emre uyanların emri verene ne kadar güvendigini ortaya cıkaran ve "eger o bunu söylüyorsa baska care yoktur" seklinde düsüncelerle kendisini atesin önüne attıkları emir*
emri vereninde uygulayanlarında eşinin benzerinin olmadığının ve hatta olamayacağının kanıtı olan cümle.bana asıl koyan ise bu emri veren ve uygulayanlar sayesinde babasının kim olduğunu bilebildiğini bilmeyenlerle aynı oksijeni soluyor olmak.
Liderliğin en güzel tanımıdır bu söz
bir tarafta 3 çocuk yapın diyenler, bir tarafta vatan için ölüm emri verenler.
okudukça şu günlere ağlayacağımız sözdür ayrıca..
bu sözün sözlendiği kişilerin zihninde ki "peki sende bizimle beraber ölecek misin komutanım?" sorusunun cevabı bu emre verilecek karşılığın belirleyicisi olacaktır. komutanın "Yok be! ben salakmıyım bakalım kaçınız gaza geleceksiniz onu deniyorum" niyeti olduğunu çakarsa askerler böyle bir emre uyulacağını sanmıyorum, yok eğer komutan ilk önce siperden fırlar hucum ederse elbette askerleride ona uyacaktır.
hadisten öte ayetten ziyade bir sözmüş gibi dokunulamayan bir emir. iyi de onlar emredildiği için değil, vatan için, islam için, şehadet mertebesine erişmek için öldüler. firdevs için, adn için öldüler. hz yezdan ın vaadi için öldüler. ve bir antiparantez:
" onlar diridirler,fakat siz bilemezsiniz"
not: dolayısıyladır ki emri kim vermiş olursa olsun allah ın emri geçerlidir. onlar ölmemişler, emri dinlememişlerdir. onlar şehit olmuşlardır.
ingilizler Çanakkale'de Anafartalar grubunu mağlup edip de cepheyi sökemeyince yeni bir harekete giriştiler, bu cepheyi sağdan çevirmek istediler.
Düşmanın planını bozmak için kireç tepeyi tutmak lazımdı; halbuki oraya giden tek bir dar yol savaş gemileri tarafından makaslama ateş altında tutuluyordu. Her an otuz sekizlik gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyor; ölüm saçıyordu; bir insanın değil, kuşun bile geçmesine imkan görülemiyordu.
Kireç tepeyi tutmak emrini alan Türk subay ve askerleri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Lakin düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu.
Atatürk bu hali görünce siperlere koştu; askerlerin arasına karıştı ve sordu:
- Niçin geçmiyorsunuz?
içlerinden biri cevap verdi:
-Düşman ölüm saçıyor, geçilemez.
Bunun üzerine Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:
- Oradan böyle geçilir!.. dedi ve ileri fırladı.
Mehmetçik artık durumu? O da kumandanının ardından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar; tepeyi tuttular.
umur talu'nın köşesinde 15 şehitle alakalı telmihte bulunduğu ifade.
"...Kaçımız Ramazan bayramında, hem de Ramazan adı verilmiş bir oğuldan, "Bir haftada üç kez baskın yedik. Anne ben geriye biraz zor dönerim" vedası yüklenmiş bir telefon aldık....Öyle evlatlardan bir dost bunun ne demek olduğunu biliyor ve dün bana şöyle yazıvermiş:
"Merhaba Abi;
Ömrümün üçte birini karakol ve tim komutanlığında geçirdim.
Benzer bir karakola beni verip Al bu gariplere ölmeyi emret dediklerinde 22 yaşındaydım. O gariplerin sayısı 120 idi ve neyse ki çoğu kurtuldu."
ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum; söylendiği dönemde çok derin anlamlar içeren, şimdilerde hiç ehemmiyet verilmeyen deyiştir.
ancak mustafa kemal atatürk gibi cephe adamının söyleyebileceği ve ancak türk askeri gibi cesur bir askerin yerine getirebileceği bir emirdir. tarihi değiştiren bir cümledir. söylenmemiş olsaydı şu anda şu entryleri girmek yerine başka milletler icin kölelik yapıyor olurduk.
emir de emri veren de ne etkilidir.
ulu önder mustafa kemal atatürk'ün çanakkale savaşında verdiği emirdir. içinde bir parça atatürk sevgisi olan insanların gözlerinin dolmasına sebep olur. ha birde içinde atatürk sevgisini olmayanların gözlerinin dolduğu bir söz vardır ;
cümle olarak sarf edilebilecek son sözdür.kalmamıştır başka yolu, yordamı.ölmek son çaresidir yaşamanın.yaşatmanın.yaratmanın gelecek nesilleri.hepsini saygıyla sevgiyle rahmetle anıyorum.ben size gözyaşı değil dualarımı gönderiyorum...
büyükatatürk 'ün bir ulusun kaderini belirleyen cümlesi, komutu.
(bkz: 57 nci alay)
üzülüyor insan; kanla, şehitlerle vermediğimiz hakları, kazandığımız savaşa rağmen; tüm milli değerlerimizin masa başında yabancılara satılmasına...