atatürk, bu emri, 25 nisan 1915'te, conkbayır'ında 57'nci piyade alayına vermiştir. işte bu zihniyetten, günümüzde
maksatlı olarak "analar ağlamasın" zihniyetine gelinerek, "ikidil", "demokratik özerklik" ifadeleri, pkk'nın sözcüleri ve
"iç bedhahlar" ( ahmet altan, mehmet altan, oray eğin, engin ardıç, hasan cemal, emre aköz) tarafından dillendirilmektedir.
ancak bir turk komutana ve turk ordusuna nasip olabilecek bir tarihi an. bunun dendigi anda memleket icin sehadet dunyadaki en tatli seyden daha tatli oluverir cunku sehit olacak kisi aslinda oldugunu hic hissetmeyecegi icin sehadet oncesi gidecegi yeri gormuscesine bir huzur ile ve o yere bir an evvel ulasma hissinin verdigi bir hinc ile dusmana saldirir. sehadeti emreden yuce turk komutani, bu topraklarin duydugu en guzel turkunun devam etmesini saglamistir, allah razi olsun. mekani cennet olsun.
peki gerçekten de o kadar hoş mu? evet hoş! kim boktan bir şekilde ölmek ister ki? ben isterim! yolda giderken kafama meteor düşse süper olurdu lan! ama konuyla alakası yok bunun. ölüm gibi bir konuda bu kadar cesaretli olmak tapılası lan. en küçük konuda bile götümüz ürkerken farkına varamıyoruz...
atatürk ümüzün söylediği savaş zamanında askerleri ciddi anlamda gaza getiren belki de savaşın dönüm noktasını oluşturan durumlardan birine sebep olan sözdür.
vatanı ugruna ölmeyi dinine hizmet sayan bir millet oldugu için verilebilecek bir emirdir, sen o emri versende vermesende o annesi tarafından kınalanıp vatan ugruna şehid olmak üzere gönderilmiştir. tıpkı bugün gök ekinler gibi biçilen, kimin neden şehid ettigi belli bile olmayan anadolunun güzel insanları gibi. mecliste anayasa degişiklik paketi görüşülüyor kabul ediliyor referandum sürecini kesmek için hem anayasa mahkemesi, hem muhalefetin tamamı hem pkk hem yüksek yargı hep aynı dili kullanıyor, yargıtay hukuku fiilen bitiren ilhan cihaner kararına imza atıyor aynı gece 11 fidan şehid ediliyor, 1 haftadır bu tartışılmıyor bile ama ilhan cihaner terör den sanık olmasına ragmen görevinin başına dönüyor sessizce, şehidlerin verdigi agır ortamda!!!
burda entry giren birçok insanın çanakkale savaşını kurtuluş savaşının bir parçası zannettiğini görürsünüz.
atatürk ve askerlerimizin kahramanlığı ile çanakkale geçilememiştir. tarih değişmiştir. fakat ne faydası olduğu tartışmalıdır. çünkü üç yıl sonra düşman orduları mukavemetle karşılaşmadan o boğazı geçip istanbulu 13 kasım 1918'den 2 ekim 1923'e kadar yaklaşık 5 sene işgal etmiştir.
büyükatatürk 'ün bir ulusun kaderini belirleyen cümlesi, komutu.
(bkz: 57 nci alay)
üzülüyor insan; kanla, şehitlerle vermediğimiz hakları, kazandığımız savaşa rağmen; tüm milli değerlerimizin masa başında yabancılara satılmasına...
cümle olarak sarf edilebilecek son sözdür.kalmamıştır başka yolu, yordamı.ölmek son çaresidir yaşamanın.yaşatmanın.yaratmanın gelecek nesilleri.hepsini saygıyla sevgiyle rahmetle anıyorum.ben size gözyaşı değil dualarımı gönderiyorum...
ulu önder mustafa kemal atatürk'ün çanakkale savaşında verdiği emirdir. içinde bir parça atatürk sevgisi olan insanların gözlerinin dolmasına sebep olur. ha birde içinde atatürk sevgisini olmayanların gözlerinin dolduğu bir söz vardır ;
ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum; söylendiği dönemde çok derin anlamlar içeren, şimdilerde hiç ehemmiyet verilmeyen deyiştir.
ancak mustafa kemal atatürk gibi cephe adamının söyleyebileceği ve ancak türk askeri gibi cesur bir askerin yerine getirebileceği bir emirdir. tarihi değiştiren bir cümledir. söylenmemiş olsaydı şu anda şu entryleri girmek yerine başka milletler icin kölelik yapıyor olurduk.
emir de emri veren de ne etkilidir.
umur talu'nın köşesinde 15 şehitle alakalı telmihte bulunduğu ifade.
"...Kaçımız Ramazan bayramında, hem de Ramazan adı verilmiş bir oğuldan, "Bir haftada üç kez baskın yedik. Anne ben geriye biraz zor dönerim" vedası yüklenmiş bir telefon aldık....Öyle evlatlardan bir dost bunun ne demek olduğunu biliyor ve dün bana şöyle yazıvermiş:
"Merhaba Abi;
Ömrümün üçte birini karakol ve tim komutanlığında geçirdim.
Benzer bir karakola beni verip Al bu gariplere ölmeyi emret dediklerinde 22 yaşındaydım. O gariplerin sayısı 120 idi ve neyse ki çoğu kurtuldu."
ingilizler Çanakkale'de Anafartalar grubunu mağlup edip de cepheyi sökemeyince yeni bir harekete giriştiler, bu cepheyi sağdan çevirmek istediler.
Düşmanın planını bozmak için kireç tepeyi tutmak lazımdı; halbuki oraya giden tek bir dar yol savaş gemileri tarafından makaslama ateş altında tutuluyordu. Her an otuz sekizlik gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyor; ölüm saçıyordu; bir insanın değil, kuşun bile geçmesine imkan görülemiyordu.
Kireç tepeyi tutmak emrini alan Türk subay ve askerleri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Lakin düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu.
Atatürk bu hali görünce siperlere koştu; askerlerin arasına karıştı ve sordu:
- Niçin geçmiyorsunuz?
içlerinden biri cevap verdi:
-Düşman ölüm saçıyor, geçilemez.
Bunun üzerine Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:
- Oradan böyle geçilir!.. dedi ve ileri fırladı.
Mehmetçik artık durumu? O da kumandanının ardından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar; tepeyi tuttular.
hadisten öte ayetten ziyade bir sözmüş gibi dokunulamayan bir emir. iyi de onlar emredildiği için değil, vatan için, islam için, şehadet mertebesine erişmek için öldüler. firdevs için, adn için öldüler. hz yezdan ın vaadi için öldüler. ve bir antiparantez:
" onlar diridirler,fakat siz bilemezsiniz"
not: dolayısıyladır ki emri kim vermiş olursa olsun allah ın emri geçerlidir. onlar ölmemişler, emri dinlememişlerdir. onlar şehit olmuşlardır.