bugün

Yılmaz Erdoğan'ın sevdiğim bir şiiridir.
Ben senin benimle arkadaş kalabilme ihtimalini sevdim.
Hiçbir şeyimiz olmasa dahi tüm rağmenlere tüm amalara ve tüm keşkelere dayanarak sevmek bu. O ihtimali bırak o ihtimalin olma ihtimalini bile sevmek. Daha ne olsun. (bkz: filtreden geçmedi) (bkz: yandı)

Edit:eksik harf
kişi karşı tarafın kendisini sevebilme ihtimalini sevmiştir. en güzel aşktır. hiç bir zaman bitmez. korkutan olay ise sevmesidir. severse ihtimal biter sevgide.
katılmak istemeyip de katıldığım sözcük öbeği, bir şans verme ihtimalini sevdim ,tanısan seveceğini bilmeyi sevdim ...
Ben senin beni sevmeyeceğini bilmene rağmen benimle olmanı sevdim. Hep sırtında dönüktü bana. Sahi niye. O kadar mı sevilmez biriyim. Allah benim belamı versin.
Ben senin kapalı bir torbadan rasgele çekilen 5 bilyeden 4 ünün beyaz olma ihtimalini sevdim(Matematik öğretmenime).
kıro itemi olan sözdür.
Diğer bir anlamda kara sevdaya yakalandığınızın göstergesidir. Kimseyi bu kadar fazla sevmeyin diyecem de sizde haklısınız elinizde olan bir şey değil.
Tek bir kelime daha soyleme.
Cunku cok sacma ajahaa.
ben senin beni sevebilme ihtimalini yanlış hesapladım.
içinde geçen sözlerde "bir ülkeden bir iç ülkeye" sözlerinde ne demek istediğini çok merak ettiğim şiir. okuyan yılmaz erdoğan olunca insan kıllanıyor ister istemez.
Hüzünlendiren, düşündüren şiirdir. Yılmaz Erdoğan'ın sesinden dinlenirse çok daha güzel olur.
hikayesi en çok yanlış anlaşılan şiirlerden biridir.

eskimeyen şiirlerden.
Karşı cinsin beslediğiniz duygulardan haberi olmadığı zamanlarda içinizi ısıtan yılmaz erdoğan dizesidir. aynı zamanda haberi olduktan sonra karşılık alamadığında "senin beni sevebilme ihtimalini de sevmeme ihtimalini de seni de gelmişini de geçmişini de..." şeklinde değişebilme ihtimali olan dizedir.
Soğuk ve şehirlerarası
Otobüslerde vazgectim
Cocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda
Otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle birgün veyselkarani'de haşlama
Yeme ihtimalini sevdim.

ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı
O zaman) özlemeye başladım herkesi..ve bu hasret
Öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye
Başladım sonra..

Bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı

Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
Kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor Oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
Pütürlü duvarlara ve türk dil kurumu'na inat bir
Türkçeyle...ağbilerimizden öğrendik, ş harfinden
Orak çekiç figürleri türetmeyi..

Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu
Haber bültenleri..
Oysa ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
(sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik
Dikenleri saymazsak..)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..ve belli bir
Saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber
Bültenleri..oysa hiç kurşun yaram olmadı benim..
Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım..
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm
Sadece..

Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen
Yoktun..ben, senin beni sevebilme ihtimalini
Seviyordum, suni tenefüs saatlerinde..okul servisi seni hep
Zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu..ben,
Senin benimle tunalı hilmi caddesine gelebilme ihtimalini
Seviyordum..

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır
Gevrekliğini..sonra otobüs oluyordum,
Kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü..
Ne yana baksam dağ ve denizsanıyordum Muş ovasının yalancı
Maviliğini...otobüs oluyordum bir süre..yanımızdan geçen
Kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının
Garantisinde..
Otobüs oluyordum...bir ülkeden bir iç ülkeye..çocukluğuma
Yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın Listesinin..
Korkuyordum..sonra iniyordum otobüsten..çarşıdan bizim
Eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün
En çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum..çünkü
Sonunda annem oluyordum babam kokuyordum sonunda...

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim,
Çocuk olmaktan..
Ve beslenme çantamda
Otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün van'daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir
Yol Üstü lokantasında...
Ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında
Bakan doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında
Olma ihtimalini sevdim...

Ben senin,
Beni sevebilme ihtimalini sevdim!
bir ihtimal daha var o da sevmek mi dersin.
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan...
ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim! nasıl güzeldir bu yahu!
sevebilme ihtimalinden tutunup, sevmek.
evet yıllardır anlamaya çalıştığım fakat anlayamadığım kalıplaşmış sözlerden birisidir .
seven insanın yine kendine bir avutu içe sesleniştir.

sen seversin, deli olursun, ama sana onun seni sevmesini bırak sevme ihtimali yeter. *
umutsuzluk lafları ya.. uzucudur hem de cok..

ne demıs nietzsche, umut en buyuk kotuluktur. cunku ıskencenın suresını uzatır.
arkadaşımın askeri lise sınavlarında sormuşlar'' ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim'' sözünden ne anlıyorsun diye.**
(bkz: hayallerde yaşıyor bazı ipneler)
umutsuz ve karşılıksız aşık söylemidir. biri benden mi bahsetti.