insanları duymuyorum sanıyorlar.
Ama anlayabiliyorum; çünkü ne olduğunu biliyorum. Küçükken hep böyle yapardım, hatırlıyor musun? Yaşları gözüne geri sokmaya çalışırdım hep. Senin üzülmeni istemediğim için. iyiyim anne. insanlar hep iyiyim der ya. iyi misin? Onlarda hep? Evet, evet! der. Evet iyiyiz, çok iyiyiz. Hep iyi olacağız, daima."
--spoiler--
böyle şizofren gibi yaşayan bir gencin hayatını anlatan izlenmeye değer bi film.
ben-x gibi arkadaşlara ya sevgiyle yaklaşın ya da hiç yaklaşmayın, lütfen.
Ben hiç bitmesini istemedim. Ama her şey gibi o da bitti. Aslında nefes almayan birini düşünün, evet gerçekten ölü birini düşünün. Ve bu ölü sizin yaşayan bedenlerinizi yok edercesine ezip geçsin. işte film bu kadar etkileyiciydi. imdb puanı yada insanların dedikleri beni hiç ilgilendirmez, o en baş tacı filmlerimden birisi oldu. Ben X size çok önemli mesajlar verecek, sakın ha bunları kaçırayım demeyin. Söylüyorum acı olmadan hiçbir şey yapamayız ve zorluklar olmadan zafere ulaşamayız. Acıyı sonuna kadar hayatında hissetmelisin ve zorluklar seni öyle bir yere getirmeli ki artık yaşamayacak hale gelmelisin. Ben X bir otizm hastasıydı. Yada kendisinin tarif etmesiyle 'otizm ben X di'. Evet o hiç kimseyle doğru düzgün konuşamazdı bile. Ama onda hiç kimsede olmayan yetenekler vardı. Çevresinde ki herkes den daha zekiydi. ister inanın ister inanmayın isterseniz de görmezden gelin ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. O bir dahiydi. Ben X dahiydi. Sizce neden onun çevresinde normal dediğimiz insanların filmi yapılmadı da Ben X in hayatını filme çektiler? Şuan neden Ben X i tanıyoruz? Bu sorunun cevabı sizi yoğun bir düşünceye sevk edebilir. Hatta yaratıcı bir şekilde ölmeye, ölmeden intihar etmeye, yok olmadan ölmeye yada ölmeden yok olmaya. Ben X kadar olamadık be. Ben yoğum. Ben hiçim.
--spoiler--
Kokusu bile yeterdi. keşfedilmeyi bekleyen bir kıtada henüz keşfedilmemiş bir mevsimin kokusu. ama kilometrelerce uzaktan alabildiğim bir koku.
o, muhteşem boynunu bana doğru çevirip, manzarayı izliyordu. ve ben dudaklarımı özgürlüğümün bir nişanesi olarak oraya bir bayrak gibi nasıl dikeceğimi hayal ediyordum.
bu şekilde yanında oturup, bedeninin sıcaklığını hissederken, aniden, ansızın, mükemmel bir biçimde bir şey yapma zamanıydı. bir şey söylemeliydim. ama benim tek söylediğim hiçbir şey zaten. sadece gidebilirim. ve gittim
--spoiler--
Nic Balthazarın yazıp yönettiği Ben X, otistik bir gencin hayatını konu ediniyor. Gerçek hayattan uyarlama olan film, belgesel havasıyla da eğitici bir yön taşıyor.
Filmin baş aktörü Greg Timmermans, Ben X rollüyle otistik bir genci oynuyor. Ben, sosyal yaşantısında silik, sönük, dışlanmış bir tip. Zayıfı görünce hemen ezme peşinde olan sadist arkadaşları var. Zihinsel performansı üst düzeyde, fakat sosyal becerileri sıfıra yakın. Haliyle çevresine göre marjinal ve lümpen. devamı için: http://erdemligenclik.net/2013/09/05/karaat-ifsaat/
Tek başına olduğunda sevmediğim dramı bana sevdirebilmiş belçikalı film. Ayaklarımı sıkıp gerildiğim anlar olmadı değil. Sezercik temalı diyebiliriz,sezercikten de 30 yıl sonra çekildiğini ve otizmli bir çocuğun gerçek dünya ile bağını anlattığını hesaba katarsak ne alaka lan diyebilirsiniz. Bende dedim esasen. Yine de göynümde çok benzer hisler bıraktilar dram açısından.
--spoiler--
aslında filmde anlatılmak istenen konu otizm hastasının diğer insanlarla ilişkisi değil. bu sadece araç olarak kullanılmış durumda. filmin sonlarında ben'in "pek çok şey öğrendim. ama bir şeyi öğrenemedim. yalancılığı,sahtekarlığı..." repliği filmin dersi konumunda. çevrenize bir bakın. örselenmesi gereken kişiler örseleyici konumunda aslında. film, insanların birbirinden farklı olmasının getirdiği kötü yönleri eleştirmekten ziyade yalancılığın ve zorbalığın üstün geldiği kurguların tek bir doğruyla nasıl yıkıldığını göstermekte olduğunu düşünüyorum.
--spoiler--
oyunculuklar o kadar güzel ki kendi günlük yaşantım bile daha yapmacık hissettim *. konusu oldukça güzel. bir çok yönüyle ele alınabilecek bir konu aslında. fakat bu hikayenin tek bir olaya bağlanmış olması yetersiz kalmış. vitesi yükseltilebilirdi. belki yaşanmış öyküden alındığı için öyle yapılmış olabilir.
bunun yanı sıra filmin 2. kısmında senaryoda kopukluklar var. ama şu an farkettim bu saatte bunları yazasım hiç gelmedi. belki ilerde yazarım. özetle izleyin izlettirin başarılı bir film. fazla söze ne hacet.
hikaye ve oyunculuklarını beğendiğim filmdir. duygusal bir insanı ağlatabilecek düzeydedir. otizm hastası bir çocuğun kendi gibi olmayan insanların arasındaki adaptasyon sorununu anlatır.
7.0/10