Her film gibi bulunduğunuz psikolojiye hitap eden bir film.iletişimsizliğin hadsafası işlenmiş.Gerçek dünya düzeninde kendine yer edinemeyen Ben kendi kimliğinin arayışını oyun dünyasında sürdürür.Bunun sebebi gerçek dünyanın içinde bulunan her bireyi olağanlaştırmasıdır,monotonlaştırmasıdır,tekdüzeleştirmesidir.Ben sağlık problemlerinin de sebebiyle bu düzenin içerisinde kendisine yer bulamaz.
filmin yönetmeni Nic Balthazar'ın intihar eden otistilk bir gencin ailesi ile görüşmesi sonucu yazdığı kitaptan senaryolaştırıp, çektiği ilk filmi.
--spoiler--
Kendisi gibi ismi de bir kelime oyunu olan "Ben X", Flamanca'da "ben bir hiçim" anlamına gelen "ik ben niks" deyiminin internet argosundaki karşılığı.
--spoiler--
çocukluğundan beri diğerlerinden farklı olduğu için gittiği tüm okullarda horlanıp alay konusu olan, doktorlar dahil hiçkimsenin kendisini otizm teşhisi koymaktan öte anlayamadığı, anlamaya çalışanların da yardım edemediği ben'in frp dünyasında dış dünyadakinin aksine çok başarılı olması ve zamanla tüm dış dünyadaki zalimlere karşı frp'deki şifacısının yardımıyla son oyununda zaferi kazanmasını anlatan, çok etkileyici bir film. gerek otistik bir insanın tüm duyularının nasıl aşırı duyarlı olduğunun bir frp oyununun efektleri gibi gösterilmesi, bir otistiğin ya da dışarıdaki dünyaya yabancı birinin algı kapısından birebir anlatılması empatiyi gerçek kılmakta ve seyircinin ben gibilerin gözüyle dünyaya bir süre de olsa bakmasını, farklılığı görmesini ve zalimliği hissetmesini sağlamakta. ben aslında sorunlu bir insan değil, aksine çok zeki ve duyarlı ama sıradan olmadığı için sözde toplum tarafından hor görülmekte ve bunu yıllarca bir ermiş edasıyla sineye çekmekte. ta ki son oyununu oynayana kadar ki bu iki perdelik oyunun ilk perdesinde ölerek tüm zalimleri ve izleyicileri cenaze törenine getirmekte, ikinci yani son perdesinde onların sefilliğini gözler önüne sererek arkasından gelen bir ışıkla dirilerek zaferini kazanmaktadır.
filmde isa vurgusu bir çok yerde yapılmış, ben de kendini isa ile özdeşleştirmekte, onu anlamayanlar tarafından çarmağa gerilmekte, intihar ederek sonra dirilmekte.
hayatı boyunca;
--spoiler--
anlatması çok zor. kendimi anlatması çok zor. fakat asla yalan söylemedim. her söylediğim doğruydu hiçbir şey söylemediğim zamanlarda bile.
--spoiler--
diyen ben.
dirildikten sonra; yalan söylemeyi ve sahtekarlığı hayatında ilk defa denediğini söyler. ve bir zamanların hiç'i ben x bize şu felsefik soruyu sorar?
--spoiler--
Hiçlik, Ölmeden Yok Olmak Mıdır, Yoksa Yok Olmadan Ölmek Mi?
--spoiler--
ben olmadan ölmek yerine, ölmeden yok olmayı seçmiştir. zalimlerin dünyasından yok olmuş,kendi dünyasında, hissetmeyi bir atı okşarken öğrendiği yeni dünyasında kendi olmuş ve yaşamayı seçmiştir hem de tüm ''normal'lere canlı yayında insanlık dersi vererek.
filmin senaryosu, kurgusu, görüntü yönetmeni, efektleri, müzikleri, oyunculukları gerçekten etkileyici. en çok da ben'i canlandıran, hatta yaşayan ve bize yaşatan baş rol oyuncusu Greg Timmermans'ın performansı muhteşem. çoğu oscar almıştan kat be kat iyi.
izlerken insanın içinde çeşitli duygular, - öfke, kızgınlık, sevgi, şefkat - uyandıran, bitiminde insanı müziği, pastoral huzuru ve ben'in kendi olduğu dünyadaki mutluluğuyla sarmalayan yıllarca eskimeyecek çok güzel ve etkileyici bir film.
oyunculukları mükemmel, senaryosu mükemmel, laura verlinden ablamızın tüm tatlılığıyla boy gösterdiği, belçika-hollanda ortak yapımı çok sağlam bir film. film sizi içine daha en baştan alıyor bir daha da bırakmıyor zaten. bizim kankaya okulda yapılanları görünce insanlığımdan utandım ne yalan söyleyeyim. film sonunda intikamımızı almanın sevinciyle suratımda anlamsız bir gülümseme vardı. işte film bu kadar da etkisinde bırakıyor.
hikaye ve oyunculuklarını beğendiğim filmdir. duygusal bir insanı ağlatabilecek düzeydedir. otizm hastası bir çocuğun kendi gibi olmayan insanların arasındaki adaptasyon sorununu anlatır.
