cnbc-e deki tekrarını izleyerek daha önce izlemediğim bir hazineyi kazanmış buldum. güzel film demeyeceğim zira daha önce denmiş. fena ters köşeye yatıran filmler listeme 1. likten giren bü güzel film, elemanın intikamını almasıyla oh oh diye tatminkar sesler çıkarmama sebep oldu. helal size belçikalılar. dü poin (yurovizyonda fransızca konuşan amcamlara teyzemlere hep özenmişimdir.hele hele dü poin gibisinden bişeyler derler. bayılırım bayılırım). *
--spoiler--
sonunda çocuğun boşa konuştuğunu görünce içim baya garip oldu be.
--spoiler--
'' o sahne neydi öyle be kardeşim '' dedirten film. gerçekten konuyu çok sağlam yerden yakalamışlar ve müthiş bir öykü çıkarmışlar ortaya. bu belçikalı yönetmenlerde iş var arkadaş.
cnbc-e nin yayınladığı en güzel filmlerdendir. olağanüstü güzellikte. bizlere laura verlinden gibi bir güzelliğin de var olduğunu göstermiş filmdir ayrıca.
ulan eşşek kadar herife acıyıp gel yavrum dediğim film. ağlamaklı olup da sınıf arkadaşlarına* saydırmak da cabası. insanı titretip kendine getiriyor doğrusu. sonuçta güzel bir film yapmışlar.
film, gerçek hayatta bir otistik olan "ben" in archlord adlı oyunda guclu ve saygı duyulan bir oyuncu olmasini ve oyun ile gerçek hayat arasında ilişki kurma çabalarını, kendini asagılayan insanları utandırışını konu alıyor.gectigimiz gunlerde cnbce de yayinlandigini gordugumde de çok sasirdim, zaman zaman kendinizi baskalarının yerine koymanız gerektigini de hatırlatan film bunyeyi farkli dusuncelere sevkedebiliyor.
internet cafelerde konaklayan knight online manyaklarını bir üst düzeye taşıyacak bir tek şey vardır: otizm. işte bu filmde her şey son noktasına kadar taşınmaktadır: çocuk otistiktir, buralarda knight online olayına çok kaptıran çocukları yaş odunla dövme adeti maalesef belçika'da yoktur, çalışmamayı seçseniz de gelecek garantidir falan... böyle bir durumda kendini frp karakteri sanan bir çocuk olmamı? tabii ki olur. bu kombinasyonu yakalayıp film yapmaktır işte önemli olan...
çok etkileyici bir filmdir. otistiklerin bizimkinden ne kadar farklı bir dünyası olduğunu gözler önüne sürmektedir bu film. kimi zaman sınıfta yapılan orospu çocukluklarına kızarsınız, küplere binersiniz, kimi zaman ailesini suçlarsınız normal çocukların okuduğu yere otistik çocuğun gönderilmesi dahiliğini yaptıkları için.
filmde en sevdiğim 2 sahne var biri filmin en sonundaki atlı sahne, hani kızı hayal dünyasında yarattığını anladığımız sahne (hayal dünyasında yarattığı derken yanlış anlaşılmasın tam olarak hayal değil. tren istasyonundan sonraki sahneler hayal. çocuk kızla bilgisayardan oyun oynamakta. "ben" de bu oyunda müthiş. çılgın atıyo yani. hatta kız bunla buluşmak için buraya bile gelir ama tren istasyonunda kızın karşısına çıkamaz ben. utanır. zaten ben'in telefonunda kızın videosu vardı yanlış hatırlamıyorsam) ve diğeri ise kilisedeki videonun ekranda gösterilmesi sahnesiydi ki izlediği en efsane sahnelerdendir...
ama bana filmde mantıksız gelen şeyler de var. mesela sınıfta bir kız vardı sınıftaki diğer orospu ve orospu çocuklarına benzemeyen. ben'in yanına bile gitmemesi anlamsız olmuş. mesela konuşmasa bile elini omzuna koyabilirdi(sonuçta çocuk otistik olduğundan konuşamayabilir) malum iğrenç olaydan sonra. çok zoom yapılmasına rağmen ana karakter olarak da gösterilmedi sonraki sahnelerde. diğeri de sınıftaki kızların da bu iğrençliğe destek olmaları ki böyle bir şeyin gerçek hayatta olabileceğini sanmıyorum, kızların duygusal olmaları yani acıma duyguları kuvvetli olmaları sebebiyle. yani arada çıkan psikopatları saymazsak.
ayrıca Greg Timmermans (ben) film'De adeta döktürüyor.
yavaş bir temposu olsa da finali, özellikle de kilise sahnesi kaçırılmayacak türden.
not : bu filmin yeniden çevirimi olacakmış amerikan yapımı olarak.
filmde öncelikle izleyicinin ana karaktere acıması, onun haline üzülmesi sağlanır daha sonra kahramanımızın şaşırtıcı intikamıyla izleyici karaktere hayran kalır. film boyunca kendimizi ve çevremizi sorgular dururuz. Sanal ortamda efsaneleşen bir insanın gerçek hayatta karşılaştığı güçlükler karşısındaki acizliğini ve çaresizliğini etkileyici bir oyunculukla greg timmermans seyirciye sunar. filmin sonu tahmin edilebilir olsa da yine de etkileyicidir.
klass adlı bir diğer kardeşi olan filmdir. ama klass daha amatör ve daha serttir. yani ben daha çok etkilenmiştim. estonya'daki bir okul'da bir çocuğa ve onu korumaya çalışan başka bir çocuğa diğer öğrenciler tarafından uygulanan şiddeti ve bunun vardığı noktayı anlatan çok sert bir filmdir. bu filmi sevdiyseniz onu da izleyin!
oyun manyaklarına hayatla oyunu birleştirme sahneleri çok tanıdık gelecektir.
(bkz: fm ile gerçek hayatın karışması)
empati kurmak için izlenilecek bir film.
seyretmeme vesile olan arkadaşıma tekrar tekrar şükretmemi sağlayan filmdir. oyunculukları ve kurgusu ile soru işaretlerini bıraktığı yerler açısından çok başarılıydı. hayatımda izlediğim en sağlam 10 hatta 5 yapıttan biri.