7.0/10
--spoiler--
aslında filmde anlatılmak istenen konu otizm hastasının diğer insanlarla ilişkisi değil. bu sadece araç olarak kullanılmış durumda. filmin sonlarında ben'in "pek çok şey öğrendim. ama bir şeyi öğrenemedim. yalancılığı,sahtekarlığı..." repliği filmin dersi konumunda. çevrenize bir bakın. örselenmesi gereken kişiler örseleyici konumunda aslında. film, insanların birbirinden farklı olmasının getirdiği kötü yönleri eleştirmekten ziyade yalancılığın ve zorbalığın üstün geldiği kurguların tek bir doğruyla nasıl yıkıldığını göstermekte olduğunu düşünüyorum.
--spoiler--
oyunculuklar o kadar güzel ki kendi günlük yaşantım bile daha yapmacık hissettim *. konusu oldukça güzel. bir çok yönüyle ele alınabilecek bir konu aslında. fakat bu hikayenin tek bir olaya bağlanmış olması yetersiz kalmış. vitesi yükseltilebilirdi. belki yaşanmış öyküden alındığı için öyle yapılmış olabilir.
bunun yanı sıra filmin 2. kısmında senaryoda kopukluklar var. ama şu an farkettim bu saatte bunları yazasım hiç gelmedi. belki ilerde yazarım. özetle izleyin izlettirin başarılı bir film. fazla söze ne hacet.
Tek başına olduğunda sevmediğim dramı bana sevdirebilmiş belçikalı film. Ayaklarımı sıkıp gerildiğim anlar olmadı değil. Sezercik temalı diyebiliriz,sezercikten de 30 yıl sonra çekildiğini ve otizmli bir çocuğun gerçek dünya ile bağını anlattığını hesaba katarsak ne alaka lan diyebilirsiniz. Bende dedim esasen. Yine de göynümde çok benzer hisler bıraktilar dram açısından.
Nic Balthazarın yazıp yönettiği Ben X, otistik bir gencin hayatını konu ediniyor. Gerçek hayattan uyarlama olan film, belgesel havasıyla da eğitici bir yön taşıyor.
Filmin baş aktörü Greg Timmermans, Ben X rollüyle otistik bir genci oynuyor. Ben, sosyal yaşantısında silik, sönük, dışlanmış bir tip. Zayıfı görünce hemen ezme peşinde olan sadist arkadaşları var. Zihinsel performansı üst düzeyde, fakat sosyal becerileri sıfıra yakın. Haliyle çevresine göre marjinal ve lümpen. devamı için: http://erdemligenclik.net/2013/09/05/karaat-ifsaat/
--spoiler--
Kokusu bile yeterdi. keşfedilmeyi bekleyen bir kıtada henüz keşfedilmemiş bir mevsimin kokusu. ama kilometrelerce uzaktan alabildiğim bir koku.
o, muhteşem boynunu bana doğru çevirip, manzarayı izliyordu. ve ben dudaklarımı özgürlüğümün bir nişanesi olarak oraya bir bayrak gibi nasıl dikeceğimi hayal ediyordum.
bu şekilde yanında oturup, bedeninin sıcaklığını hissederken, aniden, ansızın, mükemmel bir biçimde bir şey yapma zamanıydı. bir şey söylemeliydim. ama benim tek söylediğim hiçbir şey zaten. sadece gidebilirim. ve gittim
--spoiler--
Ben hiç bitmesini istemedim. Ama her şey gibi o da bitti. Aslında nefes almayan birini düşünün, evet gerçekten ölü birini düşünün. Ve bu ölü sizin yaşayan bedenlerinizi yok edercesine ezip geçsin. işte film bu kadar etkileyiciydi. imdb puanı yada insanların dedikleri beni hiç ilgilendirmez, o en baş tacı filmlerimden birisi oldu. Ben X size çok önemli mesajlar verecek, sakın ha bunları kaçırayım demeyin. Söylüyorum acı olmadan hiçbir şey yapamayız ve zorluklar olmadan zafere ulaşamayız. Acıyı sonuna kadar hayatında hissetmelisin ve zorluklar seni öyle bir yere getirmeli ki artık yaşamayacak hale gelmelisin. Ben X bir otizm hastasıydı. Yada kendisinin tarif etmesiyle 'otizm ben X di'. Evet o hiç kimseyle doğru düzgün konuşamazdı bile. Ama onda hiç kimsede olmayan yetenekler vardı. Çevresinde ki herkes den daha zekiydi. ister inanın ister inanmayın isterseniz de görmezden gelin ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. O bir dahiydi. Ben X dahiydi. Sizce neden onun çevresinde normal dediğimiz insanların filmi yapılmadı da Ben X in hayatını filme çektiler? Şuan neden Ben X i tanıyoruz? Bu sorunun cevabı sizi yoğun bir düşünceye sevk edebilir. Hatta yaratıcı bir şekilde ölmeye, ölmeden intihar etmeye, yok olmadan ölmeye yada ölmeden yok olmaya. Ben X kadar olamadık be. Ben yoğum. Ben hiçim.
böyle şizofren gibi yaşayan bir gencin hayatını anlatan izlenmeye değer bi film.
ben-x gibi arkadaşlara ya sevgiyle yaklaşın ya da hiç yaklaşmayın, lütfen.